Yazan: Turgut Koçak 22 Mayıs 2015
Yiğit Bulut mu dediniz, şu jöleli adam yani. Ya da Ethem Sancak’tan mı söz ediyorsunuz? Özellikle Sancak’ın yanına Oral Çalışları da koyabilirsiniz.
Ne diyor durup dururken Yiğit Bulut?
İki tabancası varmış, bir de hakkı olarak aldıkları mermiler. Kendisi çiğnenmeden kimse Recep Tayyip Erdoğan’ın kılına bile dokunamazmış. Sadece ortaya kendisini atsa iyi. Devam ediyor ve diyor ki, ooo ne çok insan ölürmüş ne çok. Bir meczup mu desem ne desem şimdi bilemedim o da çıkmış, yüz binlerin Erdoğan’ın yoluna öleceğinden falan dem vuruyor.
Böyle durumlarda demezler mi, “Bayram değil, seyran değil eniştem beni niye öptü” diye. Derler de, acaba bu sözler ne anlama geliyor dersiniz? Sahi hem Recep Tayyip Erdoğan’a bir şey olursa niye 5 bin koruma ölmüyor da jöleli canhıraş bir şekilde kendini otaya atmış tepinip durarak baş kışkırtıcı olarak veriyor gazı ortalığa? Yoksa bunlar seçimi yitirirlerse içsavaş falan mı çıkaracaklar dersiniz? Ya da kitleler varıp Kaç/ak Saray’ın önüne dayandı da bizden mi saklanıyor? Gerçi halktan daha “İstemezük” sesleri duymadık ama kimbilir belki de jöleli yurttaş herkesten daha bir öngörü sahibidir de bizler göremiyoruzdur ne dersiniz?
Ethem Sancak gibilerinden söz etmeye bile değmez ama madem bu denli aşktan falan söz ediyor, kim ninesin ki Recep Tayyip Erdoğan’ı, varsın meleye meleye bağrına bassın, otursun. Bu arada şu Oral Çalışlar nereden çıktı diye bir soru da aklınıza takılmış olabilir. Bu soruyu da yanıtsız bırakmayalım ki, bizim de maksadımız anlaşılsın değil mi? Bildiğiniz gibi Oral Çalışlar Recep Tayyip Erdoğan’ın “Akiller” listesindeydi. Bu adam, 12 Eylül faşist darbesi gelip gazeteleri ve partileri kapattığında Aydınlık Gazetesi’nin sorumlularındandı. Darbeci başı Kenan Evren’e öyle bir mektup döşendi ki, mektubun özeti kısaca biz vatan millet aşığıyız, üstelik öteki solculara da benzemiyoruz niye bizim gazeteyi kapattın ki cinsindendi. Ethem Sancak’ta Doğu Perinçek’in has adamıydı, Oral Çalışlar da. Bu bir rastlantı mıdır diye aklınızdan geçiriyorsanız hiç geçirmeyin. Söylemek istediğim tam da budur. Bir politik anlayış düşünün ki, solcu görünür amma velakin en sağdakilerle iş tutmaktan en küçük çekince duymaz. Perinçek’in son Vatan Partisi, tam da böyle bir partidir işte. Orallar, Ethem Sancaklar buradan çıkmayacak da nereden çıkacak bilmem anlatabildi mi?
Gelelim; Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere mumlarının bittiği konusuna. Gerçekten de bunların mumu bitmiştir. Binlerce polis korumasında miting meydanlarında Erdoğan ve Davutoğlu’nu saymazsak diğer AKP’lilerin camiden başka gidecek yerleri de, halkın karşısına çıkacak yüzleri de kalmadığı için kimi AKP parti örgütleri camilerde propaganda yapıp cami cematinden oy istemeye başlamışlardır. Adana’da AKP’liler camideler. Düzce AKP milletvekili adayı Faruk Özlü caminin ortasına atmış masayı nutuk atıyor. Yine AKP Düzce milletvekili adayı Ayşe Keşir başka bir camide cami cematinden “Allah rızası için bana oy verin” diyerek propaganda yapıyor. Bilmem kaçıncı kez açılan şu Hacı Bayram Camisi var ya Ankara’da, işte o caminin çevre düzenlemesi ve Kitapçılar Çarşısı açılışı için de Recep Tayyip Erdoğan uygun görülmüş. Yani sizin anlayacağınız hiç bugünlere gelinceye kadar böylesine din sömürüsü yapılmamıştır. Ancak camilerden medet umar hale gelmiş olan AKP’liler ve Recep Tayyip Erdoğan bilsinler ki, kendilerini camileri de kurtaramayacaktır, cami cemati de. Cünkü o cemaat içinde de elbet bu numaraları yutmayacak insan az değildir.
Bir televizyon programında Recep Tayyip Erdoğan, Barlas mı ne yüzsüz adamdır onunla söyleşiyorlar. Konu gelmiş dayanmış Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’in ibreti alem için aracını geri vermesine. Diyor ki, Erdoğan; bana sorsaydı iade ettirmezdim. Madem iade etmiştir ben de kendisine Cumhurbaşkanlığı araçlarından bir Mercedes’i ibreti alem için ona vereceğim. Ne olacak ki, soyadı Görmez olan Diyanet Başkan’ın da sizin bahşettiğiniz Mercedes’i ibreti alem için alır, niye almasın ki? Böylece de Diyanet İşleri Başkanlığı’nın ne menem bir kandırmaca kurumu olduğunu da anlamış oluruz olur biter.
Bir de Mehmet Barlas’ın pabuç bırakmama sözleri geçti Recep tayyip’e yağcılık olsun diye. Bunu da unutmayalım ve bir köşeye not edelim not edelim ki, on binlerce maaşla köşede köşe ne olmakmış böylelerine gösterebilelim.
Uzattık bitirelim. Mehmet Görmez tıpkı soyadı gibi başında bulunduğu kurumun nelere imza attığını görmüyor nedense. Eğer görseydi camileri siyasete alet eden müftüleri ve cami imamlarını o saat görevden almaz mıydı? Almazdı bana kalırsa. Niye derseniz Allah’ın evi olarak nitelenen camiler çoktandır AKP evlerine çevrilmiştir de onun için almaz, alamaz.
7 Haziran şu bu derken seçim geldi kapıya dayandı. Eyy Türkiye halkı eğer oylar çalınmazsa ki çalınacağına dair sayısız belirtiler var. Bilin ki bunları camiler de, cami cemaatleri de kurtaramayacak. 7 Haziran günü sandığa giden milyonlar CHP’ye oy verecek, 8 Haziran sabahı jöleli de, Ethem Sancaktar gibileri de, AKP’nin önde gelenleri de beli kırık yılan gibi ortada dımdızlak kalacaklar dımdızlak.
Son Not:
Cumhuriyet Gazetesi, Selahattin Demirtaş’la bir söyleşi yapmış. Bu söyleşiye bakılırsa HDP, AKP ile koalisyon kurmazmış ama azınlık hükümetini destekleyebilirmiş. Sonra işler karıştı. Sözlerin yanlış anlaşıldığı söylendi falan filan.
Ancak; HDP çevresinde solculuk yaptıklarını sananlaradır sözümüz, vallaha hepinizin maşallahı var, bu kadar anlı şanlı feyzi nereden aldığınızı bir açıklarsanız solculuğunuz konusunda bizleri de daha fazla yormazsınız.
Söz sizin buyurun konuşun konuşabilirseniz tabi…