DEVLET GERİCİDİR LAİK DEĞİLDİR AMA HALK HEM İLERİCİ HEM DE LAİKTİR

Yazan: Turgut Koçak 5 Haziran 2021

Bizim ülkemizde sanılırdı ki devlet dinci gericiliğe karşı fakat ortalık yobaz kaynadığı için onlara göz açtırmıyor. Bu yüzden de sürekli olarak halka yukardan bakılır ve halk küçümsenirdi. Oysa bizim gördüğümüz halk hiç de öyle değildi. Yığınlar yüzünü cumhuriyetten ve aydınlanmadan yana dönmüş, eğitimi o kadar önemserdi ki en ücra köylerdeki çocuklar bile birkaç saat uzaktaki okul olan köylere yürüyerek gider ve okumak için canla başla çaba harcarlardı. Köylülerse köylerine okul yapılması için ellerinden ne geliyorsa yapar hatta ülkemizde binlerce köy kendi okulunu bile kendisi yapmıştır.

Çünkü niye? Geçmişte nüfusun yüzde 80’ine yakını köylerde yaşardı ve ışıksız, eğitimsiz, hastalıktan kırılır halde ve yoksuldu. Eh bunca karanlığın hüküm sürdüğü yerlerde de yobazlık da olacaktı, şeyhlikte, şıhlıkta. Tarikat ve cemaatler ise cirit atacaktı elbette. Ama yine de halkın aydınlık yüzü karanlık yüzlülere karşı ağır basıyordu.

Devamında sahneye ikiyüzlü ve halk düşmanı politikacılar çıktı. Bir yandan dini ticaret haline getirip halkın oylarını almaya çalıştılar diğer yandan da komünizm düşmanlığını din üzerinde körüklediler de körüklediler. Bu yüzden ülkemizin aydınlık yüzlü sayısız güzel insanı bedeller ödedi acılar çekti.

Özetle devleti elinde bulunduran egemenler halkın kör karanlıktan kurtulamaması ve halkı istedikleri gibi yönetmek için dört gözle dine sarılıp dağı taşı imam hatip okulları, Kuran kurslarıyla doldurmakla kalmadılar üstelik bununla da övündükçe övündüler. Sizin anlayacağınız söylenenin aksin devlet gericileştikçe gericileşti halk ise tam tersi bu gidişe karşı mücadele içindeydi. Çünkü köylerine devlet okul bile yapmazken köylerine okul yapanlar köylülerdi.

Sona yönetim erkini ellerinde bulunduranlar yani devleti elinde bulunduranlar emperyalizmin oyuncağı haline geldi. 1950 öncesinde de benzer şeyler yok değildi ama 1950’den sonra dincilik hortladı, Türkiye komünizme karşı kullanılmak üzere başta NATO olmak üzere bütün ikili antlaşmaların içine alındı. Müslümanlığın komünizme karşı kullanılması düşünüldüğü için Türkiye egemenleri ABD’nin Yeşil Kuşak oluşturma projesinin baş aktörü haline getirildi.

Devamını Türkiye’nin yakın tarihini bilenler iyi bilir. Türkiye’de dinci cemaat ve tarikatlar palazlandırıldı, misli misline din eğitimi yapan imam hatip liseleri, ilahiyat okulları, yetmedi devlet eliyle Kuran kursları açıldı.

Bu yerlerde yetişenler kimi gerici partilerin dile getirdiği gibi artık partilerinin hem militanı hem de oy deposu haline geldiler. Kısa zamanda örgütlü hale getirilip emperyalistlerin emrinde halkın ilerici gücünü kırmak için kullanıldılar.

Sözünü ettiğimiz bu yapıların daha sonra NATO’nun ve ABD’nin emrinde nelere imza attıklarını hepimiz iyi biliyoruz. Tabi aynı durum bütün İslam dünyası için de politik bir seçim olarak uygulandı ve Türkiye’den Pakistan’a kadar Sovyetlerin yeşil kuşakla kuşatılmasına ortam hazırladı.

Demek ki neymiş? Gerici olan, laikliğe karşı direnen bu ülkenin halkı değil devleti ve o devleti yöneten egemenleriymiş. Her ne kadar dinciliğe yapılan yatırımlar bu denli fazla iken bir kitlesellik yaratıldıysa da durum yine de halk katında yerleşip kökleşmedi. Yani sizin anlayacağınız halkın ezici çoğunluğu ilerici görüşlere açık ve laikti ama bu iki şeyin dışında konumlanan devletse ne ilericiydi ne de laik.

Bu yüzden İslam dünyası Sovyetlerin yıkılmış olmasına karşın bir kez daha kullanıldı. Dünyanın onca mazlum halkları sınıf mücadelesini unutsunlar diye yeni yeni öğretiler geliştirildi. Huntington bu öğretinin başını çekenlerdendi. Ona göre artık kapitalizm tek seçenekti, bundan sonra mücadele ve savaşlar olacaksa komünistlerin söylediği gibi sınıfsal temelli değil de dinsel ve etnik temelli yani uygarlıklar savaşı olacaktı.

Emperyalist/kapitalist dünya kendisini bir kez daha bu öğretiye göre konumlandırdı ve harekete geçti ve sonuç olarak da neler yaşandığını hepimiz ağır bedeller ödeyerek gördük. Bugün Türkiye’nin tepesine oturan AKP iktidarının bile varlığı yukarıda belirttiklerimizin bir sonucudur. Erdoğan’ın millet/devlet kucaklaşıyor sözünün özeti bundan ibarettir Yani gerici devletin geldiği noktada milleti de etkilediği ve gericileştirildiğinin açıkça dile getirilmesidir ki ne yazık ki AKP ve saray iktidarı bu konuda da yanılmaktadır. Çünkü bizim halkımızın önemli bir kesimi bu dinci çabalardan etkilenmiş olsa da çoğunluğu devlete ve egemenlere karşın hala ilerici düşüncelere hem açık hem de bunu kendi gelecekleri açısından yerinde bulmakta hem de laikliği doğal yaşam tarzları olarak kabul etmektedirler.

Her şeyi çok değil, yakın zamanda görecek ve anlayacağız ne nedir ne, ne değildir…