Yazan: Turgut Koçak 31 Ocak 2022
Faşizmle ilgili konuşursak Bulgaristan’ın ve dünya işçi sınıfının şanlı ve direngen evladı, ülkesinde devrimi gerçekleştirmiş kararlı bir komünist olan Dimitrov’u anmadan geçemeyiz.
Evet, anıyla şanıyla bir komünist olan Dimitrov bir işçidir. Kendisini Bulgaristan işçi sınıfının bir parçası olarak sayar ve haksızlıkları ince eleyip sık dokuyarak ikiyüzlü burjuva siyasetlerinin ipliğini pazara çıkarır. Yine bildiğiniz gibi 1917 7 Kasım’ında gerçekleşen Bolşevik Devrimi ile birlikte sosyalizm bütün sömürü sistemlerinin korkulu dünyası haline gelmiştir. Bu yüzden de burjuvalar devrim kıvılcımının kendi ülkelerine sıçramaması için olmadık yöntemlere başvururlar. İftiralar, hor görüp aşağılamalar gırladır. 1933 yılında Almanya’da durum aslında hiç de iyi değildir. Komünistleri sindirmek ve olmadık iftiralarla yargılamak için Reichstag yangını düzenlenir. Bu olayda Dimitrov’da yargılanmaktadır. Kaderin cilvesine bakın ki yargılamak isteyenler Dimitrov’un kıvrak zekası karşısında yargılarken yargılanır konuma düşerler. Alman faşistleri aslına bakarsanız dünyaya komünizmin nemenem tehlikeli olduğunun mesajını vermek isterler ama kurdukları oyun tutmaz. Bulgar halkını aşağılayan bir tutum gösterenler Dimitrov’un “Ben bir işçiyim. Bulgaristan işçi sınıfının bir parçası olmaktan gurur duyuyorum… Hangi ülkede faşizm barbar ve vahşi değildir?” diye sorarak Bulgar ulusuna barbarlık yakıştırmasına karşı devletin faşizme bürünmüş halinin yani burjuvazinin, bir ulusun tamamını barbarlıkla suçlamasının bir anlamda komünist birisinin kendi ulusu ile bağının koparılmasına çalışılan saldırganlığını yerle bir eder.
Savunmasının her anı öğreticidir ve de gelecekte komünist partiler üzerinde oldukça etkili olmuştur. Dimitrov dünyadaki Komünist Enternasyonal’in programını çekinmeden savunur. Kendisini bu birliğin içinde gördüğünü söyler. Yargıç karşılığı ise “Komünist propaganda yapmaya devam edemezsiniz” olur. Ayrıca şu sözleri de oldukça öğreticidir. “Komünist ve sosyal demokrat işçilerden oluşacak birleşik cephe kurulması yönündeki en büyük engel bugün uluslararası proletaryayı sınıfsal düşmanın darbelerine teslim etmiş olan sosyal demokrat partilerin burjuvazi ile işbirliği yapma politikaları oldu ve öyle olmaya da devam ediyor. Kötünün iyisi politikası diye tanınan, bu burjuvaziyle işbirliği politikası, Almanya’da faşist gericiliğin zaferine yol açtı.”
Dimitrov ayrımları yerinde yapar ve yurtseverlikle milliyetçiliğin aynı şey olmadığının altını çizer. Bazı olumsuzluklara bakıp komünistlerin hiçbir zaman kendi halklarına düşmanca bir tavır almamaları gerektiğine önemle işaret eder.
Dimitrov’un savunmasına dönersek; “Tarihin çarkı bir Sovyet Avrupa’ya doğru, bir Dünya Sovyet Avrupa’ya doğru, bir Dünya Sovyetler Cumhuriyetler Birliği’ne doğru dönmektedir” derken gelişimi nasıl gördüğünü açıklar. Bir komünistin sal kendi üleşiyle ilgili olmadığını, bütün dünyanın kendisini ilgilendirmesi gerektiğine değinir. Yine yangınla ilgili konuşması şu sözlerle oturaklı bir yanıta dönüşür. “Ben bir komünist olarak Güney Amerika’daki siyasi gelişmeleri de hiç gitmemiş olmama rağmen Almanya kadar bilirim” olur.
Evet, Dimitrov Alman faşistlerinin mahkemesini alt etmiş serbest bırakılmıştır ama ülkesine dönememektedir. İkinci Paylaşım Savaşı’nın sonlarına doğru 1944 yılına gelindiğinde Kızılordu Bulgaristan sınırına kadar gelmiştir. 1 Eylül tarihinde faşist iktidar dağılır. 5 Eylül günü Komünist Parti ve Vatan Cephesi Merkez Yönetimi toplantısında silahlı halk ayaklanmasıyla 6-7 Eylül’de maden işçileri ve ulaşım işçileri grev başlatır. 8 Eylül’de ise170 köy partizanlarca ele geçirilir.9 Eylül tarihinde ise Bulgaristan komünistleri mücadeleyi zaferle taçlandırır. 1945 yılında Bulgaristan’a dönen Dimitrov, Cephe iktidarının başbakanı olarak görev alır.
Evet, geçmişte yaşananlar boşu boşuna yaşanmış şeyler değildir. Her bir mücadelenin bugüne değin alınacak dersleri vardır. Dimitrov’un baş eğmezliğinin öğrettiği kararlılığın ne demek olduğunu anlamak istersek dönüp dönüp geriye bakmamızda yarar vardır. Kimler yan yana nasıl gelmişler, halkın kanını emen sülüklere derslerini nasıl vermişler bilmeliyiz. Yoksa laf olsun beri gelsin hesabından aydın gevezeliği yapıp durmanın bize çok da kazandıracağı bir şey yoktur.
Beni ülkemizde sayısız aydın ve entelektüel kimse affetsinler çünkü doğruları yazanlar ve mücadeleye ışık tutanlara değildir benim sözüm. Benim sözüm daha çok birlikte davranmanın önünü yine devrimbazlıkla kapatmaya çalışanlaradır ki onlar zaten daha fazlasını hak ediyorlar.