EEE FAŞİZM VERELİM

Yazan: Turgut Koçak 30 Ocak 2022

Gelmiş geçmiş otoriter rejimler, baskıyı her arttırdıklarında halkın kendilerine boyun eğeceğini düşünseler de kendilerini destekleyenlerin giderek azaldığını da iyi bilirler. Ancak tüm dikta heveslilerinin başka bir seçenekleri de kalmadığı için kaçınılmaz olarak faşizme başvururlar. Yalnız bu süreç hem siyasal gericilik dönemi açısından hem de faşist diktatörlük açısından ülkeden ülkeye değişiklikler gösterir ki bu değişikliği düşünerek işin özünün elden kaçırılmaması gerekir.

Hatta öyle ki geçmişin faşizm tanımlarını eleştirmek için türlü çeşitli bahanelere sığınılarak tekelci sermayenin “en” bilmem ne kesimlerinin açık diktatörlüğü olarak tanımlanan faşizmle bugünkü arasında bir bağlantı olmadığını anlatmak için çırpınır dururlar.

Evet, dünya dünkü dünya değildir. Ülkeler doğal olarak birbirleriyle pek çok nedene bağlı olarak ilişkilidirler. Dolayısı ile “en”le başlayan “en”le biten tanımlara uymadığı savı ile içinde yaşanılan sisteme başka bir isim bulmakta zorlananlar bize göre faşizm tanımından özünde uzaklaşan kimseler olup bu burun kıvırma halini ya bir hesapla yaparlar ya da ne bileyim atılacak adımlar konusunda yaya kalındığı için bir kılıf olarak düşünürler.

1930’lara özgü faşizm tanımı biliyorsunuz Komintern’in faşizm tanımıdır. Şimdi bu tanımdan yola çıkarak o günün tanımını mahkum etmeye kalkmak ayrı şeydir, geçen onca süreç sonra bazı değişiklikler olabileceğini düşünmek ayrı bir şey.

Bizim ülkemizde ne nasıl işliyor? Kim hak arayabiliyor? İşçiler her türlü hakları için greve gidebiliyor mu, gösteri yapabiliyor ve patronu geri adım attırmak için kim etkili bir yala başvurabiliyor? Basit bir basın açıklaması bile polis zoruyla bastırıyor, insanlar yerlerde sürüklenip gaza boğuluyor yetmiyor gözaltına alınıp içeri atılıyorsa burada açık olmayan ne vardır? Yargı dünde bizim istediğimiz kararlar vermiyordu ama yine de bu iş mızrak çuvala sokularak halledilmiyordu. Peki, şimdi yargı neye bağlı olarak hareket ediyor ya da uyduğu bir kural mı var? Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı’nın ortaya koyduğu performansı kim nereye uydurabilir?

Sonra akıl almaz bir soygun düzeni kapalı kapalı mı yapılıyor? Yoksa her türlü baskı yöntemleriyle zorla mı halka dayatılıyor? Çok denemek isteyen varsa sıcak koltuğundan kalkıp bir denemeli kendisini. İnkâr ve yalan bu ülkede bir şeyin alenen uygulaması yoksa neden arşı alaya çıkmış durumda. Kim ne adına niçin böyle bir şeye başvuruyor acaba?

Ha evet, insanoğlu minareyi çalınca kılıfını da uydururmuş. 12 Eylül faşizm miydi? O döneme bile faşizm değil de “askersel dikta” diyenler yok muydu? Hepimiz bir cezaevinde kurşuna dizilmediğimiz sağ bırakıldığımız için içinde bulunduğumuz durum için faşizm değildir diyenler yok muydu? O günlerde asılanlar, işkencede yaşamını yitirenler, infaz edilenler demek ki yeterli gelmemiş, sokaklar oluk oluk kan denizine çevrilmemişti ki faşizm densin. Ya da bizler sağ kaldığımız için mi 12 Eylül’e faşizm tanısı koymayacağız?

Gelelim içinde bulunduğumu duruma. Bu ülkede ister asker ve polis, isterseniz kolaylıkla terörist deyip geçilen ne kadar insan yaşamını yitirdi hiç biliyor musunuz? Bunların hemen neredeyse yüzde 90’ının yaşamını AKP ve saray iktidarı döneminde yitirmiş olduğu aklınıza gelmiyor mu? Sömürü düzeyi ne alemde? Kim neyin sürmesi için bütün bu olguları yaşama geçirmek için çırpınıyor niye? Her şeyi de seçim hesapları ile açıklamaya kalkmamak gerek. Niye derseniz 12 Eylül faşistleri darbe sonrası iki yıl içinde Anayasa oylaması için sandığı halkın önüne getirmedi mi? Anayasa’nın kabul edilmesinden sonra bazı partilerin kurulmasına izin verilerek seçimlere gidilmedi mi? Değişen ne oldu peki? Tam da faşist diktatörlüklerin amaçladığı bir sistem kurulmadı mı? Özal’la başlayan sistem en etkili ve tekelci burjuvazinin ve sermayenin istediği gibi AKP iktidarı ile taçlandırılmadı mı? Bugün iktidar tam 20 yıldır tepemizde horon tepiyorsa ve bizi her türlük haktan yoksun bırakıp kuru ekmeğe muhtaç etmişse nasıl bir rejim kurmak istiyordur dersiniz? Kurduğu rejimi garanti altında tutmak için de neyi gizli gizli yapıyor? TSK ve polis üzerinde yapılan hesaplar bu ülkede hepimizden gizlenerek mi yapıldı? SADAT niye kuruldu SADAT? SADAT’ın başındaki kişi Adnan Tanrıverdi kimin askeri danışmanıydı? Danışmanlıktan alındı diye üstlendiği rol bir kenara mı atıldı sanıyorsunuz?

Uzatabiliriz ama gereksiz. Çünkü faşizmi uygulamak isteyenler ne güzel adım adım yola taşlarını döşüyorlar. Demokrasi güçlerine gelince “en, enler”den yola çıkarak ya da bak burası bizim anlattığımız faşizm tanısına uymuyor diye 1930’ların cephe önerisini olumsuzlayacak mıyız? Cephe olur, güç ve eylem birliği olur sözün özü faşizme karşı mücadeleyse söz konusu olan bir şey olur özetle ama bilmem ne denilerek her şeyi reddetmeye uygun kimileri için gün gelir Mamak’ta ya da ne bileyim bir yerde buluşmak nasip olursa mı eşyayı adıyla çağırır faşizme faşizm deriz işte bunun yanıtını da vermek zorundayız.

Arada gezinip iktidarın tüm tutumlarını farklı farklı algılarla anlamaya çalışanlara da açıkça konuşalım. Eee sizi bazı süreçler kesmiyor mu? Kesmiyorsa size de faşizm verelim ne dersiniz?

Son bir not:

Demokrasi güçleri sözünü ederken seçim olursa eğer üçüncü bir ittifakın oluşması da içinde laikliğinde savunulmasını başat gördüklerimizin arasında görerek tutum alınmasında çok ama çok büyük yarar vardır o kadar…