GEÇMİŞTE BİZ NEYDİK?

Yazan: Turgut Koçak 23 Şubat 2022

Orda burda, şurda pek çok eski dostlarla buluştuğumuzda soluksuz konuşmalar yapıyoruz. Konuşulanların çoğu her nedense geçmişe yerinmekle geçiyor. Sözü alanlar geçmişte gençliğin ne denli devrimci eylemlere parmak bastığından tutun da ne büyük işçi eylemleri kotarıldığına kadar varan şeylerden dem vuruluyor. İçinde bulunduğumuz durum ise bu haliyle küçümsenip sonuçta burun kıvrılıp geçiliyor. Acaba niye?

Yapılan şey bir durum tespiti yapıp bir çıkış yolu aramak olsa bu kaygıya bizler de hak vereceğiz ama durum bizi bambaşka yere götürüyor. İnsanlar bu sözleri bambaşka şeylere bağlamak için yaptıkları için doğrusu bu tür konuşma ve tartışmaları da yararsız görüyoruz. Bu yaklaşım bizi; biz geçmişte yaptık yapacağımızı, bundan böyle pek bir şey çıkmayacağını da görüyoruz bunun için bizi örgütlü mücadeleye çağırmayın, üstelik de yaş baş olarak enerjimiz önemli ölçüde bitmiş.

Peki, biz bu durumda neyi niçin konuşuyoruz ki? Geçmişe güzellemeler düzerek bir sonuca varamayacağımıza göre ya bizler yeni çıkış yolları bulacağız bunu yaparken de bırakılması gerekenlerin yakasını da bırakacağız en iyisi bu.

Evet, Türkiye’de 1960’lı yılların sonda ve 1970 yılların sonuna kadar uzanan bir zaman diliminde gençlik hareketi siyasal önderlikten de yoksun kitlesel çıkışlar gerçekleştirmiş ve hatta kendisini parti yerine de koyarak gerekirse bu işi de biz yaparız noktasına kadar çektikten sonra dünyada ve ülkemizde dönemsel olarak gençlik hareketine güç taşıyan dinamikler ortadan kalkınca bir daha da belini doğrultamayacak denli ağır hasarlarla alanı büyük ölçüde terk etmiştir.

Bununla birlikte aynı özlemle bir şeyler kotaracağını umanlar yok değildir fakat aynı suda bir kez yıkanılacağı da unutulmamalıdır. Bu yüzden geçmiş gençlik dinamizmini her fırsatta karşımıza çıkaranlar nerede durduklarını hangi mücadelenin aracının ne olduğu düşüncesini bir türlü anlayamamış olanlardır ki onları en iyisi kendi nostaljileriyle baş başa bırakmaktır.

İşçi sınıfının sendikal hareketine gelince; kuşku yok ki işçilerin sendikal mücadeleleri kendilerine bir alan açacaktır. Kurulu kimi sendikalar bu konuda mustarip oldukları sarı sendikacılık hastalığından kaynaklanan frenleyici rol oynuyor olsalar da sonuçta işçilerin mücadelesi bir yerlerden patlıyor ve bir tırmanma eğilimi gösteriyor. Bu yüzden de işçi sınıfının sendikal mücadelesi bazı zamanlar bağımsız, çoğu zaman da DİSK tarafından kucaklanarak gelişmeler her zaman için gösterebilir. Bunun önü ne kadar açıksa öğrenci gençlik hareketinin önü de o oranda siyaseten kapalıdır. Kaldı ki daha iddialı konuşmak gerekirse sendikal mücadele bile sınıfın siyasi hareketiyle buluşmuyorsa ya da buluşturulamıyorsa sendikal hareketin durumunun da çok parlak olduğunu söyleyemeyiz.

Sendikalar aracılığı ile yürütülen mücadeleyi yukarıda söylediğimiz gibi gerekli sayıyor ve hatta sınıf için sendikal mücadelenin ve hareketliliğin yerine göre işçiler için nasıl bir okul işlevi göreceğinin de kalın çizgilerle altını çiziyoruz ama bugünkü mücadelenin de özellikle 1960 yıllarda yükselişe geçen sendikal hareket kadar önünün açık olmadığını net bir şekilde görüyoruz. Bunun elbette pek çok sebepleri var. O sebeplerdir ki bizi bu sözleri söylemeye götürüyor.

Yine öğrenci gençliğe dönersek, öğrencilerin bugün ne okullarında ne de üniversite yerleşkesi içinde eskisi gibi siyaset yapabilme şansı kalmamıştır. Çünkü AKP iktidarının ve öncesinin öğrenci gençlik üzerinde uyguladığı şiddetli baskı nedeniyle bu alanda büyük bir gerileme yaşandığı gibi bir o kadar da pek çok nedenlere bağlı olarak apolitik bir gençlik söz konusudur. Dahası bunun yanına eğitim kalitesini, öğretim üyelerinin seviye olarak normalin çok altında oluşları, gelecek kaygısı vb. sayısız etmenler sayabiliriz.

Hani yine de sistemli bir çabayla yeniden bir öğrenci dinamizmi sağlanabileceği gibi eşyayı adıyla çağırmaya yüreklenecek denli bir açıklıkla sosyalist bir parti olarak bu tıkanıklığı aşmamız olasıdır. Bununla birlikte gerçeğin de altını çizmeden geçemeyiz. Bizim gibi sosyalist partilerin kapısını her olumsuzluğa karşın çalan yine de öğrenci gençlik çevreleridir. Elimizdeki tüm verileri doğru kullanır, öğrenci gençlik içinde ne durumdayız mücadele dinamiğini nerelere kadar taşırız sorusuna yerinde bir yanıt bularak yetmez harekete geçerek bir ivme kazandırabiliriz.

Söyledik, ülkemizde genel bir iyileşme söz konusu olduğunda öğrenci gençlik içinde hiç kuşku yok ki hareketin de kabaracağını görmemiz olasıdır. Bu durum sendikal hareketin ve mücadelesinin güçlenmesinden öğrenci harekete daha fazla kan taşıyacaktın kesin.

Son sözümüz de şudur: Bundan böyle öğrenci harekete kim ne misyonu yüklerse yüklesin arkası gelmeyecektir. Öğrenci gençlik bundan böyle içinden parti gibi davranan bir siyasi güce de ebelik edecek değildir. Eh bizler konuyu her zaman için asıl sahipleriyle konuşmaya ve yeri geldiğinde de tartışmaya açığız.

Bunu da söyleyelim de söylediklerimiz kimseye akıl vermek olarak anlaşılmasın…