Yazan: Turgut Koçak 13 Nisan 2014
Recep Tayyip Erdoğan bambaşka bir kişiliğe sahip. En iyi öğretmen, en iyi doktor, en iyi politikacı, en iyi hukukçu, en iyi mühendis, en iyi muhtar, en iyi belediye başkanı, en iyi işdamı, en iyi imam, en iyi akademisyen, en iyi çevreci, en iyi şu budur kendisi. Bu yüzden de kim ki görevini yapar ve görevini de hakkıyla yaparsa ucu Recep tayyip Erdoğan’a dokunacağı için Erdoğan çıkar lafı yapıştırıverir.
“Görevini yap!”
Yukarıda saydığım görevler dışında kalanları saymadım çünkü Recep Tayyip Erdoğan onları saysaydım kesinlikle onlardan da daha iyi o olurdu. Nitekim Erdoğan’ın son bombası da Anayasa Mahkemesi’nin önünde patladı.
“Cübbeyle siyaset yapamazsınız”
Peki, Anayasa Mahkemesi, Recep Tayyip Erdoğan’ın çıkardığı yasaların Anayasa’ya aykırı olup olmadığını görüşmez, iktidar tarafından ihlal edilen hak ve özgürlüklerle ilgili başvurulara “Bu benim işim değil” diye bakmazsa acaba o yüksek yüksek çok yüksek mahkeme ne işe bakar? Gerçi bakacağı konularla ilgili önerilerimiz de yok değil ama konumuz bu değil. Konumuz Recep Tayyip Erdoğan’ın o yüksekten bakan, atan tutan sorunlu kişiliği.
Recep Tayyip Erdoğan’ın söylediklerine bakınca gerçekten de şaşırmamak elde değil. Ancak bu kişilik de durup dururken oluşmadı. Çevresini saran yalama ve yalaka takımı bu zatı muhtereme öylesi bir kimlik vehmettiler ki, o kimliğe sahip kişi elbette çıkacak ortalığı darmadağın edecek, kim önüne çıkarsa haddini bildirip haşlayacaktı. Geldiğimiz noktada ortalama bir burjuva nezaketi bile taşımayan Erdoğan da diktatör olup çıktı. Bu yüzden de her şeyi ama her şeyi yapabileceğine öyle inanıyor ki, had bilmezliği de bu yüzden zaten. Bugüne kadar bu ülke çok ağır eleştiriler yaptığımız yöneticileri tanıdı. Bu yöneticilerin hemen hiçbiri Recep Tayyip Erdoğan kadar yargı ile sorun yaşamadı. Bir tek Recep Tayyip Erdoğan’ın bu denli sorun yaşıyor olması gerçekten de bir rastlantı sayılmamalıdır.
Recep Tayyip Erdoğan yargı ile iki nedenden dolayı büyük sorunlar yaşadı yaşıyor.
Birincisi; Recep Tayyip Erdoğan dünya görüşü gereği dini ilkelere dayalı bir devlet yapısı oluşturmak istiyor, bu yüzden de sık sık yargı ile karşı karşıya geldiği için yargıya karşı tutum almak gereği duyuyor. Bu yüzdendir ki Anayasa değiştirilip AKP iktidarı tarafından tepeden tırnağa yeni baştan tasarlanan yargı yine de istedikleri sonucu vermedi. Yargı geniş halk yığınlarının da tepkisi ve hukuk kurallarının bir ölçüde de olsa anımsatılmasıyla iktidarı mevcut hukuk çerçevesi içine çekmek istiyor. Oysa Recep Tayyip Erdoğan’ın düşündüğü ülke ve dünya hiç de öyle bir ülke ve dünya değil.
İkincisi; dünya görüşü Recep Tayyip Erdoğan gibi olanlar, suç olduğu toplum tarafından bin kez kanıtlanmışta olsa amaçları yolunda yapıldığını düşündükleri için yapılanlar suç olarak görülmez de sayılmaz da. Ne Başbakan’ın bu kadar serveti nereden edindiği, ne oğlunun gemicikleri, ne TÜRGEV aracılığı ile yağan dolarlar-Eurolar, ne ihale yolsuzlukları, ne oluşturulan havuzlar, ne kara para işi, ne hükümette yer alan bakanların rüşvet ilişkileri say say hiçbiri bunların katında suç değildir. Ne var ki, bütün bu vur patlasın, çal oynasın işleri yine de gelir mevcut hukuk sisteminin bir yerine takılıverir. İşte o zaman da bu zatı muhteremde şafak atar evinde bulundurduğu paraları sıfırlamak için göbeği çatlar. Eee bunları suç kabul edip peşine düşen yargı Recep Tayyip Erdoğan’ın işine gelecek değil ya, o da bir iki sarsılır, düşecek gibi olur ve kendisini toparlar ve kendisini hedef aldığını düşündüğü ne savcı ne de yargıç kalır ortada. Hepsini bir yana savurup işini bitiriverir.
Sonra da işini bitirmiş olmanın gevşekliği ile sesini bütün Türkiye’ye ve dünyaya duyurur.
“CÜBBEYLE SİYASET YAPAMAZSINIZ!”