Yazan: Turgut Koçak 28 Ocak 2015
Yalan olur, yalanın kuyruklusu olur. Başbakan Ahmet Davutoğlu’da halka yalanın kuyruklusunu söylüyor. Söylerken de en küçük bir utanma arlanma yok. Son yalanı ne? Son yalanı insanların önüne çıkmış bayraklı yalan söylüyor. Neymiş bu bayraklı yalanı? Davutoğlu’na göre birileri bayrağımızdan hilali çıkaracakmış ama çıkaramamışlar. Nedeni neymiş, niye çıkaracaklarmış hilali? Davutoğlu’na göre hilal İslamiyet’i temsil ediyormuş da bu yüzden çıkarılacakmış.
Bunlara çocuk desek değiller. Üstelik de prof. ünvanı bile almış kelli felli insanlar. Birileri de gerçekten bu kuyruklu yalana inanıp kendinden geçebiliyorsa, yeminle söylüyorum bunların yaptıkları toplantı moplantı değil, kuyruklu yalan seansları, tıpkı ruh çağırmak gibi bir şey anlayacağınız.
Gerçi bizler bu yalanları ilk kez duyuyor değiliz. Bunların eskileri de biz sosyalistler için ne yalanlar uydururlardı ne yalanlar. Buların en bilineni biz sosyalistlerin Moskova’dan para almamızdı. bu yünde öylesine uyduruk masallar kamuoyuna pompalanırdı ki, bu yalanlara dönüp en sonunda da bu yalanları uyduranlar inanırdı. Bu yalanlar yüzünden az insanın yaşamı karartılmadı. İşkenceler mi dersiniz, cezaevleri mi, sürgünler mi, görevden atmalar mı say say bitmeyecek kadar bu yalanlara bedel ödedik biz. Şimdi yalanların başka türlüsü söyleniyor. Biliyorsunuz ülkemizin önemli sorunlarından birisi Kürt sorunudur. Kürt sorununu eşit yurttaşlık ve ortak vatan bağlamında çözemeyen çözmeyi aklından hiçbir şekilde geçirmeyen kapitalist sistemin siyasetçileri insanların depreştirilmiş duygularına seslenerek puvan kazanmak istiyorlar. Ahmet Davutoğlu’nun ağzında gevelediği bayrağın hilali, şu suçların katmerlisinin sorumlusu ulusalcılar suçlamaları hep ama hep asıl sorunu gözardı ederek birilerine şirin gözüküp desteklerini almaya yönelik yapılıyor.
Gerçi geçmişte ve bugün de biz sosyalistlerin ne bayrakla ne de İstiklal Marşı ile sorunları olmadı ama bizleri halkın gözünden düşürmek isteyenler, bizlere hep buralardan yüklendiler. Olmadı, kışkırtıcılar kullanarak sonuç almak için Kayserili örneğinde olduğu gibi eşeği boyayıp sahibine satmaya kalkıştılar.
Ahmet Davutoğlu’nun Diyarbakır konuşmasını izlemediyseniz oturup izleyin. Olmadı, daha iyi anlamak için bir kez daha izleyin. İçeriksiz konuşması sadece ve sadece sırt sıvazlamanın ötesinde Kürtlere bir şeyler kazandıran bir konuşma olmayıp tırıvırıdan ibaretti. Neymiş efendim? Güzel Kürtçeyi zamanı olsaymış öğrenmek istermiş. Hatta konuşması sırasında Davutoğlu’nun Kürtçeyi söktüğünü bile düşünenler olmuştur. Malum salona asılı afişlerden kürtçe afişleri okurken nasıl “Serok” yapıldığını da görüp şişinince kantarın topuzunu iyice kaçıran sözler etmeye başlamış.
Kürt sorunun iç politikaya alet edip oy toplama merakı içinde olanların amaçlarının çok ama çok ötesinde önemli bir şeydir Kürt sorunu. Kürt kardeşlerimizi cicili bicili sözlerle oyalayıp kandırarak sonra da onlara dünyayı dar edenlerin ne Kürtler ne de Türklere asla küçücük bir hayrı dokunmaz. Bu yüzden de Ahmet Davutoğlu’nun bayrak ve bayrağın hilali ile ilgili sözleri bir kenara not edilmeli ve gerekirse bu kuyruklu yalanın öyle şatafatlı sözler söyleyerek değil, bastıra bastıra hesabı sorulmali ki, insanları Ahmet Davutoğlu gibiler kuyruklu yalanlarla karalama yürekliliği gösteremesinler.
Son günlerde Ahmet Davutoğlu ve Recep Tayyip Erdoğan’ın arasının limoni olduğunu yazıp çizenleri Ahmet Davutoğlu bir kez daha yalanlamak gereği duydu ve dedi ki, “Bizim aramızdaki yakınlığı sizler anlayamazsınız.” Yani Recep Tayyip Erdoğan ne isterse o olur demeye getiren sözler söyledi. Bizler böylesine ahret kardeşliklerinin üstündeki örtü kaldırılınca nelerin çıkabileceğini bilmeyenlerden değiliz. Eğer bunca herzelere karşın susup iş ahret kardeşliğine bağlanıyorsa ortada da bir suç ortaklığı var demektir. Suç ortaklığı vardır. Her şeyi bir kenara bıraksak bile Recep Tayyip Erdoğan ve AKP’nin işadamlarının milletin anasını nasıl belledikleri suçuna ortaktırlar bunlar.
Bu yüzden de kolay kolay birbirlerini çiğneyip geçmeleri olası değildir ama hayat bu belli olmaz ki, Bakarsın köprülerin altından çok su akar dünün ahret kardeşleri de birbirlerinin kanına ekmek doğramaktan çekinmezler.