Yazan: Turgut Koçak 25 Ocak 2021
Erdoğan, partisinde durmadan çoğalan irili ufaklı çatlakları gördüğü için işi bir hal yoluna koymaya çalışarak safları sıklaştırmak istiyor. Recep Tayyip Erdoğan öyle istedikçe de parti içinde çatlağın biri bitmeden bir diğeri başlıyor. Son zamanlarda Adalet Bakanı Gül ile İçişleri Soylu arasında atışmaları da bu gerçekler üzerinden okumak gerekiyor. Sonra MHP’den kurtulup bir an önce toparlanmayı düşünen AKP’lilerin de sesleri duyulur oldu. Bunlardan bazıları ise MHP’nin yanına Vatan Partisi’ni de katarak sık sık memnuniyetsizliklerini dile getiriyorlar.
Durum bu merkezdeyken Recep Tayyip Erdoğan’ın Saadet Partisi’ne el atmış olmasını da bir rastlantı saymamak gerekir. Geçmişte aynı görüşten olunduğu için bir tutturursa işi kolay götüreceğini düşünüyor olmalı ki Erdoğan’ın buradan yürümek isteyen bir hali var. Temel Karamollaoğlu ise kapıyı tamamen kapatmayarak hem partisine getireceği kazancı hesap ediyor hem de pazarlık anlamına gelen sözler ederek de görün biz farklıyız demeye getiren bir tutum sergiliyor.
Perinçek’i konuşacak olursak değmez ama yine de birkaç söz etmekte yarar var. MHP’nin Vatan Partisi’ne ben varken senin burada işin ne, sen nasıl olur da cumhur ittifakı adına konuşursun bağlamında çıkışları oluyor. Perinçek ise her şeyi göze almış olmalı ki partisinden istifalara karşın yarım asırlık arkadaşlarını siliyor ama ittifakın sözcüsüymüş gibi davranmaktan da asla vazgeçmiyor.
Ayrıca Vatan Partisi’nin CHP; HDP ve diğer tüm sol yapıları suçlu yerine koyan ve bu yönde sürekli konuşmalar yapması da iktidarın işine geliyor olsa gerek ki Perinçek bugün bütün yandaş basının televizyonlarında boy gösteriyor. Perinçek, çeşitli manevralarla AKP ve MHP’nin üzerinde etkiliyiz görün anlamında hem partisinin tabanına hem de kamuoyuna aklınca iletiler vermeye kalkıyor fakat böyle bir şeyin olmadığı da çok açık.
Çekişmeler açık ve gizli devam ediyor. MHP çeşitli savlar ortaya sürerek Vatan Partisi’ni dışlamaya çalışan bir tutum içinde ama her iki tarafta da iktidarı biz yönlendiriyoruz şeklinde tabanlarına verilen mesajlar söz konusu olduğu için sinirler zaman zaman bu yüzden geriliyor. Vatan Partisi’nden ayrılan Çiçek “Sağcılaşmanın sonu yoktur” derken Mehmet Bedri Gültekin dün gece Halk TV’de bu yönde düşünceler ileri sürerken bile Vatan Partisi’nin vatan millet Sakarya politikasının yerinde olduğunu savunmayı sürdürüyor.
Erdoğan kendi ittifakına yakın duran kimseyi dışlamama halini sürdürüyor. Bu yüzden de şimdilik Perinçek de içinde kimseyle göğüs göğüse gelmeyi istemediğinden onun emriyle Perinçek yandaş televizyonlarda sürekli boy gösterip duruyor. Ancak Perinçek’i Maocu olmakla eleştiren MHP ve AKP içindekilerse bu durumdan rahatsızlar. Kimileri Perinçek’in iktidarı Çin’e yakınlaştırdığını düşünmesi ve Uygurlara Çin’in yapıp ettikleriyle eleştirmesi boşuna değil.
Aslında Perinçek ve partisi Türkiye gerçeğinde sosyal bir olgu falan değil fakat Perinçek Vatan Partisi’nin sürekli olarak çığ gibi büyüdüğünü söylediği için bu safsatalara kananlar da yok değil. Ancak Erdoğan’ın şimdilik Perinçek’e ses çıkarmama noktasında tutan büyüyüp büyümediği değil daha çok iktidara karşı muhalif özellikle sol tarafta yer alanları Vatan Partisi aracılığı ile durduracağı hesabıyla ses edilmiyor.
MHP’nin cumhur ittifakı içinde kendi belirleyiciliğini şu ya da bu şekilde ikinci plana düşürecek bir gelişmeye izin vermesinin olanağı yok. Bu yüzden de bu yönde genişleme çabaları MHP tarafından isteniyor ki kendi kontrolünde tutulsun. Ayrıca MHP’yi asıl düşündüren şeylerden birisi de seçimlerde MHP’nin oylarının azalacağı korkusu. Dolayısı ile seçim sisteminde yapılacak değişiklikler de MHP tarafından sık sık bloke ediliyor. Kendisine zarar vermeyecek ama puan kazandıracak şekilde seçim sisteminin değiştirilmesi yolunda kafa yordukları da bilinen bir şey. Bu konuda MHP’den rahatsız olan AKP’liler ise Bahçelinin yaylım ateşi altında.
MHP, devlet kadroları içinde tabiki de güç kazandı. MHP’nin muhalifleri yıldırmak için açıktan açığa tehditlerle kendisini gösteriyor olmasını da iyi okumak gerek. Öyle ki MHP bugün savcılara kadar işi vardırmış durumda. Çakıcı ile başlayan güç odakları ile bir yerlere verilmek istenen iletinin nedeni de işin özüne bakarsanız MHP’nin çalışma tarzını ortaya koyması açısından ilginç diyebiliriz.
Aynı konularda Kılıçdaroğlu durumu değerlendirirken ülkenin 12 Eylül öncesine götürülmek istendiğine dair tespitlerde bulunuyor. Bu yaklaşıma bir şey demiyoruz, demiyoruz da peki, gidiş madem öyleyse CHP’nin millet ittifakı çaresinden başka gelişmelerin önüne geçecek bir yaklaşımı varmı orası pek belli değil. Bugüne kadar güçlendirilmiş bir parlamenter sistemdi söylenip duruyor.
Bütün bunları bile doğru dürüst yığınlara anlatamayan CHP’nin bir B ya da C planı var mı?
Bunları bir yana koysak bile sol ve sosyalist partiler olarak bizler ne yapacağız hiç kendimize soruyor muyuz?