Yazan: Turgut Koçak 21 Temmuz 2011
Bazı ülkeler için o ülkede iktidar olan işbirlikçi iktidarların varlığı tartışmasız kriz demektir. Ülkemizde de AKP iktidarı krizin ta kendisidir dersek abartmış olmayız. Çünkü AKP iktidarı ile birlikte hemen her alanda yaşananlar bir ilki işaret ediyor. Geniş emekçi yığınlarının sömürülmesi mi, AKP iktidarı ile birlikte doruklara ulaştı. Demokratik hak ve özgürlüklerin kullanılması mı, yine bu dönemde ayaklar altına alındı. Kamu kurum ve kuruluşları mı, onlar da birer ikişer emperyalist tekellere peşkeş çekildi. Üretim durdu, dışalıma dayalı bir ekonomi akıl almaz açıklarla devam ettiriliyor. Sıcak para cennetine çevrilen ülkemizde kumar örneği bir koyanlar beş götürerek deveyi hamutu ile yutuyorlar. Tarım çökertildi. GDO’lu tarım ürünleri hemen her yerde kitlelerin sağlığı hiçe sayılarak üretilmeye devam ediyor. Yabancı menşeili tohumlar bir kez kullandıktan sonra bir daha kullanılamıyor. Özellikle de hububat üretiminde iki ya da üç yıl üst üste ekildiği zaman buğdaysa arpaya dönüşen sonuçlar ortaya çıkıyor. Sendikal hak ve özgürlükler, siyasi örgütlenmeler ve her türlü muhalif hareketler AKP’nin gözlemevlerince dinlenip fişleniyor. Dinlenenlerin sayısını kestirmek bile zor. Bu alandaki işleyiş keyfilik noktasında. Dış politikada AKP’nin “sıfır çözüm” adıyla yürüttüğü politikalar topu dikmiş olduğu gibi bölgemizde de ABD emperyalizminin çıkarlarına uygun olarak yürütüldüğü için değil sıfır çözüm onlarca problem olarak karşımıza çıkıyor. Özetle ne demiştik; AKP gibi işbirlikçi bir partinin iktidarı krizin başat aktörü olarak tepemizde bulunuyor.
AKP’li bakanlar, arka arkaya ABD ve AB ülkelerinde geliyorum diye bağıran krize dikkat çekiyorlar. Bir başka deyişle seçimler sırasında uygulanan bol keseden harcamaların yarattığı kara deliğin üstünün örtülmesi için bir neden bulmaya çalışıyorlar. Hoş bu ülkenin geniş emekçi yığınlarının yaşamları kriz içinde geçiyor zaten. İş, aş, gelecek korkusu yığınların canına okuyor. Zenginler daha da zenginleşirken, yoksullar iyice dibe vuruyor. AKP’nin çokbilmiş bakanları ise açıklama üstüne açıklama yaparak yaşanacak krizin Türkiye’ye nelere mal olacağının bilgilerini veriyorlar. Diyorlar ki, kimse çok harcamasın. Ne garip değil mi? Bir ülke düşünün 60 milyonu neredeyse karnını zor doyurur, giyinemez, barınamaz, sağlık ve eğitim hizmetlerinden doğru dürüst yararlanamazken bakan beyefendiler çıkmışlar az harcayın diyorlar. Az harcayın dedikleri yığınların cebinde zaten harcayacakları para yok. Oysa AKP iktidarı ile palazlanıp YÜRÜ YA KULUM içine girenlerin yaşamlarına bakalım bir de. Onlar; dün cennetten söz ederlerken yaşadıkları dünyayı cennete çevirmişler öyle bir şatafat içinde yaşıyorlar ki demeyin gitsin. Bakan beyefendilerin ise dilleri gerçekleri söylemeye varmıyor, geveleyerek söyledikleri sözleri genele söyleyip çıkıyorlar işin içinden.
