Yazan: Turgut Koçak 19 Şubat 2015
Kartopu oynamak için arkadaşlarıyla sokağa çıkan gazeteci Nuh Köklü, atılan kartopunun bir esnafın dükkanın camına gelmesi sonrasında önce dövüldü sonra da bıçaklanarak katledildi. Arkadaşları tarafından cankurtarana götürülürken ‘Ne olur bu bir rüya olsun’ diyen Köklü ne yazık ki, canından oldu. Gazeteci Nuh Köklü’yü hepimiz tanırız. Benim gözümde Nuh Köklü’nün Grev gömlekli duruşu dondu kaldı.
Köklü iyi bir gazeteci olmanın yanında iyi bir insandı da. Çoklarının aksine yalaka ve yardakçılarla hiç mi hiçbir işi olmadı. Ne var ki, böylesine pis bir katilin bıçak darbeleriyle yaşamını yitirmesi hemen hepimizin yüreğini burktu.
Türkiye’deki şu esnaf takımını ben ta çocukluğumdan beridir tanırım. Bizim ülkemizde esnaf dendi mi her nedense benim aklıma hep gerici, hırsız, yalancı, faizci, çağdaşlığa ve devrimcilere düşman bezirgan kafalı insanlar gelir.
Çocukluğumdan beri tanırım diyorum çünkü bizim çocukluğumuzda üst baş harman kaldırmadan harman kaldırmaya alınırdı. İlçeye gidilir tanıdık manifaturacılardan ihtiyaç olan şeyler bir bir alınarak bir sonraki harman kaldırmaya veresiye yazdırılırdı. Tabi bir önceki borç ödenerek. Manifaturacının defterine ne yazılırsa itiraz edilemez üzerine bilmem kaç misli fiat bindirilerek borçlanılırdı. Çocuktum ama bu dalavere işini yine de görür ve aklıma sığdıramazdım.
Sonra bu esnaf takımını ortaokula başladığım dönemde tanıdım. O zaman Politik yaşama Türkiye İşçi Partisi girmiş, kent kökenli aydınlar ve köylüler tarafından desteklenirken TİP işte bu esnaf tarafından hedef tahtası seçilerek olmadık karalamalara uğramıştı. Adice ne kadar suçlama varsa bu allemci kallemci kesimlerin ağzındaydı. Bu yüzden de çeşitli kent ve kasabalarda TİP’li olarak bilinenlerin canına kastedilen saldırılar olurdu. Ortaokulu yeni bitirmiştim, Ş.Koçhisar’da bakkal dükkanı açmıştık. Babam köydeki işlerle ilgilendiği için dükkanda da ben dururdum. Çevremizdeki bakkal çakkal, manifaturacı, pırtıcı kim varsa hepsi benim solcu olduğumu bilir kapı önlerine çıkarak bana laf atarlardı.
Çocuktum ama doğrusu bunların ağzının payını verecek kadar da yürekliydim. Bir gün iri kıyım bir genç dükkana geldi, bir kiprit istedi verdim. Sonra da benimle solculuk komünistlik üzerinden sohbet etmeye çalıştı. Sözde kendisi de solcuydu ve benimle tanışmak istiyordu. O kadar acemiydi ki, bu iri kıyım gencin maksadının başka olduğunu anlamakta zorlanmadım. Dışarı baktım o bezirgan kafalı esnaflar toplanmışlar çaktırmadan bizim dükkana bakarak kendi aralarında sözümona konuşuyorlardı. Tam da o sırada iri kıyım genç demez mi valla bende komünist olayım da Rusya’dan para alalım diye. İri kıyımlılığına bakmadım, kolundan tutum dükkanın dışına doğru itmeye başladım. İri kıyım genç de direnmedi. Sanıyordu ki, amacına ulaşmış yapacağını yapmıştı. Bize doğru bakan esnaflara döndüm dedim ki, alın bu adinizi, komünistim var mı bir diyeceğiniz? Bu esnaflardan bazıları uzaktan da olsa akraba idi.
Utandılar, şaka yaptıklarını söyledilerse de, onlara hak ettiklerini söylemekten geri kalmadım. Daha sonra bu gencin kim olduğunu merak ettim, İstanbul’da öğrenciydi. Üstelik de Komünizmle Mücadele Derneği’nin de üyesiydi. Uzatmak istemiyorum. Bu esnaf milleti ile ilgili Gaffar Yakınca öyle bir yazı yazmış ki, ellerine sağlık tam da benim düşündüğüm gibi. Bu yazı esnaf milletine cuk diye oturmuş. Herkesin okumasını salık veririm. Kitle Dergisi’nin Şubat sayısına da koyduk bu yazıyı.
Kısa bir süre önce Recep Tayyip Erdoğan esnaf milletine polislik, yargıçlık, mahalle ağır abiliği görevi vermemiş miydi vermişti. Bizim açımızdan olmasa da Recep Tayyip Erdoğan zihniyetinde olanlar için esnaf takımı aslında tam da işleri güçleri olmadığı, insanlık yararın üretime hiçbir katkıda bulunmadıkları, işleri müşteri beklemekten ibaret olduğu için zaten yukarıda sayılan görevleri bir güzel yaparlardı.
Yine biz bunları 12 Eylül faşist yönetimi sırasında polis muhbirleri olarak bildik ve tanıdık. Tabi bazı istisnaları saymıyoruz. İşte gazeteci Nuh Köklü’yü de böyle biri bıçaklayıp öldürdü. Şimdi bazıları diyor ki, “ne esnafı, böyleleri esnaf olamaz, bizim esnafımız, şöyle iyidir, böyle iyidir, herkesin derdiyle ilgilenir” falan filan… Zaten bir ağır suç mu işlendi, mesleği doktorsa böyle biri doktor olamaz, yargı mensubuysa yargı mensubu olamaz vs, vs denir durulur. Artık onların gözünde suç işleyenler hangi meslektense…
Minibüse binersiniz, şoför katil çıkar, ekmek almaya gidersiniz polisin gaz fişeği ile öldürülürsünüz, kartopu oynarsınız bir esnafın bıçak darbesiyle canınızdan olursunuz. Sonra da birileri çıkar, bizim esnafımızın ne hünerli insanlar olduklarını yutturmaya kalkarlar. Oysa şu esnaf takımı yok mu şu esnaf takımı soygun düzeninin orta direğidir ki, AKP’liler de en fazla oyu bunlardan alır. İnanmazsanız çıkın Hacıbayram Camisinin çevresindeki sabahtan akşama kadar dükkanında oturup müşteri bekleyen esnafa sorun AKP’den başka kuş tanımadıklarını görürsünüz…
Bir de yazımızı bitirirken Yargıtay Başkanı İsmail Hakkı Cirit’in idamla ilgili sözlerini anımsatmak istiyorum. Şahsen beni böylesi hukuk insanları hep düşündürmüştür.
Bu insanların adaletli bir dünya için niçin fikri olmaz da iş asalıma keselime gelince aslan kesilirler şaşar kalırım.
Böyle giderse daha çok şaşıp kalacak gibi görünüyoruz, bu ülkenin sonu hayırola…