EEE SONRA?

Yazan: Turgut Koçak 21 Mayıs 2013

1 Mayıs’a yirmi, yirmi beş gün kala önemli konulara değinmenin yanında, ‘SOSYALİST ÖĞRETİ YENİDEN’İ kısa kısa yazmaya çalıştık. Amacımız; bir yandan sol ve sosyalist solun unuttuklarını anımsatmaktı bir yandan da gönderilmesi gereken AKP iktidarının gönderilmesi için halkımızı örgütlü bir mücadele çatısı altında toplamaya yönelikti. Ne kadar başarılı oldunuz diye soruyorsanız, doğrusu başarılı olamadık, istediğimiz sonucu alamadık. Hiç mi tepki gelmedi diye soruyorsanız, ooo tepki çok! yürekliliğimizi övenler mi dersiniz, Recep Tayyip Erdoğan ve taifesine verip veriştirmemizden mutluluktan ağzı kulaklarına varanlar mı dersiniz, bize; bunların ne zaman başımızdan defolup gideceğini soranlar mı dersiniz, AKP iktidarının sonunun yaklaştığını biz söyledikçe sevinçten sevinç krizine girenler mi dersiniz çoklardı kısaca çoklar!

Bütün bu olup bitenlere bizim de sevinmemiz gerekirde ama doğrusu hiç mi hiç sevinmedik. Niye diye soruyorsanız yanıtı basit. Bize habire gaz veren aydın olarak niteleyeceğim epey kişisel arkadaşım var. Onların orada, burada, dost toplantılarında ve yemeklerinde gıyabımda övgülerini de duymuyor değilim. Kimileri ise bir şekilde bana ulaşıyor ve övgülerini doğrudan söylemeyi gerekli görüyor. Ama o kadar. Bugüne kadar bana bu şekilde ulaşan aydın oluşlarından ve dürüstlüklerinden kuşku duymadığım arkadaşlarımdan birisi de çıkıp; “ya Koçak, gelip senin partine üye olayım” demedi. Demedi ama sağolsunlar “dayanın arkanızdayız” demeyi de ihmal etmediler.

Peki, bu dayanmak nasıl bir şeydir acaba? Örneğin ben; neredeyse ilkokul yıllarımdan bu yana dayanıyorum. O günlerden bugünlere kadar da ne dayanmaktan vazgeçtim ne de geriye dönüp yaşadıklarım için bir kez bile olsun pişman olmuş değilim. Bundan sonra da ne dayanmaktan vazgeçecek halim var ne de örgütlü mücadele saflarından uzaklaşmak ve bir kıyı kentinde birikimlerimi yazarak ne önemli bir şair ya da yazar olduğumu kanıtlama isteğim. Yani güneşin sofrasından ve dostların arasından sonsuz yolculuğuma çıkıncaya kadar SOSYALİZM YOLUNDAKİ yürüyüşümü sürdüreceğim.

Evet, AKP iktidarı hepimizi kızdırıyor. Uluslararası sermayenin işbirlikçisi olarak yapmadığını etmediğini bırakmadı. Daha yapacakları da geride duruyor. Bizler gücümüzün yettiğince kendimizi ortaya koyuyoruz da, nasıl oluyor da, pek çok sanatçı ve aydın arkadaşım gelip de bizimle aynı sıraya durmuyor da, ağız dolusu konuşup bu iktidarın gönderilmesini halkımıza havale edip işi ben söylerime indirgeyip bırakıyor?

Bunun nedeni çok açık. Hiç kimse elde etmek istediği bir amaç için bedel ödemek istemiyor. Başkaları bedel ödesin, yani; “komşuda pişsin bize de düşsün” istiyorlar. Her şeyi konuşabilir ve tartışabiliriz. Böyle bir davranış hiç aydın ahlâkı ile bağdaşıyor mu? Ya da böylelerine aydın denilir mi?

Peki; sizlerin halk olarak gördüğünüz ve sizin istediğiniz doğrultuda davranmadığı, gidip AKP’ye oy verdiği için adam olmayacağını kesin kanaat getirdikleriniz kimlerdir ve sizler onlardan ne istiyorsunuz? Yanıt sizden gelmiyorsa ben vereyim: Sizler istiyorsunuz ki, olmaz ya, halk kendiliğinden ortaya atılsın ve AKP’yi devirip geçsin. Sonra; sonrası tufan. Tarihte kendiliğinde gelişen halk hareketleri yok değildir, vardır da; hemen hepsinin sonucu trajiktir. Bu yüzden de daha önce yazdığımız gibi bizim bir örgüte gereksinimimiz var. Bu örgütse partidir. Yani bizi ezen egemen güçlerin elinden siyasi iktidarı almak için bir araç olarak gördüğümüz yapıdır.

Eğer ‘KURTULUŞUMUZ SOSYALİZM, SİLAHIMIZ PARTİ’ diyorsak her şeyi bir yana bırakmak ve gidip partimize üye olmak zorundayız. Yoksa bize; “dayanın arkanızdayız” ya da “sizinle beraberiz” demenin bizlere daha da önemlisi sizlere katacağı çok şey yoktur.

Ey benim yazdıklarımı beğenen dostlarım, ey benim bugüne kadar yürüttüğüm mücadeleyi haklı gören ve de zaman zaman bana ulaşarak övünç sözleri söyleyen kardeşlerim; hiç kuşkunuz olmasın ki, sizin böylesi dostluklarınıza da gereksinimimiz vardır. Ne var ki, yetmez. Yüreklilik gösterecek ve karınca kararınca bedel ödemeyi göze alarak gelecek ve bizimle yürüyeceğinizi ilan edeceksiniz. Yoksa Nasreddin Hoca’nın; odun kıran bir adam, odun kırarken her nacağı vurduğunda hıh diyen ve odun kıranın aldığı ücrete ortak çıkan adama hocanın söylediğini anlatan hikayesinden hiç ders almamış bir aydın olarak gelip geçeceksiniz bu dünyadan ama kimse arkanızdan bu dünyadan ……. geçti demeyecek! Yazık değil mi demeyecek!

Eee sonra?

İçinde biraz alayı da barındırıyor barındırmasına ya, ne yapayım siz dostlarıma yine de sormadan edemiyorum. Eee sonra?