Yazan: Turgut Koçak 2 Nisan 2015
Recep Tayyip Erdoğan, Romanya gezisini yarıda kesti. Ayağının tozuyla taziye evine koşup mikrofonu kaptı ve demokrasiden nasibini almamış bir konuşma yaparak yine esti gürledi ve İç Güvenlik Yasalarını eleştirenlere çattı. Adamın taziye evi, şu bu dediği yok. Nerede bir fırsat eline geçerse kullanıyor hem de çok kötü bir şekilde kullanıyor. Neymiş efendim avukatlarda aranacakmış, bütün bunlar aranmadığı ve baskı yasaları işletilmediği için olmuşmuş. Bütün bunları söylerken ne yazık ki, aklına iktidardan kaynaklanan güvenlik zafiyetinden tutun da aynı gün yaşanan ve hâlâ nedeni açıklanmayan bütün yurtta elektriklerin niye kesildiği gelmiyor. Daha da önemlisi hükümete ilk talimatı her niyeyse özgürlüklerin daha da kısıtlanması oluyor.
Durur mu Ahmet Davutoğlu, talimatı almış, geçmiş basının karşısına o da başta Ana muhalefet Partisi CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu olmak üzere muhalefeti suçluyor. Aldığı talimatı ise harfiyyen uygulattırarak ilk işi cami avlusuna muhalif gördüğü basını aldırmamak oluyor. Yani değerli yurttaşlar; sizlerin haber alma özgürlüğü açıkça ihlal edilip kamuoyuna yandaş basının yalan haberleri tek taraflı olarak sunuluyor.
Cenaze evine taziye için Kemal Kılıçdaroğlu’da gitmiştir. Nasıl olmuştur da taziye evinin önünde giyim ve kuşamlarından nasıl kimseler oldukları çok belli insanlarca Kılıçdaroğlu niye yuhlatılmıştır. Recep Tayyip Erdoğan’ı alkışlayanların hangi nedenle alkışladıklarını, Kılıçdaroğlu’nu ise niye yuhaladıklarını birisi çıkar da açıklayabilir mi?
Gerçekten de, Recep Tayyip Erdoğan ve AKP yetkilileri haritayı pusulayı iyice şaşırmışlardır. Yaptıkları açıklamalara bakılırsa utanıp sıkılmasalar kalkıp savcıyı Kemal Kılıçdaroğlu öldürdü bile diyeceklerdir.
Biliyorsunuz, son kamuoyu yoklamalarında AKP’nin oyları özellikle de bazı kentlerde %15-17 arasında bir düşüş gösterdi. Bu düşüşün daha da büyümemesi için AKP tedbir almak zorundaydı ve bu olayların birbirini izlemesi gerçekten de düşündürücüdür. Kendilerini DHKP-C örgütü üyesi olarak nitelendiren kişi ya da kişilerin eylemleri ne amaçla olursa olsun tam da AKP’nin istediği bulanık havanın doğmasına yaramıştır. Bugün basında dile getiriliyor, IŞİD’la 100 gün sürdürülen müzakere nasıl olmuştur da Çağlayan Adliyesi’nde birkaç saat daha sürdürülmeyip Savcının da ölümüne sebep olan hükümet yetkililerinin deyişiyle savcının da yaşamını yitirdiği başarılı bir operasyon gerçekleştirilmiştir.
Berkin Elvan olayında adı geçen polislerin ismi deşifre olmuştur. Bu nedenle de daha fazla deşifrasyona neden olunacağı düşünüldü, belki de olayın üstü bir kez daha kapatılmak istendiği için operasyonda acele edilmiş ve her ne gelişme söz konusuysa bir kez daha karanlığa havale edilmiştir.
Çağlayan Adliyesi operasyonu sonrasında çeşitli kentlerde operasyonlar yapılmış, yine DHKP-C elemanları olduğu söylenenlerce çeşitli eylemlerden söz edilmektedir.
Eylemler sanki beni gelin öldürün der gibidir. Bu tür eylemleri eleştirmek başka şeydir, sonucu açıkça hüsran olan eylemleri bu insanların niçin yaptıkları başka.
Toplumda adalet duygusu AKP iktidarı ile birlikte tam anlamıyla yok edilmiştir.
Failleri açıkça ortada olan suçlulardan bile hesap sorulmaz üzeri örtülmeye kalkışılırken adalet isteyenlerin feryatları Adliye koridorlarında söndürülüyorsa işin nereye gideceğini de hesap etmemek olamaz. Eğer; Berkin Elvan’ı vuran polisler saklanmayıp yargı önüne çıkarılsaydı, Berkin çocuğun annesi-babası onu sevenler ve adalet arayanlar bu gerçeği görmüş olsalardı ben inanıyorum ki, kimse kalkıp da savcıyı rehin alarak adalet aramaya kalkışmazdı. Kalkışsa bile kimseyi destekçi olarak yanında bulmazdı bulamazdı. Haydi, bunların hepsini geçtik. DHKP-C, Berkin Elvan için asla onaylanması mümkün olmayan böyle bir eylemle kamuoyunun önüne çıkamazdı.
Ne derler; kurt bulanığı sever. AKP, tarzanın zorda olduğu hesap zordadır. Bir kez daha toplumu savcının rehin alınıp öldürülmesi olayıyla kandırmaya çalışacak, güldür güldür yıkılışını önlemek için bu ve buna benzer olaylara sarılarak mağduru oynamaya çalışacaktır. İşte bu yüzden uyanık olunmalı AKP’nin topluma karşı kurmak istediği tuzağa geçit verilmemelidir. Adaletin, özgürlüğün, eşitliğin olduğu bir toplumda bilinmelidir ki hiçbir terör olayı da yaşanamaz.
Kapitalist sömürücü takımı insanlığı öyle bir öldürmüşlerdir ki, kendi haksız düzenlerinden kaynaklı sorunları bile sol ve sosyalist düşünen kimselerin üzerine yıkmak için her yola başvurmaktan çekinmezler. İşte bizler bunun için uyanık olmalı, bunun için oyuna gelmemeliyiz ki, AKP kendi kurduğu tuzağa kendisi düşsün.
Sistemleri topyekün tetörist olanlar kendi terörist anlayışları yüzünden Soma madeninde 301 insan ölürken fıtrattan açıklaması yapar, eşitlik, adalet duygusunun ayaklar altına alındığı gereçeğinden yola çıkanların eylemlerinden doğan sonuçları ise terörizm olarak görür.
Sosyal Devrim anlayışını gerektiği gibi kavramamış olanlarla ortak bir düşüncemizin olmadığı bir gerçektir.
Ancak terazide tartıldığında sistemin terörü, sistemin terör olarak nitelendirdiklerine milyar basar milyar.