Yazan: Turgut Koçak 12 Kasım 2020
Salgının en üst noktaya çıktığı Nisan ayları bile şu anki verilere baktığımız zaman çoktan sollanmış durumdu. Dünden bugüne Sağlık Bakanlığı tarafından kamuya açıklanan bilgilerin sağlıksızlığı bilinmiyor değil ama şurası bir gerçek ki verilen bilgileri kesinlikle 10’la çarpmakta yarar var. İşte bu nedenle de artık sağlık sistemimiz bu aşamada gereksinim duyulan hizmete yanıt veremeyecek hale geldi dayandı.
Her nedense Türk Tabipler Birliği’nin önerileri iktidarca dikkate alınmasa da alınması gereken tedbir önerileri çok ama çok önemli. Sokağa çıkma yasağı da içinde yapılan açıklamaların gerçeği yansıtması gerektiği konusunda ısrarını da iyi anlamalıyız ki süreç doğru yönetilebilsin.
Ama olmuyor çünkü iktidarın konu ile ilgili duyarlılıkları ile bizlerin duyarlılıkları örtüşmüyor.
Bu arada ön önemli soruların çoğunun da Milli Eğitim’de yaşandığını görüyoruz. Okullar açıldı, açılacak, uzaktan eğitim yapılacak falan derken her şeyi ellerine yüzlerine bulaştırdılar. Okullarda korona virüs salgını gitgide artıyor. Virüse yakalanan öğretmen ve öğrenciler var. Onların çevresi var. Bu yüzden karantina ve okul kapatmalarını duyuyoruz.
Okullarda hastalananlar olduğu halde ne gerekli testler yapılabiliyor ne de alınan tedbirler yeterli. Birçok ilimizde okullar kapatılıyor, virüs kapan eğitim emekçileri arasında ağır hastalar bulunuyor. Bu nedenle Sinop’ta iki mahalle karantinada. Doğru ya da yanlış rakamlar havada uçuşuyor. Yani özetle söylersek MEB bu işi beceremediği gibi eline yüzüne bulaştırmaya da devam ediyor.
Salgın var, virüsü kapanlar biliniyor ama yine de yüz yüze eğitim devam ettiriliyor. Sınavlar gerçekleştiriliyor. Bu yüzden de tehlike olabildiğince artarak devam ediyor.
Hiç kuşku yok ki bugünkü eğitim anlayışından kaynaklı eğitimde eşitlik bir türlü sağlanamadığı gibi işin daha da kötüsü aradaki uçurum gitgide daha da derinleşiyor. Özel okullardaki olanakların hiçbirisi devlet okullarında yok. MEB özel okullarda 7. ve 11. sınıflar için de destekleme, yetiştirme ve takviye kurslarının gerçekleştirilmesi açıklaması ile yüz yüze eğitimin genişletilmesi kararını duyurdu. Öyle görünüyor ki eğitimde eşitliğin bir hak olduğu dünyada bizim ülkemizde ne hale getirildiğinin resmi gözlerimizin önünde duruyor. Bu yüzden de yoksul ailelerin çocuklarının eğitim hakkının tamamen ellerinden alındığına çarpıcı bir şekilde tanık oluyoruz.
Çocuklarımıza eğitim yolu ile kazandırılması gereken sosyalleşme, kavrama, yorumlama, dünyayı anlama ve sorgulama gibi konularda kazanımlar sağlamalarının geliştirilmesi gibi konular neredeyse önemsenmiyor bile. Dolayısıyla bütün bu gerçekler ışığında yüz yüze eğitimin zorunluluğu gündemimize her defasında gelip oturuyor ancak yüz yüze eğitim yapılabilmesi için alınması gereken tedbirler ve koşullar ne yazık ki bir türlü yerine getirilemiyor.
Buradan da anlaşılıyor ki öğrencilerimizin sağlık ve eğitim hakkını başat alan bir anlayış bugünkü yönetimin gündemi bile değil. Bu yönetim ancak eğitimi sermaye güçlerinin gereksinimi doğrultusunda düzenlemek gibi bir seçeneği var bunu da beka sorunu olarak gördüğü çok belli.
Okulların fiziki koşullarının düzeltilmesi, gerekli öğretmen ve diğer personelin içinde sağlık personeli de bulunuyor arttırılması için dünyanın pek çok yerinde öğretmen örgütleri istekte bulunarak gerekirse greve gidecekleri yolunda açıklamalar yapıyorlar. Oysa bizim ülkemizde konu ile ilgili basın açıklaması yapmanın bile önüne sayısız engeller konulmuş. Grev ya da benzer bir eylem yapıldığında eğitim emekçilerinin nasıl bir baskıyla karşı karşıya kalacaklarını zaten hepimiz biliyoruz.
Nihayet şu da bir gerçek olarak önümüze konulmuş durumda. Ülkemizde eğitim eşitliği yok. Milli Eğitim Bakanlığı Dünya Bankası’ndan kredi almak için girişimde bulunuyor ve bu girişimiyle de eğitim eşitliğinin olmadığını da itiraf ediyor. Neymiş, zengin ve yoksul öğrenciler arasında iki yıllık öğrenme farkı varmış. Fark daha fazla ama önemli olan itiraf. Bu yüzden eğitim eşitliğini sağlayacağımız yerde bizler başka başka havalarda nasıl milliyetçilik yaparız onun peşindeyiz.
Öyle ya Almanya’da Türk kökenli bir çift Korona virüs aşısını bulmuşlar. Bu yüzden de gazetelere bakıyoruz çoğu gazete bu müthiş çiftten söz ediyor. Türk olması ile de övünülüyor.
İyi kardeşim de sen kendi ülkende eğitim eşitliğini bir gerçekleştir, sonra da fırsat eşitliğini sağla ne bilim insanlarımız çıkacak görürsün ama bunları görmüyorsun ve aşağılık duygusu içinde kıvranıp durarak kendinize pay çıkarıp duruyorsunuz.
Yani, yanisi şu; gerçekleri görün artık görün!