DEMEK Kİ NEYMİŞ…

Yazan: Turgut Koçak 5 Aralık 2014

Hani bir söz vardır ya; “Allah konuşturuyor” diye, sanırız bu söz birileri için cuk diye yerine oturuveriyor. Yaşamlarında hiçbir zaman ilerici, devrimci ve de sosyalist olmamış olanların karşılarına bazı fırsatlar çıkardığınızda gerçekler gün gibi ortaya çıkıveriyor. Yavuz Bingöl, Alev Alatlı ve daha ilerici geçinen pek çok kişi böyle.

Berkin Elvan’ımız yaşamını yitireli daha çok olmadı ama Berkin’in üzerinden konuşulup durulmasını da doğrusu içimize sindirmemizin olanağı yoktur. Anımsarsınız, Recep Tayyip Erdoğan miting meydanlarında Berkin Elvan’dan söz etmiş, oradaki güruha da Berkin Elvan’ın annesini yuhalatmıştı. Erdoğan’ın bu tutumu çok büyük tepkiler gördü, ancak karşı taraftan sayıldığı ve insani ölçüleri bize benzemediği için Recep Tayyip Erdoğan’dır dedik, bir tarafa not edip tarihe bıraktık bu tutumu. Ne var ki, birileri sahiplerinin ağızlarından konuşmayı hüner saymış olmalı ki, durup dururken Hürriyet Gazetesi’nde Ahmet Hakan kendisiyle söyleşi yapınca fırsat deyip döşendi vıcık vıcık yağ akan sözlerine. Neymiş efendim? Başkaları Recep Tayyip Erdoğan’ın annesi ile ilgili şeyler söylemişlermiş de, muhterem de çok duygusal olduğu için karşılığını miting meydanlarında Berkin Elvan’ın annesini yuhalatarak vermişmiş.

İnanın değerli okurlar; bu sözler bize hiç de içtenlikli gelmiyor. Bu sözleri söyleyenlerin bir çıkarı mutlaka vardır diye düşünüyoruz, kör değiliz ya olduğunu da görüyoruz. Yavuz Bingöl’ü izleyin nelerden yararlandığını görmekte zorlanmayacaksınız. Şeb-i Aruz programında yerini almış bile. Bir de kendilerini sanatçı sayan kimseler var. Onlarda çok sevdikleri Recep Tayyip Erdoğan’ın elinden sanatçı sayılma ödüllerini aldılar bile. Bunlardan birisi de Alev Alatlı’dır. Alev Alatlı’yı kimse geçmişine bakarak bizden saymamalıdır. Çünkü sanatçı demek aynı zamanda da aydın demektir ve aydın sorumluluğu diye de bir şey vardır. Aydın, özgürlüklerin gasp edildiği, yalanın, talanın, vurgunun, hırsızlığın, rüşvetin, nüfuz ticaretinin yapıldığı yerde öküzün trene baktığı gibi susup oturmaz. Eğer oturuyorsa da bu gibiler ne aydındır ne de sanatçıdır. Hele de yağdanlık rolü oynayarak alınan bilmem ne ödülleri ile sanatçı olunduğu dünyada görülmüş bir şey değildir.

Biz yazdık çizdik. Yazıp çizmeye de devam edeceğiz. Hani bir de Recep Tayyip Erdoğan’ın çeşitli kesimlerden seçilmiş “Akil insanları” var ya, onlar için de hayırhak sözler söyleyip geçiştirmek ne devrimciliktir ne ilericilik ne de sosyalistlik. Eğer Recep Tayyip Erdoğan bula bula KESK’in başkanı Lami Özgen’i buldu ve de o kişi bu görevi kabul ettiyse oturup düşünmek gerek. Bazıları devrimcilikte mangalda kül bırakmazlar ama iş bu gibi şeylerin konuşulmasına gelince binbir dereden su getirerek gerekçeler sıralayıp savunmaya kalkarlar. Ancak Yavuz Bingöl böyle dedi diye her ne hikmetse ortalığı yıkıp geçerler. Soruyoruz; siz bu davranışta en küçük bir içtenlik buluyor musunuz? Yoktur, çünkü Ali’nin külahını Veli’ye, Veli’nin külahını Ali’ye giydirmeyi devrimcilik sananların ne ilkesi vardır ne de onların devrimciliğine güvenilebilir.

İşte bu yüzden devrimci olmanın ilkeleri olduğunu söylüyor, ilkesiz davranışlara prim vermenin ise ikiyüzlülük olduğunu belirtiyoruz. Sol ve sosyalist kesimlerden ihanet edenlere de şaşırdığımızı sanmayın. Böyleleri her zaman çıkacak ve bizlerin ayağına sahiplerinin sesi olarak çelme takmaya çalışacaklardır.

Ancak tarihin çarkları da dönmeye devam edecek ve insanlık düşmanları da yerle yeksan olmaktan yakalarını asla kurtaramayacaklardır.