DEVRİMBAZLIK VEYA DEVRİM KESİP BİÇMEK

Yazan: Turgut Koçak 18 Kasım 2022

Nereye gitsek ne yapsak birilerinden yakamızı kurtaramıyoruz. Bu birileri ne parti beğeniyor ne de herhangi bir devrimci grup. Öyle ya madem internet hepimizin bir şekilde imdadına yetişti bu nedenle de her imdat bulan internette gazel çeker gibi “Devrim” çekip duruyor. Ama bu işin bir koşulu var. Öncelikle kimseyi beğenmeyeceksiniz, yetmez o beğenmediğiniz parti ve gruplara habire veryansın edeceksiniz ki sizi sosyal medyada bir şekilde görenler bir “Abooov” çekip yazdıklarınızın altına size yürü, kim tutar sizi diye yazsınlar. Sonra da beklesinler ki sizden bir yol göstericilik çıksın.

Bir zamanlar kim bilir sizler de “bir adım yol mu gittiniz” diye sorduklarınızla birlikteydiniz belki de şimdi yollarınızı ayırdığınız için ortada bir suç varsa birilerine yükleyip kendinizi hakem yerine koyduktan sonra habire oraya buraya düdük çalıp sarı olmadı kırmızı kart gösterip durmak varken niye kendinizi yorasınız ki değil mi?

Yormayın efendiler, kadınlar!

Çünkü bu şekilde aşınmış devrimciliğinizi keskinleştirip etliye, sütlüye karışmadın ona buna olmadı dilinizi gelmiş geçmiş işçi sınıfı devrimcilerine uzattınız mı boyunuz kavak gibi uzuyor olsa gerek ki Stalin’den girip Lenin’den çıkmak gibi bir yol keşfetmişsiniz. Ama size de hakkınızı yememek gerek. Yeri geliyor Marks’ı da sahiplenmeden edemiyorsunuz. Hani Marks’ı da etseniz sizden geriye bir şey kalmayacağını iyi bildiğinizden midir yoksa mavralarınız yutturamayacağınızdan korktuğunuz için midir nedir işi orada bırak kuru sözlerle herkese had bildirdikten sonra devrimci ayaklarında sırça köşkünüze çekilerek tedavülden kalkmış düşüncelerinizin işe yarayacağını düşünmek gibi bir saflığa da sahipsiniz hani.

Bir önemli nokta da şudur. Kimin ne kadar devrimci olduğunu tespit için daha şimdiye kadar bir ölçü aleti de keşfedilmediğinden sizler kendinize bir ölçü aleti bulmuş kullanıp duruyorsunuz. Sizin ölçünüz durum bu olunca doğal olarak M. K. Atatürk’e sövgülü karşı çıkmak oluyor. Hani dönüp size Fransız Devrimi’ni anlatsak, tarihteki sosyal sınıfları tek tek sıralayıp herkese hakkını veren bir panorama çizsek biliyorum ki zaman kaybı olacak. Bu yüzden de bu kurnazlığınızı geçiyorum ve diyorum ki sizleri böylesine fırıl fırıl döndüren altyapınız nedir acaba? Hangi sınıfın karakterini sergiliyor, hangi sınıfın öğretisinden alıyorsunuz ki siz devrimciliğinizi bu kadar devrimbaz olabiliyorsunuz?

Revam edelim. Bir söz vardır barutu yitirmek diye yoksa siz barutunuzu kullanıp bitirmiş olmayasınız? Bu yüzden de her yerde karşımıza çıkıp ahkâm kesmeniz bundan kaynaklanmasın? İçki masalarında işçi sınıfının öğretisini kırmızıya boyayamazsınız hani bunu biliyoruz da sizler renksizliği bize kırmızı göstermeye çalışıyorsunuz ya işte bunu çok da anlamıyoruz biz.

Ben, Çağatay Anadol’un deyimi ile bu yazdıklarımı asla “Bizim TSİP”liler için yazmıyorum. Çünkü ülkenin her yanında ne yardan ne de serden geçen fakat her şeyden vazgeçmiş o kadar döküntü var ki Çağatay’ın “bizim TSİP’liler” dediklerine sıra bile gelmez. Bu yüzden bizler o defteri kapatalı çok oldu.

Kimseyi beğenmeyip, günlük sayfa sayfa yazı yazanlara bir önerim var. Düşündüklerinizi siz hiç kitlelerin önünde sınadınız mı? Gidip bir fabrika işçisine anlatabilme şansınız oldu mu? Olmadıysa içi atmasyon dolu kuramınıza bu kadar inanıyor olmanızın nedeni nedir? Yoksa sizi içten içe rahatsız eden azıcık da olsa bir köşenizde vicdan kırıntısını mı bastırmaya çalışıyorsunuz?

Son söz, palavra palavradır, yalan yalan, kofluk da kofluktur. Bu sıfatlarla lekeli kimselerin çıkıp da herkese ders vermek ya da ne bileyim devrimcilik öğretmek gibi bir haklarının olabileceğini düşünmek inanın ki koskoca bir zavallılıktır. Bu zavallılık inanın sizi bir yere götürmez bir yere. Sonra bir şey daha var o da devrimci sözünün anlamı. Bu son yazdığımı üzerlerine alacak o kadar çok lümpenimsi kimse var ki şu son sözü de ben edeyim. Onlar ve diğer kırıntılar işçi sınıfı sosyalizmini savunanların önünde kırıntıları bile kalmadan yok olup gideceklerdir ki bu gerçeği anımsatmak da bizden olsun…