GEZİ DİRENİŞİ TAŞLARI OYNATTI

Yazan: Turgut Koçak 1 Haziran 2021

Gezi direnişi çevre duyarlılığı ile başladı fakat gelişmesi toplumsal duyarlılığın fitilini ateşlediği için birkaç yer dışında bütün ülkeyi sardı. Aynı anda böyle bir direniş genişliği dünyanın hiçbir ülkesinde bile yaşanmış değildir. Hani Taksim’de birkaç ağacın kesilmesine tepki gibi değerlendirilen bir karşı çıkışın birden bire ülke genelinde mevcut AKP iktidarına karşı tepkiye nasıl ve niye dönüştüğünü hepimiz o günlerde gördük ve yaşadık. Bir kez AKP iktidarı artık öyle bir noktaya gelmişti ki başta hak ve özgürlükler olmak üzere hemen her konuda toplumu sanki cenderede sıkar konumdaydı. Bu yüzden de Taksim’de başlayan küçük bir tepki kıvılcım bir anda böylesine patlayıp yaygınlaştı. Gözaltılar, polisin uyguladığı şiddet ve yaşanan ölümler bile kimseyi yıldırmak şöyle durusun insanları daha da bir tetikleyerek protestoyu görülmedik bir kitleselliğe ulaştırdı.

Tarihte böyle başlayan ama sonuçları itibariyle insanlık tarihinde çığır açan sonuçları da olan kimi girişimlerden pek çok örnek verebiliriz ama şimdi kalkıp da sizi sıkıcı bir yazı okumakla karşı karşıya bırakmamak için işin bu yanını geçiyor. Sadece bazen denk düştüğünde küçük bir kıvılcımın bile nelere sebep olduğunu belirtip geçmeyi daha yerinde görüyorum.

Gösterilere katılan ve her anını yakından izleyen biri olarak kitlesel bir mücadelenin önünde polisiye tedbirlerle durulmayacağını her yönüyle gören birisi olarak yaşadığımız anlara tanıklık ettik. İktidarsa bu görüntüye bakarak çok daha panik halindeydi işin bu yanını da iyi biliyoruz.

Gezi gösterileri anımsandığında güzellemeler düzmek yerine kendi gerçeğimizi bile doğru anlamamız konusunda bizler gereken dersi aldıysak bizim için bu bile önemlidir. Ancak önemli olan yanı kadar bir de sürüp giden gösterilerin en azından nereye evrileceğini iyi bilmekte yarar vardır. Bizce doğru değerlendirilemeyen yanlış sonuçlar çıkarılan özellikle de sol ve sosyalist çevrelerde bir durum var ki bunu da es geçemeyiz.

Evet, nasıl küçücük bir gösteri bile öyle bir an gelir ki çok büyük dönüşümlerin ebeliğine dönüşürse tersi durumların yaşanabileceği de olasıdır. Çünkü yığınların hatta yığınlara önderlik ettikleri düşünülen yapıların da enerjisi sonsuz değildir. Sürüp giden sonucu itibari ile nereye varılabileceği pek belli olmayan bir gösteri katılan yığınları da daha bilinçli olduklarını iddia eden yapıları da yorar bitirir.

Gezi gösterileri de hem katılan yığınlar için hem de daha ileri unsurlar için de böyle olmuş ve yorulanlar alanlardan çekilmeye başladıkları andan başlayarak gösterilerde kitleselliğini yitirivermiş olduğu için artık orada, burada toplanan az sayıda insanın TOMA taşlamasına ve polis kovalamasına dönüşerek hayal kırıklığı yaratmıştır. Daha sonraları ise çok az sayıda insanlar parklarda şiirler okuyup türküler söyleyen topluluklar haline geldikleri için iktidarın da ağır saldırıları ile sönümlenip gitmiştir.

Öyleyse Gezi gösterileri ile bir öğünürsünüz, bilemediniz iki, üç sonrasında ise bu övünmelerin de size hiç mi hiç hayrı dokunmaz. Bu konuda yazı yazan, ya da anlatıcı konumundaki kimseler varsa yaşlıların anısını anlatma hevesi dışında bir coşkuda yaratmadığından övündüğünüzle kalır oturursunuz.

Gezi’de olması gerek neydi, nasıl sonuçlandı, niye iş hikayeye dönüştü?

Politik eylemliliklerin sonucu iyi hesap edilmezse bilinmelidir ki sonucu hayal kırıklığıdır bu bir. Kitlelerin her bakımdan enerjileri sonsuz değildir. Ne amaçlanmışsa o amaca göre bir hesap kitap yapılır ve iş tavsamadan tadında bırakılır. Yani ülkenin 81 ilinde öyle bir hava yaratılıyor ki yaratılan bir güçle kitle gücünün ne anlama geldiği bütün çıplaklığı ile görülüyor bu az şey değildir. Eğer böyle bir gösteriden devrim hedeflenmiş olsa bile bugün yarın diye tavsattığınız andan itibaren unutmamalısınız ki karşı devrimcilerin eli de armut toplamıyor, gerekli hazırlıklarını yaparlar ve de sizin en zayıf noktalarınızı bildikleri için oradan sizi vurup işinizi de bitirirler. Nitekim Gezi gösterilerinin hikayesi de iddia ediyorum bu kadar hazin bitti.

Bir daha aynı şeyin aynısı yaşanır mı hayır yaşanmaz. Yaşanacak çok şey vardır ama bu da başka türlü kendisini dışa vurur. O zaman da daha öncekilerden alınan derslerle davranılır ve mücadele de başarıya ulaştırılabilir.

Peki, olması gereken neydi o zaman? Olması gereken kitlenin mağlup olduk moralsizliğine varılmadan bir bildirge ile gösterinin kısa bir özeti yapılır sonrasında da istemler dile getirilip bir daha gelirsekle bitirilirdi ki hem devrimciler hem de mücadeleye omuz vermiş olan yığınlar evlerine büyük bir moralsizlikle dönmezlerdi. Daha sonraki mücadeleye atılma istemleri de köreltilmemiş olurdu. Sonuçta Gezi gösterileri bizim için çok ama çok önemlidir, müthiş bağlamda derslerle dolu olarak da sonuçlanmıştır ama bir o kadar da moralsizlikle biten ve moralsizliğin sonuçları nedeniyle bizleri zora düşüren bir yanının da olduğunu unutmamak gerekir.

Evet, Gezi gösterileri taşları yerinden oynattı fakat işin şurası da gün gibi ortadadır. Bu yüzden de son sözüm, kendilerini her konuda öncü sayanlaradır. Devrim her gün yapılmaz başlarsın, bitirirsin çünkü yarın çok geç kalınmış olur bunu da unutmayalım.