Yazan: Turgut Koçak 9 Ekim 2022
Siyasal mücadele ettiğiniz kesimlere karşı öğretisel üstünlüğü ele geçirmediğiniz sürece sizi var eden ilkelerle hiçbir zaman iktidar olamazsınız. Laikliği savunuyorsunuz ama dinci, gerici ve faşist parti ve yapıların savundukları görüşlere kendi anlayışınız gibi sahip çıkar ve de laikliğin niçin savunulması gerektiğini toplumun karşısına çıkıp savunmazsanız kaybedersiniz. Faşizme karşı çıktığınızı var sayalım, eğer siz faşizmin kapitalist sistemle bağlantısını yeterince kavramadıysanız ya da kavradığınız halde sermaye iktidarlarını ürkütmemek adına türlü çeşitli hokkabazlıklara başvuruyorsanız faşizme karşı da yeterince öğretisel mücadele veril yığınları faşizme karşı mücadele için harekete geçiremeyeceğiniz gibi bu mücadelenin tekerine taş bile koymuş olursunuz. Din için kalkar bu ülkenin yüzde doksan dokuzu Müslüman öyleyse buna göre bir politika yapmamız gerekir der ve yeri geldiğinde sizler de dini konuları başlıklar halinde savunmaya kalkar ve de bunun için çeşitli kılıflara başvurursanız laiklik de ölür, demokrasi de işlemez hale gelerek sağın, dince ve gericilerin ekmeğine yağ sürmüş olursunuz.
Evet, bizler şunu açıkça görüyoruz. Dinci ve gerici hatta faşist çevrelerin beslendikleri konular belli. Bu konuları eğer eleştirmez sizler de aynı yolun yolcusuymuş gibi davranırsanız bu savaşı yitirirsiniz. Çünkü kalkıp camilerin yolunu bile tutsanız sizi orada yuhalayan ya da ne bileyim en hafif haliyle taciz eden bir güruhla karşılaşırsınız. Bu yolu asırlarca kullanan kesimlerden daha dinci ve inandırıcı olamazsınız çünkü.
Ya da bu kesimler size zaten inanmaz. Bunu yerine öyle gözükmektense herkese din ve vicdan özgürlüğü tanınması gerektiği ilkeleri üzerinde durarak öğretisel üstünlüğü ele geçirmezseniz toplumun sizinle davranması için bir sebep olmaz. Ya da ne bileyim gerçekten de sizler de birer Recep Tayyip Erdoğan olmaya soyunursanız zaten Erdoğan var o zaman sizin siyasi görüşlerinize kim niye inansın da arkanızdan gelsin?
Evet, bu dinci kesime liberal çevrelerden çok büyük destekler geldi. Böylece toplum içinde yaygınlık da kazandılar. Ama bununla birlikte kültürel üstünlüğü hiçbir zaman sağlayamadıkları için iktidarlarının 2010 yılının ortalarından itibaren bu üstünlüklerini AKP ve saray kaybetti. Bunun üzerine ekonomik yıkımda binince artık AKP yerlerde sürünen bir iktidar haline gelmiş, inandırıcılığını yitirmiş, sokağa bile çıkamaz konumdayken şundan ya da bundan dolayı öğretisel mücadele (ideolojik) önemsenmediği için sağ partilerin duyarlılıkları da hesaba katılarak bir kez daha öğretisel olarak AKP düşünceleriyle iktidarı vurma düşüncesi yüzünden bugün yeniden bazı değişikliklerin yeşermeye başladığını görmekteyiz. Çünkü AKP iyice bitip tükendiği bir sırada Erdoğan’ın dediği gibi gollük pas anlamına gelen CHP’nin sorun olmaktan çoktan çıkmış başörtüsü ve türban yasasını vermesi yüzünden AKP bir kez daha manevra alanını genişletmiş ve işi Anayasal değişikliğe getirip içine doldurduğu en gerici ve insan haklarını hiçe sayan maddelerle CHP’nin çıkışını hiç noktasına indirmiştir.
Soruyu açıkça soruyoruz. Bugün laik kesimden başörtülü ya da türbanlı kadınlara ne zaman “Çürük”, “sürtük” vb. hakaretler yapılmıştır bir örneği var mı? Devletin en tepesinde bulunan bir kişinin çıkışı birilerini mağdur etmiyor da varsayılan mağduriyet mi birilerine tehdit olarak algılanıyor? Bu konuda en uç davrandığı ileri sürülen kimselerin bile tepkisi tarikatların, cemaatlerin, vakıf ve derneklerin yanlışlarına gösterilen tepkiden ileri gitmezken kim kiminle nasıl kucaklaşacak nasıl helalleşecek? Bu yüzden iddia ediyoruz ki CHP’nin son çıkışı Erdoğan’a yeniden öğretisel olarak üstünlük sağlamak için bir fırsat sundu. Sunulan bu fırsatı taktik olarak da görmeye kalksanız nasıl adım adım stratejik hale getirildiğini görmemezlik edebilir misiniz? Bugün evet Cumhuriyet’in yerinde yeller estiği halde AKP ülkenin bir din devleti olduğunu, şeriatla yönetildiğini ilan edebiliyor mu? Eremez çünkü ederse ayakta kalmasının olanağı kalmaz.
İşte bu yüzden diyorum ki AKP ve saraya son vuruşu yapması için ne diye kalkıp iki de bir onların ekmeğine yağ süren yoldan yürümeye kalkarak öğretisel üstünlüğü geriye dönüşü olanaksız kılacak birtakım yollara başvuruyorsunuz?
Kalkıp bize diyorsunuz ki “Aman ha bu iktidarı göndermezsek bunlar başa bela olur.” Tamam diyorsunuz da acaba sizin yürüdüğünüz yol başka Erdoğanların ortaya çıkmasına yol açacaksa ne olacak? Ya da yaptığınız yanlışlar yüzünden bunlar dağınıklıktan da yararlanarak yeniden iktidar olursa topluma çıkıp bir dahaki bahara mı diyeceksiniz?
Bizler bugüne kadar ağır bedeller ödedik. Bütün bunlardan da alnımız ak, başımız dik olarak çıktık. Hani biz bu sosyalizm yolunda canımızdan bile olsak teslim olmadığımıza göre kimse bizi yenemez. Beyaz bayrak çekmediğimiz, bayrağımızı yere düşürmediğimiz sürece de bize kimse yenilgi tattırsa bile bizi yenemez. Yenmiş olamaz. Madem bazı konular bulaşıcıdır, bazılarına da bizim teslim olmaz, bileği bükülmez, he koşulda mücadeleden vazgeçmez inadımız bulaşsa kötü mü olur? Hem size kimin hastalıkları bulaştı ki bu denli toplumu iki de bir açmaza düşürüp toplumu umutsuzluk kazanına itiyorsunuz?
Oturup bir düşünün isterseniz…