Yazan: Turgut Koçak 6 Şubat 2020
Recep Tayyip Erdoğan görüldüğü gibi sonuna kadar doğru bildiği yolda yürümeye devam edecektir. AKP ve sarayın içerde ve dışarda izlediği politikaları düzeltmesi için yapılan ve yapılacak olan hiçbir eleştiriye de gereksinim duymadığı açıkça anlaşılmaktadır.
AKP’nin iktidara geldiği günden bu yana hem içerde hem dışarda izlediği politikaları sürekli olarak eleştirdik ve bu yöntemle yapılan politikaların işi hangi noktalara götüreceğinin de uyarılarını yapıp yanlışlarına değindik. Ancak dile getirdiklerimiz ne onları yolundan döndürdü ne de bizim işimize yarayan bir yanı oldu. Deyim yerindeyse bizler sadece ve sadece içimizi dökmüş olduk. Bu yüzden de olup bitenlerin üzerinde ciddiyetle durulması bizim için zorunlu oldu.
Bizler AKP iktidarı ülkeye hiçbir zaman demokrasi getirmeyecek derken dinciler, gericiler, faşistler, liberaller soldan çark etmiş olan yeni liberaller ise geceli gündüzlü bunlara övgüler düzüp ekonomiyi nasıl düzelteceklerini, hak ve özgürlükleri ne denli geliştireceklerini, kapitalizmin yeryüzündeki yeni açılımlarını AKP iktidarının nasıl da doğru anladığını bu yüzden de AKP’nin yüzünü Batı’ya ve Amerika’ya dönmesinin ne çok hayırlara vesile olacağını yazdılar da yazdılar, konuştular da konuştular.
Bizler ise bu yeni ideolojik saldırıya karşı sürekli olarak karşı çıkıp eleştirdik.
Karşı çıktığımız için evet kabul ediyoruz gafiliz…
Ağızdan düşürülmeyen AB’ye girme ısrarını ve ABD stratejik müttefikliğini ise doğrudan eleştirerek sözü geçen bu dinci ve gerici iktidarın ne büyük bir kapitalizm savunucusu olduğunu dile getirmekle kalmadık, bunların yol göstericilerine de doğrudan hem ideolojik hem de eylemli karşıtlığımızdan milim bile geri adım atmadık.
Geri adım atmadığımız için yine evet, evet gafildik.
Afganistan’da ABD’nin 11 Eylül İkiz Kulelerinin vurulmasını bahane ederek Afganistan’ı diğer emperyal güçlerle işgal edişini, Türkiye’nin de bu işgale ortaklık etmesini kapitalist emperyalist sistemin bütün dünya halklarının baş düşmanı olduğunu, sonuncu yenilgiye uğratılmadan da dünya halklarının kurtuluşunun olanaksızlığını zaten dile getiriyorduk. 2002 yılında AKP’nin işbaşına gelmesi ile de sürdürülen Afganistan politikasına da karşı çıkarak düşündüklerimizi söylemekten geri durmadık.
2003 yılında Amerika’nın Irak’ı işgal etmesi ve bu yönde işlediği insanlık dışı suçlara da cepheden karşı çıkarak Irak halkının yanında yer alırken savaş tezkeresini geçiremeyen fakat devamında her türlü lojistik desteği vererek Amerika’nın yanında yer alan AKP iktidarına karşı da yazıp çizdiklerimiz ve söylediklerimiz ortadaydı. Irak’ta yaşanılan zulmü hiçbir zaman unutacak değildik ama AKP iktidarının ABD yandaşlığında nasıl çırpınıp nasıl yanında yer aldığının da ödünsüz karşısında yer aldık.
