Yazan: Turgut Koçak 6 Aralık 2015
Onca sorunun arasında durup dururken döneklerden söz ediyorsak vardır bir sebebi. Vardır, çünkü geçmişte sol ve sosyalist kimliği olan bazı kimseler edindikleri uyanıklığı paraya, pula çevirerek kendilerine çıkar sağladıkları gibi üstüne üstlük bir de sosyalist sol için tam anlamıyla düşman cephede yer alarak abuk subuk bir sürü gerekçe ürettiler.
Bildiğiniz gibi AB dünyanın birçok ülkesinde sözüm ona sivil kuruluşlara projeleri karşılığında ulufe dağıtır gibi para dağıtmaya başladığında bu kapıyı ilk aralayanlar soldan çark ederek liberalleşmiş olan dönekler sürüsü aldı. Bu gibi kimseler hemen kolları sıvadılar; inanç, etnisite ve sözüm ona düşünce kuruluşları adı altında dernekleşmeye giderek AB’nin ve emperyalist dünyanın beşinci kolu anlamında roller üstlendiler. AB fonlarından beslenen geçmişte adı solcuların ve sosyalistlerin arasında geçen ünlü isimler olduğu gibi bazı sol yapılarda cinliği öğrenmiş zayıf kişilikli madrabazlarda var. Ülkemizde çok sayıda bulunan böyleleri salt AB fonlarıyla da yetinmiş değiller. Bildiğiniz gibi bir adım ötesi Alman istihbaratına çıkan Ebert Vakfı ve Adenauer Vakfı gibi vakıflarda bu döneklere bol miktarda ortaya koydukları projeler için paralar verdiler.
Dönek sürüsü işini iyi bilir. AB ya da yukarıda belirttiğim vakıflardan herhangi birine bir konuda para alarak projeler sundular. Bu projeler için bir toplantı mı yapılacak eğer para biraz yüklüyse bir otelin toplantı salonunu tutup orada seçtikleri konu ile ilgili konferanslar verip çekimini yaparak velinimetlerine sunarak paraların üzerine kondular. Kimi projeler ise yapılmış gibi yapılarak kendilerinden isteneni yerine getirdiler. AB’ye ya da Ebert ve Adenauer Vakfı gibi vakıfların projelerinin içinde şeytanın bile aklına gelmeyecek konular var. Deyim yerindeyse bizim uyanıklar tekeden bile süt çıkarmasını biliyorlar ya projelerini sunup paraların üzerine konmayı becerdiler.
Ancak bu projelerin içinde en rağbet gören projelerse tabiki de Türkiye’de entik ve inanç farklılıklarını konu alan projeler oldu. AB ya da bu ülkelerdeki vakıflar böylece Türkiye’yi dilim dilim parçalara ayırmak için ve emperyalist amaçlarına uygun olarak kendi programlarını gerçekleştirdiler. Tabiki de bunları ve bunların amaçlarını anlıyorsunuz. Peki, bu projeleri yürütenlerin amacı salt paraya pula konmaktan mı ibaret?
Elbette ki hayır…
Soldan çark etmişleri eleştirmeye başladığınızda hemen etnik ve inanç farklılıklarına sarıldılar. Kendileri farklı inanç ve etnik kökenden oldukları için ezilmişlerdi, siyaseti de bunun üzerinden yapmaları çok doğaldı. Üstelik bu gibiler sol ve sosyalist yapılarda staj gördükleri için farklı inanç ve etnik gruplar üzerinde baskılardan da bol bol söz ederek işi halkların özgürlüklerine, oradan da yazgı belirlemeleri konusuna getirip oturttular. Artık emperyalist Batı için önemli sayılabilecek bir aşama böylece gerçekleştirilmiş oldu. Tam da Huntington’un savunduklarıyla örtüşen bu anlayış farklı inanç ve etnik kökenden olanların karşı karşıya getirilmesiydi ki, bunun adına uygarlıklar savaşı adı verildi.
Elbette bununla yetinilemezdi işin içine çevre, cinsel farklılıklar vb. marjinalliklerde sokularak fitil ateşlenmiş oldu. Böylece alanın da verenin de memnun olduğu bir ilişki ağı kuruldu ki, bu ilişki ağı sanki çok masumane bir kisve altında devam ettirildi ettirilmeye devam ediliyor.
Ha bu arada göz boyama anlamına gelen konularda yok değil. Bu konular ise sivil toplumların yani sendikaların ve derneklerin örgütlenmesi ile ilgili olanlardı ki, arada bir de çeşninin olmasının ne sakıncası vardı sanki? AB, (Avrupa Birliği) Ebert ve Adenauer Vakfı gerçi emperyalist/kapitalist dünyanın kuruluşlarıydı ama arada sırada emek eksenli örgütlerin ve ezilen grup ve grupçukların sorunlarından da söz edilmesinin nasıl olsa bir zararı olacak değildi ya.
Üstelik ana eksen olarak seçilen projeler Türkiye gibi ülkelerin bölünüp parçalanmasına varacak ve emperyalistlerin istedikleri gibi at oynatmasına hizmet edecekse ne gamdı? Bu kadar özveriyi sözünü ettiğimiz çevreler güle oynaya yüklenirlerdi zaten.
Ama benim en çok dikkatimi çeken solcu görünen, zavallı ve dibe vurmuşların halleridir. Çünkü onlar, artık çağın en devrimci sınıfı olan işçi sınıfının sendikal ve siyasal örgütlenmelerini çoktan bırakmışlar aklınıza ne geliyorsa envai çeşit konularla ilgilenir olmuşlardır. Bunları; artık sendikasız bırakılan, asgari ücrete talim ettirilen, işgüvencesinden ve gelecek güvencesinden yoksul bırakılmış işçiler emekçiler pek ilgilendirmiyor. Bunların her biri artık tonton bir dede ve nine oldukları için yaşlıların sorunlarını konu alan konferanslar vb şeyler çok daha ilgilendiriyor.
Uzatmadan diyeceklerimizi bir çırpıda diyelim; sizleri ne yemlendiğiniz efendileriniz kurtarabilir ne de döneklik ederek kapitalizmin sürgit devamından yana bir tutum sergiliyor olmanız. Cümle hainler gibi sizlerin yolu da hainliktir, göreceğiniz itibarda hainlerin gördüğü itibardan öte gitmeyecektir. Fazladan yallanmış olmanızın da size güzellikler bahşettiğini düşünüyorsanız inanın ki yanılıyorsunuz, çok zavallısınız çok.
Peşinizden sürüklediklerinize gelince; onlar da, siz palyaçoların şamatacısı olarak otel koridorlarında dolanmayı zengin burjuvalar gibi olmayı hayal hanelerine yazıyorlar o kadar…
Bitirirken not: Bu yazdıklarıma laf eden olursa ipliklerini pazara çıkarmaktan çekinmeyeceğimi de belirtmek isterim.