Yazan: Turgut Koçak 29 Nisan 2020
Biliyor musunuz dün öldürülen Suriye’li çocuk tam 11 yaşından bu yana overlokçuda çalışıyormuş. Yani daha çocuk yaşında emeği sömürülen, okuması gerekirken okuyamayan, oyun oynaması gerekirken oyun oynayamayan bir çocuk. Eğer Ali El Hemdan’ın dün polis tarafından kalbinden vurulması olayı yaşanmamış olsaydı hiç kimse Ali’nin iç acıtan yaşamının farkına bile varmayacak hepimiz kendi işimizde gücümüzde yaşayıp gidecektik.
Bir şey daha var. Anımsarsanız bir zamanlar bu ülkenin babacan polisleri vardı. Onlarla yolda, izde, kapı önlerinde selamlaşır hal hatır sorardık. Sonra her şey adım adım değiştirildi. Bu değişiklik önce kapitalizmin merkezlerinde yaşandı. O bildik polis amcaların yerini Rambo cinsi savaş makineleri görünümlü adamlar aldılar. Bu yönde atılan adımlar arttıkça da polis amcalar ve tüm güvenlikçiler öyle bir hale getirildiler ki sanki insan değillerdi de birer robot görünümünde herkese haddini bildiren birer makineydiler.
Dünyanın kapitalist merkezlerinde bunlar yaşanacak da biz geri kalacak değiliz ya bizdeki yerinme bugün o sözünü ettiğimiz ülkeleri bile solladı dersek abartmış olmayız. Niye derseniz bizim ülkemizde de pek çok devrimci ortaya çıkmış, insanların ezildiğini söylemeye başladığı gibi de sömürüldüğünü, hakkını alamadığın say say bitmez birçok şeyi daha dile getirir olmuşlardı. Bu ülkenin emperyalist/kapitalist dünyanın işbirlikçisi konumundaki sermaye güçleri ve onları temsil eden iktidarları susacak değillerdi ya hemen oturup düşünmeye başladılar. Sonunda da emekmiş, adaletmiş, hakmış, hukukmuş sözlerini edenlerin ağzını kapatmak gerektiğine inanıp iman getirdiler ve işe de o sözünü ettiğimiz polis amca görünümünü silmekle başladılar. Artık öyle her önüne gelen polis teşkilatına giremezdi. Yapılması gereken iktidardaki en sağ partinin üyesi konumunda milliyetçi, mukaddesatçı kesimlerinden devşirilen kimseler polis olabilirdi öyle de oldu. Bu giderek öyle bir şekle büründü ki parti örgütlerinden evrak getirmeyen kimseler değil polisliğe polisliğin kapısından bile giremez oldular. Sonuçta bizim ülkemizde de egemenler bir güzel amaçlarına ulaşmış oldular. Yani polisler rambolaşıp çıktılar, iktidarın istekleri dışında yasa masa onları bağlamaz oldu. Bu yüzdendir ki sokak ortasında Ali İsmail Korkmaz polisler tarafından sopa ile dövüle dövüle katledildi. Daha benzer o kadar çok şey yaşandı ki insanın aklının alması zor.
Nihayet dün Adana’nın bir ilçesinde de Ali’yi aynı kafayı taşıyan bir polis kalbinden vurarak öldürdü. Sanki bu çocuğu vurmak gerekiyormuş, başka hiçbir yol yokmuş gibi bir anlayış yüzünden bu çocuk ölüp gitti. Bu konu ile ilgili yazı yazan, haber veren yandaş ve yalaka basın ise uyduruk haberlerle gerçeği gizlemeye çalıştıysa da gerçekleri gizlemeyi başaramadı ve her şey gün gibi ortalığa seriliverdi.
Aynı gün bir olay daha yaşandı. Mardin’in Derik İlçesi’nde polisler bir marketin açık olduğunu görünce oraya geldiler. Market sahibi polis tarafından tokatlanarak aşağılanıp dövüldü. Dövülen kişi genç biriydi. Polis ise rambo kılıklı acayip bir şeydi gördüğümüz kadarıyla.
Bütün bu olaylara bakınca kendimizi; “dibe, daha…daha dibe” demekten alamıyoruz. İşte bugünkü iktidarın görüntüsü bu ve bunlara benzer şeylerden ibaret.
Valisi Uşak’ta halkı azarlar. Zonguldak Valisi korona virüs salgınının sağlıkçılar yüzünden yayıldığını söyleyip onları kaldıkları yerden çıkmaya zorlar. Açım diyen bir kadına AKP azmanı bir görevli “geber” diye karşılık verir. Salt Ekrem İmamoğlu’nu karalamak için bir gazeteci bozuntusu yalan haber talimi yaptıra yaptıra vatandaşın birine söz ezberletip haber yapmaya kalkar. Gaziantep Belediye Başkanı Fatma Şahin’e belediyelerin halka yardım yapmasının doğru olup olmadığı sorulduğunda hem doğru olduğunu söyler, hem de yardım yapan belediyelerin teröristlikle suçlanmasını doğru bulmadığını dile getirerek karşı çıkar görünür de fakat her ne hikmetse sonradan birden ağız değiştirip haşa ben Cumhurbaşkanımızın söylediklerini eleştirmiş değilim sözlerim yanlış anlaşıldı diyerek eskimiş gibi görünen imanını yeniden tazeler ki bu ve buna benzer say say bitmeyecek kadar çok örnek saymak da olasıdır.
Recep Tayyip Erdoğan çıkar, şu korona virüs meselesinden iyice sıkılan halkı biraz olsun rahatlatmak için bayrama doğru müjdelerimiz olacak der, Yardımcısı ve İletişim başkanı olan Fahrettin Altun, bayram dolayısı ile işlerin gevşetilemeceğini olur ya virüs yeniden azar gibisinden bir şey söyler. Yani bir ölçüde de olsa Reisine ters düşmüş olur fakat bizler buna da inanıyoruz ki en kısa zamanda yanlış anlaşıldım gibisinden bir düzeltme gelecektir.
Şu İran sınırında bekleşen yüzlerce tır ve şoförleri var. Suudi Arabistan’da gelemeyen işçiler var. Bunların yaşadıklarını gönderdikleri videolardan öğreniyoruz. Her nedense bunların gelmesi için bir çare bulunamıyor ama Katar’ın ortak olduğu bir şirketten kiralanan ambülans uçakla AKP’li biri üstelik de şov yapılarak ülkeye getiriliyor. Sonra bir de bakıyoruz ki bu olay söylenilenin tam tersi. Bu kişi ne İsveç tarafından ölüme terk edilmiş ne de getirildiği günün ertesi yaşamından umut kesilen kişi ayağa kaldırılmış zaten ayaktaymış.
Son olarak bir de TELE 1’e RTÜK tarafında verilen fakat mahkeme kararı ile kaldırılan bir ceza vardı. RTÜK bir üst mahkemeye itirazda bulunmuş Mahkeme Başkanını karşı yazısına karşın RTÜK’ün isteği yeniden kabul görmüş. Yani ülkemizde basına karşı girişilen sindirme hareketinin daniskası yaşanıyor.
Kısaca dibe vurmuş bir iktidar olan AKP ve saray iktidarı korona virüs salgınını lütuf olarak değerlendirip bir kez daha yol alırsa var ya bu ülkede neler yaşanacağını kestirmek bile zor olacaktır göreceksiniz.