Yazan: Turgut Koçak 3 Eylül 2011
Kaddafi düşürüldü. Emperyalizme ve onun saldırı ve savaş örgütü NATO’ya uşaklık edenlerin zalimliğini hep birlikte görüyor ve yaşıyoruz. Son aşamasına varmış kan dökücülük, Libya’nın halkını Libyalı gözü dönmüşlere kırdırıyor. Emperyalizme uşaklık edenlerin salya sümük demokrasi sözlerinin ise aslı astarı yok. Çünkü dünyaya servis edilen haberlerin gerçeklerle yakından uzaktan bir ilintisinin olduğu söylenemez. Ancak küresel sermayenin silahlı güçlerinin böylesi çarpıtılmış haberlerle zalimliğini sürdürdüğünü de unutmayalım. Küresel sermayenin hizmetinde yayınlarını sürdüren televizyon kanallarının ise hizmette sınır tanımadığını hepimiz biliyoruz. Onlar ki, Libya’nın efsanevi kahramanı Ömer Muhtar’ı bile emperyalizmin alçaklığına alet etmekten çekinmediler.
Bilindiği gibi Ömer Muhtar, İtalya’nın işgaline karşı savaşmış ve Libya’ın bağımsızlığı yolunda verilen savaşımı yaşamıyla ödemiş bir kahramandır. İşte emperyalizmin uşaklığını yapan televizyon kanalları Ömer Muhtar’ın 90 yaşındaki oğlunu bulup televizyonda konuşturdular. Ömer Muhtar’ın oğlu özetle Kaddafi’yi eleştirerek onu diktatör olarak nitelerken emperyalistler ve işbirlikçilerinden de ülkeye demokrasi getirecek güçler olarak söz ediyordu. İnsanın bu sözleri işitince kanı donuyor. O Ömer Muhtar’ın oğlu ki, Kaddafi tarafından İtalya gezisinde resmi heyetin içine alınmış, salt bu yüzden İtalya’nın heyeti karşılayıcılar arasında buz gibi bir hava esmesine neden olmuştu. Yaşamın cilvesine bakın ki, Ömer Muhtar’ın oğlu emperyalizme yalakalık ederken Kaddafi’yi kötülüyordu. Böylesi durumlar ders çıkarmanın da ötesinde hazin bir şeydir aslında. Ancak biz sosyalistler şaşırmıyoruz. Babası Ömer Muhtar olan kişi de onun gibi olacak diye bir şey yok aslında ama emperyalistlerin kurnazca yürüttüğü politikaya dikkat çekmeden de geçmek istemiyoruz bu yazımızda.
Şimdi soralım: Ömer Muhtar, kime karşı savaşmıştır? İtalya’ya karşı. Peki Libya’yı bir kez daha emperyalist amaçlarla bombalayıp işgal etmek isteyen ülkelerin başını çeken ülkeler hangisidir? Fransa ve İtalya. Sonra da bütün NATO ülkeleri. Eee Ömer Muhtar’ın oğlunun tutumu kimden yana? Babasını ipe çekenlerden yana. İşte bu acı bir durumdur hem de çok acı.
Adlandırmaya bakın ki, aklınız başınıza gelsin. Emperyalistler ve uşakları Paris’te toplandı. Toplantıyı düzenleyenler kendilerine Libya Temas Grubu’nun yanında bir de Libya Dostluk Grubu adını vermişler. (siz anladınız bu dostluğun nasıl bir şey olduğunu) Toplantıdan önce Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy bir açıklama yaptı ve açıklaması gazetelerde yayınlandı televizyonlarda haber olarak geçti. Sarkozy, Libya’nın petrollerinin yüzde 35’nin kendilerine ait olduğunu açıklamanın yanında bir de diyor ki, biz Libya’ya müdahale karşılığında isyancılarla bu konuda anlaştık. Şimdi öğrendiniz değil mi, kendilerine isyancı diyen haramzadelerin emperyalizme uşaklıkta nasıl sınır tanımadıklarını? Elin adamı öyle gizlemeye de gerek duymuyor. Hem Fransa bu işin ahlaki olmadığını söyleyenlere de tok bir sesle işin içyüzünü açıklayıp işi bitiriveriyor.
