Yazan: Turgut Koçak 13 Nisan 2022
AKP iktidara geldikten sonra kendisiyle devleti özdeşleştirdi ve şu anki duruma baktığımızda devletle AKP’nin tam anlamıyla üst üste örtüştüğünü görmekteyiz. Bu denklemi çok partili yaşama geçtikten sonra sağda politika yapan her parti büyük ölçüde kullandı ve eleştiri oklarını bu anlamda CHP’ye yönlendirdi. Bugün aynısını yaşıyoruz hatta diyebiliriz ki daha da fazlasını. Bu eleştiriyi yapanlar üzerinde durmanın gereği yoktur çünkü demokrasi denildiği zaman burjuvaziyi temsil eden bütün partiler demokrasiyi sadece kendileri için hak görmüş ve savunmuşlardır. Gayrısına ise demokrasi değil faşist diktatörlük uygulanması görüşündedirler. İşte bu yüzden AKP’nin bugün eleştirdiği noktanın da daha üstüne çıkması gerçeğinin nedeni budur.
Evet, AKP bugün devleti parti devleti haline getirmiştir fakat devleti de bu kadar kutsar ve tam tarafsızmış gibi anlarsak burada büyük bir yanılgıya düşeriz. Çünkü iktidarla devlet arasındaki bağı doğru anlamadığımız sürece ki çözümlemelerimiz kesinlikle doğru sonuçlar vermeyecektir. Çünkü burjuva partileri niye vardır ve de kapitalist sistemde burjuva partilerinin demokrasi ve devlet anlayışları niye üst üste örtüşmektedir? Sistem partileri birbirlerinden kimi noktalarda farklılık gösterlerse de öz itibariyle aynıdırlar. AKP’nin 20 yıllık iktidarı da bunu kanıtlamıştır fakat bu parti diğer sistem partilerine göre devleti dini kurallara göre yeniden inşa etmek gibi bir hevese kapılmıştır ki asıl fırtına da burada kopmaktadır. Ve zaten din ve etnisite bugüne kadar faşizmin en önemli dayanakları birisi olmuştur bugünden sonra da olmaya devam edecektir.
Bugün AKP ve saray iktidarının öncelediği şeylere baktığımız zaman devlet yeniden biçimlenecekse ki öyle yapılmaktadır. Dinsel konular, adalet ve yargı, dış politikada izlenecek yol ve yöntemler, terör anlayışı, devletin beka sorunu olarak adlandırılan konular ve başka ülkelere askeri harekat düzenleme gibi konular yeniden iktidarın istedikleri doğrultuda şekillendirilmeye çalışılmaktadır. AKP ilk seçimde gönderilse bile durum üç aşağı beş yukarı aynı anlayışla yer değiştirmiş olacak öze değin bir değişiklik olmayacaktır.
Öyle ya bugün iktidar adayı olarak ortaya çıkan muhalefet partileri yani millet ittifakı da kendilerince önemli saydıkları konularda aynı noktada birleşmekte birleşilirken de başına milli çıkarlar eklenerek kitlelere bir güzel yutturulmaya çalışılmaktadır. Örneğin Suriye konusunda kaç tezkereye evet denilmiştir? Niye Libya konusunda muhalefet ve iktidar aynı doğrultuda oy kullanmışlardır? NATO ve Batı ittifakı konusunda bunları bir araya getiren noktalar neden bu denli belirgindir. Daha sayabileceğimiz pek çok konu bizim bu benzerliklere işaret edişimizin nedenidir.
Yalnız faşist diktatörlüklerde parti ile devlet özdeşleşmiş gibi görünse de yine devletin çıkarları hesabından gidilerek devleti oluşturan ve bürokrasiye kadar uzanan bir alandan tepkiler gelmekte gecikmez.
Sonrasında ise devlet bazen uzun bazen kısa bir süre sonra kendi ayarlarına geri çekilir ki bunun pek çok örneğini vermemiz olasıdır. Böyle durumlar iktidar bile olsa partileri aşan bir hizaya getirme anlayışı ile sonlanır. Bizde 12 Mart ve 12 Eylül faşist darbelerinde olduğu gibi…
Sonuç olarak AKP dahil başka partilerde iktidar olsalar duruma göre devletin uygun görmediği konularda ayarları ile karşılaşacaklardır. AKP bugün kendi anlayışını dayatmakta ve iktidarda kalabilme şansını her şeye karşın sağlamaya çalışmaktadır fakat bu da olağan yollarla olası olmadığına göre açıktan faşist bir uygulamaya gideceği akıldan çıkarılmamalıdır.
Diyelim AKP gitti. Yerine gelen iktidarlara da devlet ayar vermekten çekinmeyecektir. Üstelik devlet, AKP ile birlikte pek çok konuda arşivine yeni yeni şeyleri not etmiştir ki uygulamayacağını düşünmek saflık olur.
O zaman bizlere daha da bir yaratıcılık ve kararlılıkla mücadele yöntemleri bulmak kalacaktır ki buna bizler de hazır olmalıyız.