‘Arap Baharı’ adı altında Kuzey Afrika’dan Çin Seddi’ne kadar bütün bölgede ABD politikalarına bizler karşı dururken ABD’nin stratejik ortağı yine AKP iktidarı idi. Bu politikalara karşı çıktığımız gibi sonuçlarının da çok kötü olacağına değindik. O dönemde AKP’nin Genel Başkanı olan Recep Tayyip Erdoğan kendisini BOP Eşbaşkanı ilan etmesi de bizim eleştiri hedefimiz oldu ve bu yanlış tutuma dair o kadar çok şey yazıp çizdik ve konuştuk ki binlerce sayfa tutacak kadar çoktur.
Sonra ABD işine geldiği her yerde kurduğu İslami terör örgütlerini bölge ülkelerinin başına bela etmesi karşısında da çok şey söylediğimiz ve yazdığımız gibi AKP iktidarının bu dinci katillere hayırhak bir yaklaşım içinde olmasını da içimize sindiremeyerek ağır eleştirilerde bulunduk. Bu dinci yapıların bölgede ABD emperyalizminin etkisini arttırdığını, İsrail’inse konumunu güçlendirdiğini söyledik bunu da iktidar hiç ama hiç umursamadı. Aksine her aşamada ABD’nin politikalarının gerçekleştirilmesi için AKP, emperyalist odakların yanında yer aldı.
Suriye’nin bölünüp parçalanması için sahneye konulan ABD planını da AKP iktidarı sonuna kadar destekledi ve komşumuz Suriye’de işlenen onca katliamın ne yazık ki ortağı konumuna düştü buna da karşı çıktık, çıkmaya devam ediyoruz. IŞİD’ından, El Nusras’sına, El Kaide’sinden Ahrar-ı Şam’ına ÖSO’suna kadar da karşı çıktık ve iktidarın bütün politikalarının yanlışlığı üzerine döne döne vurgu yaptık. İktidarın İslami gruplara karşı gösterdiği yakınlığı ise hiçbir şekilde onaylamadığımız gibi işin nerelere varacağını da her fırsatta dile getirmekten vazgeçmedik.
İşte bütün bunlar için de gafildik.
AKP iktidarının emeğin sömürülmesinde oynadığı role, sermayeden yana tutumlarına, hak ve özgürlükleri gasp edişine, özelleştirmeler adı altında ülke varlıklarının yabancılara ve işbirlikçilere peşkeş çekilmesine, vurgunlara, soygunlara, hırsızlığa, talana ve yalana da karşı olduğumuz için gafildik.
Anayasa’nın değiştirilmesine, yargının ve devletin bütün kurum ve kuruluşlarının bir grubun eline geçmesine, ordunun ve emniyet güçlerinin içine dincilerin ve gericilerin yerleştirilmesine, parlamenter sistemin hileli bir anayasal değişiklikle tek kişinin egemen olduğu partili cumhurbaşkanlığı sisteminin getirilmesine de karşıydık. Eğitimin ve sağlığın ticarileştirilmesine, eğitimin bilimsel olmaktan çıkarılıp imam hatipleştirilmesine, üniversitelerin bilim yuvaları olmaktan çıkarılıp ne olduğu belirsiz liyakatten yoksun yandaşların elinde oyuncak edilmesine de karşıydık.
Her gün zam üstüne zam bindirilmesine, halktan alınan vergilerin çarçur edilmesine, deprem vergisi adı altında sürekli hale getirilen vergiden toplanan paraların başka kalemlerde harcanmasına da karşıydık. Ve nihayet her şeyi yazgıya bağlayan fakat hiçbir dişe dokunur önlem alınmadığı için depremlerde yaşanan kayıpları da eleştiriyor ve sorular soruyorduk.
Özetlersek AKP’nin Suriye politikasına da Libya politikasına da içerde yürüttüğü ve 80 milyonun sırtına yüklenen yüklere de karşıydık karşı olduğumuz için de gafilliğimizi devam ettiriyorduk.
Nazım Hikmet bir şiirinde ne diyordu?
‘Nazım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ’
İşte bizler de gafilliğimize devam ediyoruz hâlâ