Gerçeklerin nasıl olduğunu hemen herkes biliyor. Yalnız Fransa bu konuda biraz daha cüretkar davranıyor o kadar. Başından beri Libya’ya müdahale söz konusu olduğunda Bay Tayyip ve iktidarı bilmiyor muydu Libya’da işi bu noktaya getirenlerin gerçek niyetini? Hem onlar değil miydi koştura koştura Libya’dan bize ne pay düşecek diye Bingazi’ye giden, Türkiye’de Libya Temas Grubu’na toplantı için ev sahipliği eden? Geçmiş dönemlerde emperyalistler gerçek niyetlerini yine de saklamak gereği duyar, müdahalelerine bir kılıf bulmaya çalışırdı. Şimdiyse böyle bir kılıfa gerek bile duymuyor. İşte Türkiye’yi emperyalistlerin amaçları için bataklığa sürükleyen ve küresel sermayenin katliamlarına ve sömürüsüne olanak hazırlama konusunda askeri güçlerini NATO’nun emrine veren bir AKP iktidarından söz ediyoruz. O AKP iktidarı ki, artık emperyalizme bağlılık konusunda sınır tanımaz bir ölçüsüzlükle suç işlemeyi sürdürüyor. Bunlara sormak gerek; Sarkozy’nin açıklamaları karşısında kime hizmet ettiğinizi, Türkiye kamuoyuna nasıl açıklayabilirsiniz? Ya da açıklama yürekliliğiniz var mı? Yoksa emperyalizmin hizmetinde oluşunuzu perdelemeye devam mı edeceksiniz?
Devam edeceğinizden adımız gibi eminiz. Sayısız kez mazlum halklar Birleşmiş Milletler kararı ile zaptı rapt altına alınmışlardır. Alınmaya da devam edilmektedir. Çünkü o BM ki, doğrudan emperyalizme bağlı olarak görev yapmakta, emperyalizmin beşinci kol görevini üstlenmektedir. Ne oldu, İsrail’i BM’ye şikayet etmeniz? Mavi Marmara gerçeğini elin adamı nasıl bir çırpıda pembe gerçeğe çeviriverdi? İsrail’in özür dilemesini istediniz ama onlar yapılan katliam karşısında özür dilenmesin üzüntü bildirsin yeter dediler. Şimdi başta Abdullah Gül olmak üzere mızıklanıyorsunuz değil mi? Yok hükmünde sayacaksınız BM’nin kararını. Böyle giderse daha ne çok yok hükmünde saymak zorunda kalacağınız BM kararı ile karşı karşıya getireceksiniz Türkiye’yi göreceğiz…
Bir resme bakarken hem parça parça hem de bütün olarak bakmasını bilmek zorundayız. Ne diyor Sarkozy; gerekirse Suriye’yi, İran’ı ve Kuzey Kore’yi de bombalayabilirmiş. İşte pervasızlığın varabileceği son nokta budur. AKP iktidarı da bir bütün olarak bu pervasızlığa olanak hazırlayan ve de küresel sermayenin işini kolaylaştıran bir iktidar olarak Türkiye’nin tepesine emperyalistlerce yerleştirildiğine göre hizmetini de hiç kuşku yok ki, bu gerçekler ışığında yürütecektir. Bayram nedeniyle yazdığımız yazıda belirttik ve doğrudan hem sorularımızı hem de suçlamalarımızı Müslüman’ım diyenlere yönelttik. Ancak herkes halinden memnun ki, AKP iktidarına tepkisiz kalmayı ve hatta desteklerini sürdürüyor. Cumadan cumaya cami gösterilerine alışkın olan bu cemaatlere ne oldu ki, emperyalistlerin Müslüman ülkelere yönelik sömürü, baskı ve zulümlerine ortak AKP iktidarına gıklarını çıkarmıyorlar? Ülke insanının kafasını din, iman propagandasıyla küflendiren, gözlerine kül üfürüp görmez, kulaklarına beton döküp duymaz eden hangi güçtür ki, bu zalimliğe katlanmak bir erdem olarak kabullenildi?
Evet, Fransa Libya petrollerinin yüzde 35’ni, İngiltere, Amerika, İtalya kaçını alacak dersiniz? Ya Davutoğlu niye koşturup duruyor? O da herhalde yakılmış yıkılmış Libya’nın inşaat işlerine talip olmalı ki, böyle bir hareketlilik içinde. Ne demişler; Komşuda pişer bize de düşer. Yeter ki düşsün; kemik olması bile önemli değildir değil mi? Kemirin, kemirin kemirmek kötü bir şey olsaydı kemiriciler olmazdı…