Yazan: Turgut Koçak 28 Ağustos 2014
Dün AKP’nin kongresinde duygusal anlar yaşandı. Recep Tayyip Erdoğan, “kardeşim” dediği Davutoğlu’nun emanetçi olmadığına vurgu yaptı. Ha bu arada Recep Tayyip Erdoğan’ın “kardeşim” dediği kimseleri nasıl bir günde harcadığını da unutmamak gerek. Bu konuda örnek vereceğimiz bir sürü isim var ama bunları yazmaya gerek yok. Beşar Esad ve Abdullah Gül’ü anımsatırsak “kardeşim” sözcüğünün ne anlama geldiğini de anlamakta zorlanmayız. Biliyorsunuz Abdullah Gül’ün köşk adaylığını da açıklarken, “adayımız Abdullah Gül kardeşim” demişti.
AKP’nin kongresine 1200’ün üstünde Türkiye’nin çeşitli yerlerinden tutulan otobüsler kaldırıldı. Çengilik yapmak üzere sayısız sözümona folklor ekipleri para karşılığında yerlerini aldılar. Öyle bir organizasyon ki, sadece ve sadece para ile yapılabilir. AKP’de ise biliyorsunuz para gani. Doğrudan hazineden aldığı paranın dışında bu partiye ne akarlar var ne akarlar. Bu yüzden de AKP’nin kongresinde şaşa debdebe gırıla. AKP iktidarı için bazı yalaka ve yalama sözde gazeteciler ve de görevli akiller diyorlar ki, AKP muhafazakâr devrim gerçekleştirmiştir. Doğrudur, öyle olduğunu anlamak için çocuklarımıza İmam Hatip Okullarının yolunun gösterilmesi yeter de artar bile. Yani bu iktidar eliyle eğitim özgürlüğü hiçe sayılmış, İmam Hatiplerde okumak istemeyenler de zorla bu okullarda okumaya mecbur edilmişlerdir. Yine AKP kongresine 14 gazete ve televizyon kanalının katılmasına engel konulmuştur. Yani sizin anlayacağınız bu iktidarın basına koyduğu sansür ve yıldırma girişimi yetmiyormuş gibi üstüne üstlük bir de böylesine yasaklar getirilerek toplumun tek yanlı olarak bilgilendirilmesi yönünde sonuna kadar kapılar aralanmıştır.
Davutoğlu kardeşini (siz bunu suç ortağı olarak anlayın) Genel Başkan yapan Erdoğan, AKP’lilere “Şunu bilmenizi isterim ki, bu asla bir veda değil, sadece bir isim değişikliğidir. Bilesiniz ki, bu bir ‘Fatiha’dır, bir başlangıçtır, yeni bir açılıştır, yeni bir milattır. Sizlerden ayrılmıyorum” diye seslendi. Yukarıdaki sözler yoruma gerek duyulmayacak denli açıktır. Recep Tayyip Erdoğan’ın da, Ahmet Davutoğlu’nun da nasıl bir Cumhurbaşkanı ve nasıl bir Başbakan olacaklarını da bütün çıplaklığı ile gösteriyor. Ve zaten Davutoğlu’nun kürsüde içi boş, yaptığı yıkama yağlama konuşması da işin özünü açıkça ortaya koymaktadır. Evet, bunlar birbirlerine iyi günlerde ahde vefa ile bağlı olanlardır. Kötü günlerde ise nasıl birbirlerini parça pençik edeceklerini gösteren bir sürü kanıt var elimizde.
Bugün TBMM’de yemin töreni var. Daha dünden meclisin her tarafı yıkanmış paklanmış. Öyle bir güvenlik tedbirleri söz konusu ki, bu tür uygulamalar ancak faşist yönetimlerin işi olabilir. Bugün 28 Ağustos ya, daha sabahın erken saatlerinde helikopterler havadan denetleme uçuşu yapıyorlar. Sizin anlayacağınız bütün diktatörlerde olan korku Recep Tayyip Erdoğan’ı da sarmış olmalı ki, bunca güvenlik tedbirlerine başvuruyor. Salt bu tedbirler yüzünden halkın alınterinin nerelere nasıl harcandığını herkes görüyor. Şu Recep Tayyip Erdoğan denilen kişinin hırsı öyle büyük ki, ne yapılırsa yapılsın onun hırsını kesmeye yetmiyor. Biliyorsunuz bir sürü kendisine tahsis edilmiş uçak varken, filoya yüz milyonlarca dolar harcanarak bir uçak daha katıldı. Bu uçağın hangarından tutun da korunmasına, kadar görülmemiş tedbirler alınmış. Sizin anlayacağınız devletin malı deniz olduğu için bunlar da denizden bir damla almışız çok mu diye düşünüyor olmalılar.
Haşmetmeap Hazretleri meclisten köşke atlı tören kıtası ile uğurlanacakmış. Tam bir görmemişlik ki, muhteremi ancak ve ancak padişah debdebesi özentisi kesiyor olsa gerek ki, kalkıp da etrafındaki avanesine bir kez olsun “siz neyapıyorsunuz” demiş değil.
Muhteremin demokrasiden ne anladığını zaten biliyoruz da önümüzdeki günlerde neler yaşanacağını da hep birlikte görüp ve yaşayacağız. Cumhurbaşkanı seçimlerinde sandığa gitmeyerek ya da “devrimci” bir tutum gösterip boykot ederek Recep Tayyip Erdoğan’ı Çankaya koltuğuna oturtanlar oturup şimdi bir güzel düşünmelidirler. Sözüm CHP yönetimine kızıp da oy vermeyenlere değildir. Sözüm daha çok boykotçularadır. Çünkü CHP yönetimine kızıp sandığa gitmeyenlerin zaten bundan başka yapacakları bir şey yok. Ancak boykot deyip de ortalıkta görünmeyenlere ise tabi ki de sözümüz olacaktır. Hani siz devrimciydiniz, madem sandığa gitmediniz niçin politikanızın gereğini yapmıyorsunuz da buhar olup ortalıktan çekiliverdiniz?
Yok, yok sizlerin yaptığı Nasrettin Hoca’nın “dostlar alışverişte görsün” örneğine benziyor.
Hem boykot diyecek en devrimci geçineceksiniz, sonra da Recep Tayyip Erdoğan’ın tantana ve şaşa içinde köşke çıkışını seyredeceksiniz.
Size önerimizdir oturup kendinizi bir gözden geçirin isterseniz.
Belki o zaman Lenin’i doğru anlarsınız da zırp pırt iki de birde “boykot” deyip çıkmazsınız işin içinden.