Yazan: Turgut Koçak 3 Aralık 2022
Kemal Kılıçdaroğlu’nun düzenleyeceği 3 Aralık tarihli “İkinci Yüzyıla Çağrı” adlı toplantıda sunum yapacak kişiler ve kurumlar arasında şu isimler de yer alıyor: ABD’deki MIT Üniversitesi’nde ders veren Prof. Dr. Daron Acemoğlu, Chicago Merkez Bankası, Danimarka Yüksek Eğitim ve Bilim Bakanlığı, Dünya Bankası, Hutchins Verimlilik Ölçüm Merkezi, IMF ve OECD’de proje danışmanlığı yapan Prof. Dr. Ufuk Akçiğit, Bilkent Üniversitesi İktisat Bölümü öğretim üyeleri Prof. Dr. Hakan Kara ve Prof. Dr. Refet Gürkaynak.
CHP içinden ise CHP Sözcüsü Faik Öztrak, Genel Sekreter Selin Sayek Böke ve CHP Yoksulluk Dayanışma Ofisi Koordinatörü Hacer Foggo sunum yapacak.
Jeremy Rifkin’in görüşleri hakkında kısa bir bilgi verelim:
Rifkin’e göre zenginler hariç kimse mülkiyet sahibi olmayacak. İşçiler ve fakirler, her şeyi kiralayarak yaşayacak. Evler, odalar, cep telefonları… Her şey kiralanacak, her şey “kiralama ve paylaşım” temelli olacak. Yani Neflix aboneliği yahut kira sözleşmesi gibi yapılar ile dev şirketler hayatın her alanını ticari hale getirecek.
İnsanlar, bir şeylere “abone olarak” hizmet alacak. Yani kimse ev sahibi olmayacak, telefon sahibi olmayacak yahut bir şeyler elde edemeyecek.
Abonelik ve kiralama ile kullanım hakkına sahip olunacak.
Bu durum, en uç seviyede kıyafetlerin dahi kiralanması ve daha sonra geri dönüşüme verilmesi anlamına gelecek.
Jeremy Rifkin, dijital dünyada birçok şeyin masrafının olmadığını, dolayısıyla en ucuza “abonelik” sistemiyle “hizmet verilebildiğini” öne sürüyor.
Bu durumun, olabilecek her sektörde yaşanabilmesi için, dijitalleşmenin tam anlamıyla sağlanmasını ve bu yolla “3. Sanayi Devrimi” dediği teorinin gerçekleşmesini savunuyor.
Jeremy Rifkin’in bu tezlerinde, işçi sınıfının hiçbir gücü bulunmuyor. İşçi sınıfı, zenginlerin kârını devam ettirmek için, kendisi ile paylaşılanları kabul ediyor, tamamen şirketlerin ve zenginlerin insafına kalıyor. Devlet ise bu “sınıfsal işbirliğini korumak” görevini üstelenen bir kurum olarak kendisine yer buluyor.
Jeremy Rifkin, neo-liberalizmin çöktüğünü söylüyor ancak alternatif olarak daha güçlü bir kapitalizm için “paylaşım ekonomisi” modelini savunuyor. Yani neo-liberalizme alternatif olarak, başka bir liberalizm modeli öngörüyor.
Prof. Dr. Daron Acemoğlu ise “2002-2007 dönemi AKP’siyle altın çağ yaşandığını, Devri-Saadet dönemi olduğunu” düşünen bir ekonomist.
Öteki danışmanların da pek sözünü ettiğimiz bu iki kişiden bir farkları yok. Sözün özeti bunlar iflah olmaz birer liberaller ve kapitalist sistemin akıl hocaları konumundalar. Bunların Türkiye halkına birer keramet ehli gibi sunulmaya kalkışılmasına gelince bazı aklıevvllerin bu ülke aydınlarını, ilericilerini, sosyalistlerini hele hele de halkı kolayca aldatabileceklerini saymaları ki gerçekten de bu son girişim özetle büyük bir düş kırıklığından başka bir şey değil.