Türkiye AKP iktidarının 10 yıllık iktidarına yine iyi dayandı. Öyle bir talan alanı yaratılmış ki, kapanın elinde kalıyor. Bütün bunlar rahat rahat yaşansın diye ihale kanunu üstüne ihale kanunu değiştirenler her nedense yağmanın yarattığı krizi görmek bile istemiyorlar. Yaşam alanlarını bile ayıran zenginlerin şaşalı yaşamlarını krizden bile saymıyorlar. Yemeleri, içmeleri, gezmeleri, tozmaları, giymeleri başlı başına halkı adamdan saymama eyleminin bile ötesine geçmiş olanlar her nedense krizin faturasını hiç mi hiç ödemeden yaşamlarını sürdürürlerken yığınlar kuru ekmeği bulamaz hale gelmişler.
Kriz yaşamın her alanında var. Futbolda yaşanan kriz olayları ve buna bağlı olarak şike iddiaları bugünün sorunu hiç değil. Bu meretler dünde vardı bugün de. Yoksa Ankaraspor birinci lige nasıl çıkardı? Ya İstanbul Belediye Spor nasıl oldu da birinci lig takımı oldu? Kasımpaşa’yı anımsayan var mı? Ya kendilerine Gakkoş lakabını takan Elazığspor nasıl oldu da birinci ligin takımı oluverdi? Nedense bunları sorgulayan bir babayiğit ortaya çıkmıyor? Şimdiyse birileri çıkmış düğmeye basmış ve tutuklamalar gerçekleşmiş. Bana sorarsanız bu şike işi arkasında siyasetçi olmadan yapılacak şeyler değildir. Öyle olmasaydı belediye başkanları çıkıp da her biri bir takım sahibi olmaya kalkmaz, takım üzerinden milyonları deve etmeye girişmezlerdi.
Deveye sormuşlar; “Neren eğri” diye, o da demiş ki; “Nerem doğru ki?” Bu AKP iktidarının işi de o hesap, bunların neresi doğru ki? Bunların konuşmaya başladıkları krizin de gerçek nedenleri her ne kadar küreselleşme döneminde baş emperyalist ülkelerde yaşananların aynısının ülkemize yansımaması düşünülmezse, AKP iktidarının varlığını da kriz nedeni saymamak için insanın gözlerinin kör olması gerekir. Zaten kapitalist sistemin kendisi bir krizdir. Bu yüzden de yeryüzünde kapitalist sistem egemen olduğu sürece de kriz hiç mi hiç eksik olmayacaktır. Yaşanan krizler sadece ülkeden ülkeye farklılıklar gösterse de öz itibariyle aynıdır. Biz sadece bu gerçeğin yanına bir de AKP iktidarını ekliyor, gerçeklerin halkımızın bilincine çıkmasını sağlamaya çalışıyoruz. Beyler, beyefendiler AKP’nin başbakanı, bakanları on yıllık iktidarınızı zahmet edip bir gözden geçirin, o zaman göreceksiniz ki, kriz siz var oldukça daha da ağırlaşarak devam edecektir. Hoş kriz sizin paçalarınızdan akıyor. Kriz salt ekonomik alanda da yok. Sizin inanç alanınız da başlıbaşına kriz. Çünkü AKP’li Bursa milletvekili diyor ki; “Recep Tayyip Erdoğan’a dokunmak ibadettir.” Bize göre bu bile inanç dünyasını altüst edecek bir dalkavukluktur. Ama nerede sizde o göz ki göresiniz? Yazımızı Bay Tayyip’in çok konuştuğu bir vaazla bitirelim.
“GÖZLERİ VAR GÖRMEZLER…”
BEYLER GÖZLERİNİZ VAR GÖRMÜYORSUNUZ. DEMEK KRİZ VAR ÖYLE Mİ? HAKLISINIZ BİZE GÖRE DE VAR. ANCAK İLK AKLA GELECEK OLAN İKTİDARINIZI İŞARET ETMEK KOŞULUYLA…