FARKINA VARALIM

Yazan: Turgut Koçak 26 Mayıs 2020

Bugün işin sonuna gelmiş gibi görünen AKP ve tek adam yönetiminden herkes bir şekilde nefret ettiğini ortaya koymaya başladı.

Oysa dün bu çevrelerin iktidara gelmesi için özellikle dışarda, dışarıyla bağlantılı içerde o kadar çok çevre ve kişi vardı ki şaşarsınız. Bunların kimisi Erdoğan’a parti kurdurttu, kimisi bilgi ve becerilerini sundu, yeri geldi kimisi de yol gösterici oldu. Bütün bunlar yaşanırken de olup bitenlerin adı ya demokrasi ya da asker ve sivil vesayetten kurtulmak şeklinde sunuldu kamuoyuna.

Bizler daha o zaman bile hayırhak konuşmaların karşısında bile yer alıp bu çevrelerin ne denli uluslararası güçlerin emrinde olduklarını an bile olsun söylemekten geri kalmadık. Bu politikaları güden içte ve dışta çeşitli çevrelerin elbette desteklemek için bir nedenleri vardı var olmasına da daha ilk adımda bu çevrelerin iç yüzünü görmez davranan ve bunlara da demokrasinin bir parçasıymışlar gibi muamele çekenler olmasaydı bütün bu olup bitenleri AKP ve saray başarabilecek miydi acaba?

Görünüşe göre AKP, ABD ve AB emperyalistleri tarafından Türkiye’ye demokrasi getireceği savıyla desteklenip arkası sıvazlanmıştı fakat gerçekler acaba böyle miydi? 18 yıllık AKP ve saray iktidarına baktığımız zaman ileri sürülenlerin hiçbirinin de doğru olmadığını göremiyorsak gerçekten de bizlerin gözüne mil çekilmiş olmalı. Gerek AB özellikle de ABD emperyalistlerini bu denli AKP ve Erdoğan sevici kılan şeyler neydi acaba?

Sözünü ettiğimiz çevreler en ileri düzeyde ekonomik ilişkileri bu iktidarla kurdular mı kurdular. Bu ilişkiler sonucu onca ekonomik çıkarlar elde ettiler mi ettiler. Salt Türkiye değil, Kuzey Afrika’dan Çin Seddi’ne kadar uzanan bölgede mevcut iktidar emperyalistlerin işine yaradı mı evet, yaradı. Olmadı askeri bir tehdit unsuru olarak da sonuna kadar kullanıldı mı kullanıldı. Bölgede yaşanan işgallerde AKP iktidarı ılımlı İslam adı altında yol temizleyici rolü üstlendi mi üstlendi. Sonra; aynı iktidar bölgede bir tehdit unsuru olarak örgütlenen ve sahaya sürülen İslami terör örgütlerinin hamisi rolünü de üstlenip bölgede bazı ülkelerin başına ABD veya AB emperyalistlerini sarabilir miydi? Bugün bile Suriye’de ve Libya’da aynı şeyler sürdürülebiliyorsa dün Erdoğan’ın çıkıp Eşbaşkanı’yım diye bas bas bağırması salt Erdoğan istedi diye yaşanabilir ve bir gerçeklik olarak önümüze çıkmasının olanağı var mıydı? Elbette yoktu.

Evet, bugün sözünü ettiğimiz çevrelerde sanki bir Erdoğan nefreti varmış gibi bir rüzgâr esiyor gözükse de bu rüzgârın bizim için bir anlamı olabilir mi? Dün Erdoğan’ın bir ülkenin tepesine çıkıp oturmasında bunca rol üstlenmiş olanların aklına bugün mü geldi tek adam yönetiminin ne denli kötü bir şey olduğu? Ya da 18 yıldır Türkiye’de bütün taşların yerinden oynamasını sağlayan tek adam olarak nitelenen Erdoğan mıdır?

Soruyorum, Erdoğan acaba AKP’lisiyle, MHP’lisiyle, şu partili bu partilisiyle, liberali, liberal solcusuyla, Türkçüsü, Kürtçüsüyle dincisi, tarikatçısı, cemaatçisiyle Erdoğan’ın arkasına dizilmemiş olsalardı bugün her şeye muktedirmiş gibi görünen Erdoğan bu noktaya gelebilir miydi?

Bunların hiçbiri ne yaşanabilirdi ne de olabilirdi? Demokrasinin kuralları bu ülkenin solcusuna, sosyalistine uygulanması akıllardan bile geçirilmezken hukuki olarak tek kişinin siyaset yapması için hukukun kişiye uydurulmuş hali başka bir ülkede yaşanmış mıdır acaba? Bu konu ile ilgili zaman zaman Deniz Baykal’ı ağız dolusu ettiği laflarla dinlemedik mi? Benzeri bir hukuki değişiklik hangi solcu için yapılmıştır, bırakalım kişiselliği genel anlamda bile yasal değişikliklerine gidilirken solcular niye hep kapsam dışı tutulur?

Bugün ister AKP içinden çıkıp yeni bir yol seçtiklerini söyleyen siyasetçiler olsun, ister CHP ya da HDP ya da başka partilerde bulunanlar olsunlar tek kişinin tek kişi olmasında rollerinin olduğu hiç unutulmamalıdır. Soruyu daha da kapsamlı hale getirerek şöyle de sorabiliriz; bugün Türkiye’nin geldiği yer bakımından içine düşürüldüğü durum salt Recep Tayyip Erdoğan’ın marifeti midir yoksa dışardan ve içerden gelinen bu noktaya suç ortaklığı yapmışların da rolü olmuş mudur?

Bu kafa ile “Reis”in düşürülmesine odaklanmış olanların bir an olsun kafası ile düşünsek, onca yaşananlarda gıkını bile çıkarmamış olan çevrelerin işine yaraması için yen baştan siyaseti dizayn etmek isteyenlerle, ya da sadece siyasetleri Erdoğan’sız düşünüp de başka bir şey düşünmeyenlerle bir işimiz olur mu?

Olursa da bizim devrimcilikle bağımız nasıl olur?

Farkına varalım. Elbette Recep Tayyip Erdoğan’la bu ülkenin ayakta kalması mümkün gözükmüyor iyi de bu işte baştan itibaren rolü olanlar ne olacak?

Eee haydi Reis’i düşürdük, ne olacak sizle mi devam edeceğiz yola?