DİLİ ZEHİR OLANLARLA YAN YANA YÜRÜYENLERİN DEMOKRATLIĞI

Yazan: Turgut Koçak 1 Ağustos 2020

Bir gerçeği anlamak için o gerçeğin kaç kez önümüze çıkması gereklidir konu ile ilgili olarak hiç düşündünüz mü acaba?

Bir zamanlar devlete, özellikle de M. Kemal Atatürk düşmanlığından kaynaklanan nedenlere dayanarak karşı çıkış sergileyen Abdurrahman Dilipak’la pek çok panelde buluşan solcuları anımsıyorum da doğrusu diyecek söz bile bulamıyorum. Biliyorsunuz bizim sol tarafta yer alanlarda sığ bilgileriyle devlete karşıdırlar ya sanmışlardır ki Dilipak’la aynı dilden konuşuyoruz.

Gerçi; kim kiminle nereye kadar yürür, ya da yürür mü yaşam pek çok örneği önümüze koymuştur koymasına da yine de ders çıkardık mı diye kendimize bir soru sorarsak çıkarmış olmadığımızı da açıkça her fırsatta görmemiz olasıdır.

AKP doğası gereği dinci, gerici faşist bir iktidar seçeneğinin dışında önüne bir şey koyamaz. Bu nedenle de son zamanlarda pat diye İstanbul Sözleşmesi gündemimize gelip oturmuştur. Üstelik kadın cinayetlerinin katlandığı, kadına karşı uygulanan şiddetin giderek arttığı bir dönemde AKP ve saray iktidarı İstanbul Sözleşmesini tartışmaya açıp çekilmekten söz ederken, dinci hasletlerde biraz çekingen davranan AKP’li çevreler Abdurrahman Dilipak’ın sivri dilinden de nasiplerini almışlardır. Oysa AKP ne güzel adım adım Medeni yasalarda dahil pek çok konuyu gündeme getirirken ve bu yönde yol almaya da başlamışken AKP içinden kadınların da sinirlerini zıplatacak saldırı niteliğinde bir yazı yazdı. Bu yazıya karşı AKP içinden tepkiler gecikmedi. Tepkiler öyle boyutlandı ki Abdurrahman Dilipak hakkında AKP içinde dava açacaklarını bile söyleyen etkili isimler oldu.

Abdurrahman Dilipak gibilerinin AKP’yi yönelik iğneleyici bir yazı yazmış olması bazı kimseleri gülümsetmiş ve hatta onun dürüstlüğüne dair söz edecek kimseleri de harekete geçirebilir. Öyle ya Dilipak AKP’yi hedef aldığına göre kafasıyla bu cenaha yaklaşanlar da çıkabilir. Geçmişte yaşananları da dikkate alarak burada şaşırmamak gerekir. Çünkü İlericilerin, devrimcilerin, demokratların ve sosyalistlerin birinden birine hayırhak bakmalarını gerektirecek bir durum ortada yoktur. Kaldı ki bugünkü AKP ve saray iktidarı kolaylıkla Medeni Hukuku tersyüz etmek için yanıp tutuşan bir iktidar olduğu için İstanbul Sözleşmesi gibi başı sonu iyi bilinen bir sözleşme üzerinden yürünerek Türkiye’de kadınlara yönelik baskılayıcı arayışlar içinde olan bir iktidarın bizim için hal ve gidişi de sıfırdır. Yani bu cephede yan yana yürümek için taraf aramanın gereği yoktur. Daha da önemlisi “Cumhur İttifakı” bir bütün olarak dağıtılıp iktidardan indirilmediği sürece tehlikenin önünün alınması olası olmayacaktır.

Uzatmayalım ülkemizde çok önemli şeyler yaşanmaktadır. Eski HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş halen içerdedir. Bu konuda halen bir adım da atılmış değildir. Yine seçim kazanan birçok belediye başkanının da belediye başkanlığı elinden alınmış ve yerlerine kayyum atanarak seçimle işbaşına gelenler cezaevlerine gönderilmişlerdir. Bu nedenle demokrasi güçleri olarak Başta Selahattin Demirtaş olmak üzere başka pek çok kişinin içerde olmaması gerektiğini savunuyoruz. Daha da önemlisi demokrasi güçlerinin pek çok konuda birlikte davranarak kendilerine kurulan tuzakları bozmaları için ortaklaşmaları ve ülke çapında güçlerini birleştirmeleri gereken bir dönemden geçmekteyiz. İstanbul Sözleşmesi tartışmalarında da, Ayasofya’nın camiye çevrilip ibadete açılmasıyla başlatılan gerici saldırılara karşı da birlikte davranmanın zamanıdır diye düşünüyoruz.

AKP ve saray iktidarının tam gaz ne yönde yol aldığı konusunda kuşkuya yer olmayacak denli bir bilgi sahibiyiz diye düşünüyorum da bu konuda daha emin olmayanların da olduğuna sık sık rastlamaktayız.

Evet, AKP ve saray iktidarının tarihte benzerleri olarak düşündüğümüz birçok siyasi hareketlerden çok daha güçlü değildir. Hatta onlardan çok daha güçsüzdür. Ama bir şey var AKP ve saray iktidarı ile mücadele edenler gerçekte yüzde 70’i bulan bir güce sahip oldukları halde bugün AKP’yi seçim sandıklarında mağlup edebileceklerine çok da inanıyor değiller. Bunun nedeni de çok daha güçsüz olan bir iktidarın bizim çevrelerden daha örgütlü olmalarından dolayı birçoklarında yenilemez bir güç etkisi uyandırıyor olmasıdır.

Oysa demokrasi güçleri olarak bizler de bu gücün karşısına kolay demiyorum fakat örgütlü olarak çıkabilmeyi başarırsak onları yenilgiye uğratmamız hiç de zor olmayacaktır.

Bunu bilir bunu söylerim…