DERVİŞİN FİKRİ IŞİD'DAN GELİR ZİKRİ

Yazan: Turgut Koçak 28 Haziran 2014

Hani derler ya; “Dervişin fikri neyse zikri de odur” diye, ben bunu biraz tımar edip değiştirdim. AKP’yi dervişe bile benzetmek dervişlere haksızlık olur ya, ne yapayım başkaca bir benzetme bulamadım ve de dedim ki, ‘Dervişin fikri, IŞİD’dan gelir zikri". Gerçekten de bugün yaşadıklarımızın en büyük nedenlerinden birisi de AKP iktidarının IŞİD zihniyetinde olmasından kaynaklanıyor. Bu yüzden de tüm uygulamaları ipe sapa gelmez uygulamalar. Bazı örneklere dokunup bugün şunları yazmayı gerekli gördüm.

Önce şu konuyu bir açıklığa kavuşturalım. AKP iktidarı ve en tepesindeki kişi yargının verdiği kararlar işlerine geliyorsa ne güzel ne hoş. Hep birlikte huşu içinde bir maşallah çekiyorlar ki, sanırsınız çölde kalmışlar da buz gibi şerbet içip serinliyorlar. Ya bir de yargı kararları istedikleri yönde çıkmamışsa o zaman da hep birlikte çölde çıplak ayakla dolaşıyorlarmış da kumun ısısından ayakları yanmış gibi “paralel yapı” da “paralel yapı” diyerek hep birlikte zıplamaya başlıyorlar.

Başbakan’ın makamına ve aklına öyle çok böcek konulmuş ki, nereye el atsanız böcek fışkırıyor. Orasını temizleseniz, bir başka yerde böcek yine karşınızda. Sizin anlayacağınız dağı taşı böcek sarmış. Yurttaşı soruyorsanız onlar zaten iktidar böcekleri tarafından biz bildik bileli didiklenip duruyorlar. Kimsenin anayasal olarak ne dokunulmaz hakları kalmış, ne de garantileri. Bu yüzden de yurttaş da keçeyi suya salıp; “anasını satayım ne olacaksa olsun” deyip oturuyor. Başbakansa canhıraş bir böcektir tutturmuş, kimi nereye almışsa onlara böcek muamelesi yapıyor. Hoş zaten zatı muhterem gözünde; kendisinin adamı ya da değil, herkes böcek ya neyse. Bu arada Başbakanın bu hezeyanları yüzünden bazıları gözaltına alınıyor. Gözaltına alınanların bir kısmı savcılıkta, bir kısmı da yargıçlar tarafından bırakılıyor.

Bunlar olur da durur mu Başbakan? Durmaz tabi. O da her fırsatta bu nasıl yargı diyerek yargıya karşı demediğini bırakmıyor. Hele şükür kendisini duyan adaleti bütün savcı ve yargıçlar var ki, verilen kararı bir kez daha gözden geçirerek bırakılanların derdest edilerek tutuklanmaları için veriveriyorlar kararı. Aaa o da ne birileri tutuklamış, birileri de yeniden bırakmış. Buz kez de siz küçük dilinizi yutuyor kendi kendinize; demek ki, yargı bağımsızlığı için direnen yargı mensupları da varmış diyorsunuz.

Sıradan yurttaşların yargı ile ilgili eleştirilerde bulunması ile bakanlar düzeyinde ve Başbakan’ın eleştiri yapması arasında fark vardır. Hani sıradan yurttaşların eleştirisini şimdiye kadar kim takmış ki, yargı takıp etkilenerek karar değiştirmeye kalksın. Ama Başbakan ve bakanlar öyle midir ya. Adamlar yürütmenin başındalar. Hem yeni çıkarılan yasalarla yetkilerini de iyice arttırmışlar. Tepeleri bir atarsa mazallahı ne bir yargıç yerinde kalabilir ne de savcı. Öyle olduğunun kanıtı bir sürü örneğimiz var elimizde. Bu yüzden de bir kez daha Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın Anayasa Mahkemesi’nin 52. Kuruluş Yılı’nda söylediği sözlerin altını çizmek istiyorum. Ne demişti Kılıç: “Artık basit bir ticaret davasında bile yargının kararlarına kimse güvenmiyor”.

Sizin anlayacağınız yargı AKP iktidarı eliyle bugün en az güvenilir kurumların başında geliyor. Peki, bu durumda kim nasıl yargıya güvenecek de gönül rahatlığı ile uğradığı haksızlığı yargıda çözmeye kalkacak bir bilen varsa söyler mi bu işin nasıl olacağını?

Ne demişler çürüme bir başladı mı tıpkı kangren gibi doğası gereği her yeri saracaktır. Bugün AKP iktidarı çürümenin en belirgin yaşandığı kangren bir iktidardır. İşte bu yüzdendir ki, çürümüşlüğü nereye elinizi atsanız rahatlıkla görüyorsunuz. Aaa ne olmuş? Ne olacak Maliye Bakanı, bakanlığını eş dostla doldurması yetmiyormuş gibi bir de adı yolsuzluk soruşturmasında geçen ağabeyinin defterlerinin incelenmesini bakanlık yetkilerini kullanarak engellemiş. Ayn bakan bunca şeyi kendisinde hak görürken iktidarlarını eleştiren medya çevrelerinin bir peşine düşüyor ki sormayın gitsin. İktidara yakın olmayan iş çevreleri bu nedenle bir de bakıyorsunuz ki iş yapamaz hale gelmişler. Çifte standartın dikalası böyle uygulanıyor işte.

Şimdi bütün bu gerçeklerin ışığında Recep Tayyip Erdoğan ve iktidarını herhangi bir konuda ele alırken bu çerçevede ele almalıyız derim ben. Eğer bu çerçeve içinde ele alırsak Recep Tayyip Erdoğan’ı da, iktidarını da her fırsatta yenilgiye uğratmanın bir yolunu buluruz ve iktidardan gönderiveririz olur biter.

Ne dersiniz; Cumhurbaşkanlığı seçimi bunun için bir fırsat değil mi?

Fırsat fırsat. Serinkanlı düşünün bir, bunun böyle olduğunu sizler de görmekte biliyorum ki zorlanmayacaksınız…