DÜZENİ SAVUNUCULARININ KISA UZUN ÖYKÜSÜ

Yazan: Turgut Koçak 31 Mart 2022

Kapitalizm, insanın doğasına aykırıdır. Sadece insanın mı? Değil elbette. Suyun, toprağın, havanın, ormanın, yıldızlı gökyüzünün, yeryüzünde ve evrende ne varsa iyi ve güzel olan her şeyin ama her şeyin düşmanıdır. Çünkü biz gölgesinden para kazanamadığı ağacı kesen bir sistemden yani kapitalizmden söz ediyoruz. Sularımızı, denizlerimizi, ırmaklarımızı, göllerimizi kirleten ve sonuçta yararsız hale getiren bu sistemdir. Bugün araştırın, bakın göreceksiniz ki ırmaklarımız bu yüzden çamur akmakta, çevresine hayat vermesi gerekirken var olan yaşamı söndürmektedir. Göllerimiz ve denizlerimiz de öyledir. Çünkü kazanma hırsından başka hiçbir güzelliğe aklı yatmayan bu sistem sayesinde gözlerimizin önündeki güzellikler yok edilmiş, çevresi betona çevrilmiştir. Örneğin Marmara Denizi’ni müsilaj basmış, görüntü panik yarattığı için makyajla düzeltilmek zorunda kalınmıştır. Bu kadar mı? Değil elbette. Dağlarımız delik deşik ediliyor, ormanlarımız gözlerimizin önünde yok ediliyor. Yeryüzü altınken yer altından çıkarılacağı düşünülen altın arama bahanesi topraklarımız zehirleniyor. İstanbul’un ranta kurban edildiği yetmiyormuş gibi ikinci bir boğaz projesi ile İstanbul yaşanmaz hale getirilmek isteniyor.

Sadece yukarıda işaret ettiklerim mi? Değil, değil, değil elbette. Aklınıza ne geliyorsa onu düşünün sonra da kapitalizm ne yapıyormuş izini sürün göreceksiniz ki bu öyküde yaşamı yok etmek var.

Bu denli utanmazlık arlanmazlık karşısında biz söyleyecek söz bulamıyoruz. Bulan varsa buyursun beri gelsin. Eh durum bu olunca; buradan nasıl bir öykü çıkacağını sanırsınız? Kim önyargılarından sıyrılıp düşünse bu düzenin iç karartıcı halini girmez ve içi kalkmaz.

Hani biz ne diyoruz; sağcıların öyküsü yoktur. Evet, bu kesimin öyküsünü kim içi kakmadan dinleyebilir? Kim böyle bir öyküden kazanması gereken insanlığını kazanabilir. İşte bu yüzden diyoruz ki SAĞCILARIN BİR ÖYKÜSÜ BİLE YOKTUR.

Bir örnekle devam edelim.

Che Guevara’nın yaşamı Bolivya’da son bulmuş sanılıyor ya değildir. Che Guevara’nın yaşamı son bulmamıştır. O Bolivya’nın ve Latin Amerika’nın tüm dağlarında, kentlerinde, sokaklarında aç bir çocuğun gözlerinde ışık olarak bize bakıyor. Yalnız o coğrafyada mı? Hayır değil, dünyanın her yerinde evet her yerinde yaşıyor, soluk alıyor, bizimle konuşuyor.

Sonra kapitalizmin bu dünyadan kaç devlet yöneticisi geçmiş, bizler kaçının adını anımsıyoruz? Hemen hemen hiçbirinin. Bu zerzevatlar daha öldükleri an yeryüzünün amel defterinden adları siliniveriyor. Sonra da burjuva arşivleri dışında kimse onları anımsamıyor bile. Peki, Marks, Engels, Lenin, Stalin öyle mi? Bu söz bizim değerlerimiz için söylenmiş sözdür.

ADLARI VE ANILARI ÇAĞLAR BOYU YAŞAYACAKTIR…

Siz sömürü sisteminden yana olan kaç kişinin adını sayabilirsiniz bir solukta? Sayamazsınız çünkü yok böyle isimler. Ama biz sayarız, hem de bir solukta yüz isim birden sayarız.

İşte bu yüzden dün devrimcilerin andıkları Mahir Çayan hiç ama hiç unutulmuyor. Çünkü onun yaşamı Kızıldere’de son buldu sanılıyor fakat değil, o bizim ülkemizin mavi göğünün altında tüm topraklara nakış nakış işlenmiştir. İşte bu yüzden devrimcileri yok etmek isteyenler başarısız kalıyorlar, çünkü silinmiyorlar. Denizler de öyledir, Ulaşlar da, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan da… Siz bu isimleri saydığımıza bakmayın. Biz bu isimleri sembolik olarak yazıyoruz o kadar çok ki kapitalizmin savunucularının uykularını kaçıran ve bizden olan devrimcilerimiz.

Tam yeri geldi. Sağcıların bir Behice Boran’ı var mı? Yok, olmaz çünkü bu eşyanın doğasına aykırı. Peki, bir Nazım Hikmet’i, Orhan Kemal’i, Yaşar Kemali, Sabahattin Ali’si var mı? Asla olamaz asla. Öyküsü olanlar nasıl bir süreçte nasıl bir öykü yaratıyorlar sürün öykülerinin izini anlayacaksınız ne neymiş ne ne değilmiş.

Öykü; yeryüzünde ne kadar tadılması gereken şeyleri tadarak yaratılmıyor. Altından saraylarda yaşanarak da olmuyor bu iş. Hele de zalimlikle hiç olmuyor. Öyle komşusu aç yatarken tok yatan bizden değildir yalanı ile de olacak bir şey değil bu…

Öyküleri ve isimleri asla silinmeyecek olanlara bir bakın. Gördüğünüz şey yüksek düzeyde özveri ve yalın bir yaşamdır. Ağacın gölgesini satamadıklarında ağacı kesenler öykü mü yazarmış, ya da onların bir öyküsü mü olurmuş. Ama biz devrimcilerin ve sosyalistlerin yani her birimizin öyküsü var.

Bu yüzden şaşalı yaşam sürenler siz bu dünyadan silinip gideceksiniz fakat bizimkiler hep kalacaklar hep…