DEVRİMCİLER ORTALAMA BİR BİRİKİMLE DEVRİMCİLİK YAPAMAZLAR

Yazan: Turgut Koçak 24 Mayıs 2022

Kapitalist sistem savunucuları sömürü düzenlerinin sürgit devam etmesi için hiçbir şeyi yapmaktan çekinmezler. Bu yüzden de yığınların ayarı bozulur, birbirleri ile dayanışma ve omuz omuza olması gereken kitleler işte bu yüzden birbirlerine düşman kesilip birbirlerini boğazlarken sistem yanlıları da düzenlerini ellerini ovuşturarak sevinçten göbek hoplata hoplata devam ettirirler.

Bugüne kadar ülkemizde görüp yaşadıklarımızla sürdürelim yazımızı. Bu toplumda sonuna kadar etnik köken üzerinden politika yapanların nasıl bir çaba içinde olduklarını ve kimlere hizmet ettiklerini unutabilmemiz olası mıdır? Kitleleri etnik kökenlerine ve inançlarına göre bölüp parçalayanların bir sloganından söz edelim isterseniz. MHP’nin politik belgilerinden birisi “Tanrı Dağı kadar Türk, Hıra Dağı kadar Müslüman” olmak değil miydi? Bu sloganla şişirilenler 12 Eylül öncesi ve sonrası ne büyük acılara sebep olmadılar mı, ne çabuk unuttuk. 12 Eylül öncesi NATO’nun kontrgerilla örgütü içinde yer alıp sayısız cinayetler kapitalizmin yüzü suyu hürmetine işlenmedi mi? Maraş, Çorum, Malatya katliamları neyin nesiydi acaba? Hem bu sloganla sosyalizme karşı çıkanların hizmet ettikleri Kâbe neresiydi unuttuk mu? Bugün AKP’nin din ve etnik köken üzerinden ayrıştırıcı ve düşmanlaştırıcı çabaları neye ve kime hizmet ediyor?

Peki, bir de şöyle soralım; İşçi sınıfının büyük öğretmeni Lenin hangi amaçla “Kim ki işçileri, emekçileri etnik köken ve dini inanç üzerinden böler parçalarsa karşı devrimcidir” demiştir acaba? Çünkü bu politika asıl karşı çıkılması gereken düşmanlar dururken çıkarları aynı doğrultuda olanları birbirlerine düşman eder, bu sonuçtan da yararlananlar sömürücü egemenler olur da onun için değil mi?

Bu tehlikeli silah sosyalistliğinden kuşku duymadığımız kimi insanların bilinçaltından silinmediğini zaman zaman görmüyor muyuz? Örneğin; TİP milletvekili Ahmet Şık geçen gün cumhurbaşkanı adayı için söylediği söz niye ortalığı birbirine kattı dersiniz? Neymiş, Kılıçdaroğlu Alevi kökenliymiş. Eğer aday gösterilirse bu doğru olmazmış, çünkü seçilemezmiş. Hatta Kürt kökenli herhangi birsi de aday gösterilmeliymiş çünkü toplumun duyarlılıkları nedeniyle bu adaylar zaten seçilemezmiş.

Bu konu açıldığında karşılıklı silahlar çekildi, bu konuda çokça da yazı yazılıp konuşuldu ama Şık’ın yaptığı açıklama aslında hiç de şık olmadı. Şık, sözlerini düzeltmek yerine yanlış anlaşıldım diye ben aslında böyle demek istememiştim yolunda bir savunma hattı niye oluşturdu ki gerçekten de anlamış değiliz.

CHP’nin içinde ya da dışında yer alıp da kendisini Atatürkçü falan gören bir sürü insan Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanlığı adaylığı ne zaman gündeme gelse o olamaz, seçilemez çünkü Alevi demiyorlar mı? Bu sözü söylemek kolay da yaratacağı sonuçları tartmadan pat diye söyleyip geçmek niye bu kadar kolaydır dersiniz. Ya da kim ya da kimlere hizmet eder? Bakın ne güzel egemenlerin tam da istediği gibi bir görüntü veren kimselere kimileri solcu da olsa daha yakın durur? Etnik köken ve inanç ayrımı yapılmadan adaylığa daha yakın durmaları gerekenler niye daha dikkatli değiller de kırıcılığın da ötesine geçen tehlikeli bir düşmanlığın ateşlenmesinin altına odun atarlar? Etnik köken ve inanç farklılığı yaratıp parsa toplamak isteyenlerin karşıt tezi tabi ki de farklı bir etnik köken ve inanç anlayışı ile politika yapmak olmayıp etnik ve inanç ayrımı yapmamanın doğru olduğunu ilkeli bir şekilde savunmak gerekmez mi?

Biz sosyalistlerin aklı eğer sistem politikacıları gibi çalışacak ve de salt kazanırız düşüncesiyle onlara benzer bir tutumu benimsersek bu toplumu sosyalist politikaya nasıl yakınlaştıracağız? Bu anlayış bizi sonsuza kadar bir azınlık psikolojisine düşürüp sayısız yanlışlıklar yapmamıza neden olmaz mı? Hani diyelim ki Kılıçdaroğlu Alevi olmasaydı da Sünni olsaydı bu kez çıkıp adaylığı çok yerinde, oldu da bitti maşallah mı diyecektik? O zaman bizim adaylık kıstasımızın belirleyicisi milliyet ve ya inanç mı olacak? Böyle düşünülürse Kürt veya Alevi yurttaşlarımıza işin başında şerh mi koyacağız? Örneğin bu denli fütursuzca tartışmayı gündeme getirenler Erdoğan’ın etnik kökenine veya inancına hani örnek olarak veriyorum Kılıçdaroğlu ve Selahattin Demirtaş için bakıyorlar da Erdoğan için niçin akıllarının köşelerinden bile geçirmiyorlar?

Sonuç olarak bir daha yineleyelim. Ülkemizde her yurttaş hangi kökenden olursa olsun, hangi inançtan gelirse gelsin her türlü makama tartışma konusu bile yapmaksızın seçilme hakkına sahiptir. Biz sosyalistler için en önemli ayrım tabi ki de sömürü, baskı ve zulüm düzeni olan kapitalizme uzak duruşuyla önem kazanır. Yani sınıfsal bir bakıştır.

Başka türlüsünü kaldıramayız. Çünkü Sosyalizmin Alfabesi içinde yer alması gereken İşçi sınıfının seçkin evladı Lenin’in özgün sözlerinde vücut bulmuştur. Gerisini geçelim efendiler geçelim…

“Kim ki işçi sınıfını etkin kökenlerine ve inançlarına göre böler parçalar karşıdevrimcidir.”

Bilin de tartışacaksanız ona göre tartışın…