Yazan: Turgut Koçak 11 Kasım 2014
Sorarsanız sol örgütlere hepsi de faşizm ve gericilikle sözümona savaşmaktadırlar. Oysa faşizm tehlikesine karşı ilericisi, demokratı, sosyalisti birlikte davranmanın bir yolunu her nedense bir türlü bulamaz, bu yüzden de havanda su dövülüp durulur. Daha dün ülkemizde Cumhurbaşkanı seçimi yapıldı. Bu seçimlerde bugün gericilik ve faşist olmakla suçlanan Recep Tayyip Erdoğan’a karşı nedense bırakalım cepheyi falan birlikte bile davranmanın yolu bulunamadı ve Recep tayyip Erdoğan sanki istenerek Cumhurbaşkanı koltuğuna oturtuluverdi.
Ortada üç aday vardı. Recep Tayyip Erdoğan, Ekmeleddin İhsanoğlu ve Selahattin Demirtaş. Bu adaylardan Erdoğan ilerici güçler tarafından bilinen ve gerici ve faşist olmakla suçlanan kişiydi. O zaman geriye iki adaydan birini desteklemek gerekirdi ki, işte bu noktada ortaklaşılamadı. Recep Tayyip Erdoğan’a karşı olan kitlenin büyük bir bölümü seçimlerde sandığa gitmediler. Selahattin Demirtaş’ı destekleyenler ise denilebilir ki neredeyse tek oy bile fire vermeden sandık başına gidip oylarını kullandılar. Sonuçlar belli olduğunda durum aşağı yukarı şöyleydi %51 yaklaşan bir oy Erdoğan’a, %38’e yaklaşan bir oy Ekmeleddin İhsanoğlu’na %9 küsur bir oy da Demirtaş’a çıktı. Sonuç; gerici ve faşist olarak nitelenen Recep Tayyip Erdoğan’da böylece koltuğa oturtuluverdi.
Biz özellikle seçimleri boykot edenlerden ertesi gün genel grevler, sonucu tanımadıklarını ilan eden gösteriler beklerdik ama ne yazık ki, ortada beklediklerimizin hiçbiri olmadı. Sonra günlerden bir gün duyduk ki, faşizmin ve gericiliğin tırmanışının önüne geçmek için ilericiler, devrimciler, komünistler Ortadoğu Teknik Üniversitesi Vişnelik tesislerinde toplanmışlar. Bu toplantıya katılanların arasında birbirine benzeyen benzemeyen herkes var. Neymiş efendim? Buraya katılan örgüt ve kişiler Recep Tayyip Erdoğan’ın gericiliğine ve faşist özlemlerine karşı mücadele edeceklermiş. Sonra bir toplantı daha yapıldı. Ortak bir bildirge yayınlandı. Bildirgede değişen bir şey yok hep aynı terane.
Bu toplantıya katılanlar arasında CHP’nin bazı milletvekillerinin olduğunu da önceki gün CHP Ankara Milletvekili Gökhan Günaydın’ın Halk TV’de ki bir programda yaptığı konuşmadan öğrendik. Gökhan Günaydın güzel şeyler söylüyordu. Ona göre herkes faşizme ve gericiliğe karşı birleşmeli ve mücadele etmeliydi. Ne var ki, Gökhan Günaydın’ın gözünden kaçan bir şey vardı. O da buraya katılan kişi ve örgütlerin büyük bir bölümü hiç hız kesmeksizin CHP’yi eleştirmişler, hatta CHP’nin faşist olduğunu söyleyecek kadar da ileri gitmiş kimse ve yapılardı. Onca tehlikeye karşı CHP’nin hedef seçilmesinin bir anlamı olmalıydı vardı da. Çünkü CHP sağda yer alan partilerin aksine toplumda her zaman %25 veya üstünde bir güce sahipti. Bu rakamın da faşist ve gerici güçlere karşı anlamlı bir kitleye işaret ettiği bir gerçekti. İşte bu yüzden sol ve sosyalist sol CHP’yi faşizme ve gericiliğe karşı mücadelede yok sayamazdı. Ancak gördük ki, son 12 yıldır yapılan seçimlerde sol veya sosyalist yapıların önemli bir bölümü CHP’yi kendileri için bir tehlike gördüler ve bu yönde propaganda yaptılar.
Dolayısı ile vişnelikte sözümona biraraya gelen yapıların ne yanyana gelişlerinde ne de birlikte mücadele edeceklerine dair bir içtenliğin olduğunu söyleyemeyiz. O zaman sol ve sosyalist yapı ve kişiler eşyayı adıyla çağırmalı ve CHP’ye karşı tutumlarını gözden geçirmeleri gerekmektedir. Türkiye Sosyalist İşçi Partisi olarak olup bitenlerin farkındayız. Eğer AKP gericiliğini ve faşizmini geriletmek ve etkisiz hale getirmek istiyorsak ideolojik ve örgütsel bağımsızlığımızı koruyarak pek çok alanda birlikte davranabilir ve AKP gericiliğini ve faşizmini yıkabiliriz.
Yoksa vişnelik birlikteliği yasak savmaktan başka ne bir anlama gelir ne de bir işe yarar.