GEZİ GÖSTERİLERİ -2

Yazan: Turgut Koçak 1 Haziran 2020

Ne yazarsanız yazın, konuya ne kadar değişik noktalardan bakış açısı getirirseniz getirin fazla bir şey değişmiyor birçok örgütlü yapılarda ve kişilerde. Üstelik siz kalkıyor, dersinizi iyi çalışmak için var olan örgütler, durumu nasıl değerlendirmişler, gelinen noktada nasıl bir ders çıkarmışlar ve yığınlara nasıl bir ileti vermeye çalışıyorlar diye bütün içtenliğinizle uğraşıp didiniyorsunuz onca çabanız örgüt ve kişilerin sadece kendilerini övmenin ötesine geçemediklerini görerek yitirdiğiniz zamana acıyorsunuz.

Önce şunu bir kabul etmek dürüstlüğünü gösterelim. Türkiye’de ne kadar örgütlü yapı ve de hâlâ devrimciliğini alıp bir yana koymamış kim varsa gücü oranında Gezi gösterilerine omuz vermişlerdir. Bunun böyle olduğunu katıldığımız her gösteri de gördük, görmenin de ötesinde karşılıklı düşün alışverişinde bulunduğumuz gibi gerektiğinde de omuz omuza dayanışma içinde olmaktan an bile geri durmadık. Üstelik Gezi gösterileri bize gösterdi ki kitle hareketlerinin böylesine yığınsallaştığı dönemlerde çok değişik grup ve kişiler hemen hepsi de kendi gerçeğinden yola çıkarak gösterilerin içinde oldu. Öyleydi ki yaşam tarzına karışıldığı için bile alanlara inen ve militanca gösterilere katılan kesimlerin olduğunu da gördük. Zaman zaman kimi devrimci gruplar bu tür göstericilerin varlığından rahatsız olup tepki gösterdikleri bile oldu ancak bu tür tepkilere zamanında müdahale edilerek gösterilerin etkisinin kırılabileceği tehlikesi de sık sık yaşandı ve atlatıldı.

Eğer böyle olmasaydı, bu gösterilere ne Beşiktaş Çarşı Grubu ne Fenerbahçeliler ne de Galatasaray ve öteki takımların taraftarlığından ibaret olan birçok kimse de bu gösterilere katılmazdı. Oysa bu katılımlar gösterilere hem renk, hem kitlesellik hem de güç kattığı için kitle hareketlerinin nasıl olacağı konusunda da hepimize yararlı bilgiler kattı.

Zaman zaman Kemalist gruplara karşı gereksiz çıkışlar bile süreç içinde kendisini karşı karşıya gelme yerine omuz omuza yürümeye varan sıçramalar gösterdi. Bu konuda kimi ileri gidişler ise birden o yığınların alanlardan çekilmesiyle birlikte bize alanların boş kalacağını bile gösterdi.

Gezi gösterilerinden çıkarılacak derslerden birisi ve bizce en önemlisi budur. Bir de her konuda kendisini öncü gibi sunanların öznelliği ile gerçeklerin ne kadar örtüştüğü ve örtüşmediğini de öğrenmiş olduk. En kritik anlarda yığınlar ne kadar şaşkınlarsa örgütlü yapıların da o kadar şaşkın halde olduklarını görmek de bizim için düşündürücü oldu fakat başkaları için ne denli düşündürücüydü bugün yazılıp çizilenlere baktığımız zaman bu gerçeği de gördüğümüzü söylememiz oldukça zordur.

Yazılanları, çizilenleri izliyor ve görüyoruz ki her örgüt meğer müthişmiş. Neler yapmışlar neler. Kaç kez polis saldırıları püskürtülmüş, kaç kez zapt edilemez sanılan alanlar zapt edilmiş. Sanki yukarıda belirttiğim yapıların, kişilerin ve örgütsel bir yapı içinde bile olmayanların kattıkları ya değersiz görülmüş ya da atlanılmış.

Kimileri durumu değerlendirirken yığınların nasıl yol gösterici beklediklerine işaret etmekle yetinse de o da alanda ne kadar bayrak salladık, kimleri çağırdık da gelmedi de işi bırakmış, böylece de hem kendisini densiz söz etmekten kurtarırken hem de ne denli özveri gösterdiklerini anlatmaktan da geri durmamış.

Bazıları daha ileri giderek öznelliği ile nesnelliğine yer değiştirip bu işin öncüsü bizdik demeye getirmiş lafı.

Haydi, bunların hepsini teslim edelim ve kimseyi incitmemek için vallahi tam da dediğiniz gibiydiniz diyelim de gerçekleri ne yapacağız o zaman? Gösterilerin başlangıcı ve tepe noktasına kadar varması sırasında neler olduğu kim ne söylerse söylesin biliniyor. Peki, tepe noktasına varıldığı andan itibaren neler olduğu üzerinde niye hiç durmuyoruz da o koskocaman kitle hareketini birden bire bir kahramanlık gösterisine dönüştürüveriyor? Sonrası niye inişti, aradan kısa bir süre geçtikten sonra o koskoca kitle hareketi parklarda 50 kişilik gruplarla şiir okuma seanslarına neden dönüştü?

Bize yararı olan bu soruların yanıtlarıdır. Yoksa hiçbirimiz Gezi gösterilerini bir daha yaşamayacağız. Bundan sonrasında ne yaşanırsa farklı olacağı gibi sonuçları da kesinlikle farklı olacaktır. Eğer bizler Gezi gösterilerinden yeterli dersi çıkarmış isek yeni bir gösteri ortaya çıktığında da aldığımız derslerden ötürü hangi konuda hata yapmışsak yinelemeyeceğimiz için daha başarılı olacağız.

Yoksa 15-16 Haziran Şanlı İşçi Direnişi sonrasında da birçok işçi hareketleri olmadı değil oldu da hiçbiri 15-16 Haziran 1970 İşçi direnişi kadar ne etkili oldu ne de konuşuldu.

Yok, eğer biz geçmişte neydik övünmesi içinde kendimizi kandırmaya devam edeceksek etmeyelim arkadaşlar etmeyelim.

Çünkü bunun biz sosyalistlere, devrimcilere bir getirisi da yok yararı da…