Örneğin Rifkin’i allaya pullaya toplumun karşısına çıkarıp sunanlar bu kişinin zenginlerden başkan hiç kimsenin hiçbir şeyi olmayacağını savunduğunu bilmiyor olabilirler mi? Neymiş efendim, insanların yaşamı boyunca gereksinim duydukları ne varsa hepsini kiralayarak kullanabileceklermiş ya da bir şeylerin abonesi olarak. Bu durumda dünyanın dört bir yanında milyarlarca insan bir avuç soyguncu ve düzenbazın sömürü çarkının birer parçası olacak ki zenginler için ne güzel bir dünya değil mi? Ayrıca bu adam yukarıda da belirtildiği gibi liberalizmin başkenti Şikago merkez Bankası görevindeki Daron Acemoğlu’na ne buyrulur? Bu muhteremlerin her biri omuzlarında kapitalizmin uşaklık nişanesi olan parlak yıldızlarla dolaşan kişiler değiller mi?
Neymiş ülkemizde teknoloji ve sanayi devriminin kapıları aralanacakmış. Aralanan kapı kimin çıkarına kimin soyulup kanının emilmesine yarayacak dersiniz acaba? Şimdi CHP lideri oraya buraya koşturup dururken ve ülkeye kazandırdıkları ile ey dünya bekleyin sizin karşınıza da çıkacağız sözleriyle sömürü düzeninin katmerlisini mi getirip uygulamaya koyacaktı da ülke halkı da kurtulmuş olacaktı.
Hani var ya Jeremy’nin görüşlerini okurken aklımdan neler geçti neler. Bir tarafta kapitalizmin Allahları patronlar olacak diğer tarafta da kulluğun ötesine geçmeyen halleriyle bu Allahlara para kazandıran ve onlar adına yaşamları boyunca çalışıp çabalayan köle konumuna getirilmiş milyonlar. Ey CHP’liler şimdi size soruyorum sizler böyle bir iktidar planıyla mı halkın önüne çıkacak ve iktidar olacaksınız? Şurası bir gerçek iktidar olabilirsiniz belki ama daha ilk adımda Jeremy ve Daron Acemoğlu gibi adamların düşüncelerinin plana geçirilmesi ile bu ülkenin milyonlarca yoksulunun evine iddia ettiğiniz ne gıda maddeleri girer ne de temel gereksinimlerden olan gereksinimler bu ülke halkı alabilir? Açıkça soruyorum; Kafa karıştırıcı yollarla geniş halk yığınlarının kandırılması anlamına gelen kapitalizmin çıkışsızlığı noktasında birtakım liberal adamların buldukları ile mi bu halka bir şeyler vereceğinizi umuyorsunuz?
Bu ülke kapitalizmin bunalımının azaltılması için getirilen Kemal Derviş’leri gördü. Evet, önemli ölçüde kapitalist ekonomi düze çıkarılmadı değil çıkarıldı fakat acaba neyin pahasına kimlerin canına okunarak gerçekleştirildi bu plan söyler misiniz? Kemal Derviş’le birlikte başta işçiler ve emekçiler olmak üzere tüm ücretlilerin canına okunurken gerçekte kim kurtuldu kim tonga altına gitti? Anlaşılıyor bu kez kapitalizm tarzanı çok ama çok zorda. Bu yüzden de Kemal Derviş’i beşe ona katlayan acımasız birtakım adamlar getirilmiş ve 3 Aralık tarihli “İkinci Yüzyıla Çağrı” adıyla bir toplantı gerçekleştiriliyor. Ama bu planın içinde ne ülkeni işçisi var ne de geniş halk yığınları. Sadece ve sadece sermayenin ağababaları var o kadar.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, yaptığı mitinglerde birçok defa neo-liberalizme karşı olduğunu açıklamıştı ne oldu? Dağ fare doğurdu o kadar. Bundan böyle bir türlü CHP iktidarına ısınamamış olan para padişahları var ya artık zil takıp oynayabilirler. Çünkü Bu adamların kafasındakilerin yüzde biri bile uygulansa ülkemizin işçisinin emekçisinin kısaca halkının beli asla doğrulmaz asla.
Demek ki neymiş, halka bir tek sosyalistler yalan söylemezmiş. Bu yüzden de bütün sermaye düzenini savunanlara karşı biz sosyalistler kendi seçeneğimiz olan sosyalizmi önceleyerek savunurken sermayenin dayattığı dinci, gerici, faşizan yönetim anlayışlarını da yerle bir etmek için her daim ayakta ve atakta olmamız gerekirmiş. Bunu iyi anlayalım, iyi bilelim ki sosyalizmi asla tek seçenek olarak savunmaktan asla ödün vermeyelim…