Yazan: Turgut Koçak 10 Ocak 2020
Söyler dururlar. Bozuk bir saat bile günde bir kez doğruyu gösterir diye. Bu söz şöyle söylenmeli bence.
Duran saat günde bir kez doğruyu gösterir.
Tamam, bu böyledir ancak dinci ve sağcı politikacıları bu belirleme bile doğrulayamaz. Çünkü dün söylediklerini bugün tam tersini söyleyerek kendileri yalanlamaktadırlar.
Örneğin; Libya konusunda ne söylüyordu; Recep Tayyip Erdoğan? Meşru iktidarla, terörist Hafter arasında arabulucuk yapılamaz. Peki, sonra ne oldu? Putin geldi Türk Akımı açılışına katıldı, ne konuşulduysa konuşuldu bir de baktık gördük ki arabuluculuk yapılabilirmiş. Oysa daha önce duyduğumuz şahince sözler birden unutulduğu gibi böylece de Libya konusu başka bir mecraya çekilmiş oldu.
Hani bazen türkü söyleyen birine değiştir denilerek yeni bir Türkiye başlaması şeklinde geçen yarışmalar olur ya tıpkı öyle şeyler yaşanıyor. Ancak bu kez değiştir sözcüğünü söyleyenler özellikle belirtmek isteriz ki güçlüler oluyor. Güçlülerin karşısında da geri adım atılarak bu kez de başka türlü bir davranış sergileniyor. Oysa iç politikada dediğimiz dedik çaldığımız düdük dayatmaları yaşanıyor. Şu Kanal İstanbul Projesi için onca haklı nedenler ileri sürülmesine karşın Başta Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere bütün AKP ve saray iktidarını oluşturanlar yapacağız da yapacağız diyerek hem bilimi hem de doğanın verdiği tehlike sinyallerini dikkate bile aldıkları yok.
Bu yüzden artık bizler bu politikacılarla değiştir oynamaktan başka bir yolda bulamıyoruz.
Şimdi gelelim şu Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un insanın tepesini attıran tutum ve davranışlarına. Adam bakan olarak Ensar Vakfı ile çocuklarımızı kafasını ütülemek için anlaşma yapmış. Oysa onca şaibeli işlere karışmış olan dinci bir kuruluşla karşı karşıyayız. Böylesine sabıkalı bir kuruluşla eğitim bağlamında anlaşma yapılması gerçekten de tarihe geçmesi gereken bir olay olmanın çok ötesindedir. Daha da açık söylemek gerekirse böyle bir adım atan kimseden bu işin hesabı kesinlikle sorulur, sorulmalıdır da.
Hem bu nasıl bir iştir. Ziya Selçuk acaba kendi okullarında böylesine sarıklı, cübbeli kimselere görev verilmesini sağlar onları kendi özel okullarına çağırır mı? Çağıramazsa niye çağırmaz kamuoyu elbette ki merak etmektedir. Sözü uzatmanın gereği yok, yok çünkü Ziya Selçuk bir anlamda özel okul işletirken ticaret de yapıyor sayılır. Kendi okulunda böyle şeylere ortam hazırlasa bilmektedir ki ortada müşterisi de kalmayacaktır. Bu yüzden de yapılan anlaşmalarda kendi okulları kapsam dışıdır fakat iş devletin okullarına gelince değişmekte, çocuklarımız sarıklı, cübbeli ve türbanlı öğretmenlerin ellerine teslim edilerek camilere götürülmekte, küçücük kızlarımızın başına türban takılıp erkek çocuklarımızın kafasına ise takke geçirilmektedir.
Diyelim ki bütün bunlar yararlıdır ee peki, niye Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk işe kendi özel okullarından başlamamaktadır da devlet okullarını kafa ütüleme yeri haline getirmek gibi bir yolu yerinde görmektedir?
Yazımızı noktalarken bir konuya daha değinerek bitirmek iyi olacak. Ekrem İmamoğlu, bize göre şirin mi şirin konuşmalar yaparak belli bir kesime nasıl ayrım yapmadığını göstermek için özel çaba harcamaktadır. Neymiş efendim, işe alma konusunda türbanlı kızlarımıza ve bacılarımıza karşı daha fazla duyarlılık gösteriliyormuş. Niye acaba? Yoksa türbanlılar çok büyük haksızlıkla mı karşı karşıyadırlar? Eğer öyle düşünülüyorsa kota da koymak gibi bir düşüncesi var mıdır sahiden merak ediyoruz. Ülkemizde asıl kadre uğrayanlar başı açık kadınlar olduğu halde bu yana yontma gayreti niyedir peki?
Bir de şöyle bir şey var. Bugün AKP’den devralınan belediyelerde işinin ehli olmayan salt kayrılmaktan kaynaklı nedenlere bağlı olarak kadrolar o kadar şişirilmiştir ki bunu bilmeyen yoktur. Durum bu olunca da belediyenin hizmetlerinin aksamamasının olanağı var mı? Salt böyle olduğu için belediyenin ulaşımı aksamakta, görevliler görevlerini hakkıyla yerine getirmemelerinden kaynaklı adeta işler zaman zaman sabote bile edilmektedir. Bence sıradan işçi ve emekçiler eğer işlerini yapıyorlarsa diyeceğim bir şey yoktur ancak işlerini yapmıyorlarsa, daha üst düzeyde görev alanlar ise bugün kayrılmaktan kaynaklı yerlerini hâlâ koruyorlarsa işte burada çok önemli bir sorun var demektir. Yani, yanisi şu; biz kimseye dokunmuyoruz diye CHP’liler ve AKP ve MHP’li olmayan kimseler hiç mi işe alınmayacaklardır?
Biz yine de söyleyelim cehennemin yolu iyi niyet taşlarıyla döşenmiştir sözü var ya işte bu sözün özü tam da bu anlayışa den düşmekte, popülizm ise pek çok şeyin önüne geçirildiğinde her şey tepetaklak olmaktadır.
Söylüyoruz, uzun zamandan sonra kazanılan belediyeler bu kafa yüzünden bir daha yitirilirse bir 25 yıl daha mı bekleyeceğiz yoksa her şeyi hakkaniyetle yerine getirip olması gerektiği gibi mi davranacağız.
Buyurun karar verin ama şirin gözükmek için de havalara girmeyin!..