Yazan: Turgut Koçak 1 Aralık 2022
Geçen yıl 1-3 Aralık 2021’de yapılan 20. Eğitim Şurası’nda iktidarın hoşuna giden şeylerin dışında hiçbir şey konuşulmadı. Gündemi belirleyen eğitimden çok iktidarın nasıl propagandasının yapılacağı öne çıktı ve öyle ki hâlâ etkisini süren corona salgınından bile pek söz edilmedi. Dolayısıyla bu şuranın işe yarar tek bir yanını görmedik.
Oysa iş çocuklarımıza din eğitimi verilmesi konuşulurken okul öncesi çocuklarımıza bile kalıcı din eğitimi verilmesi şeklinde düşünülen çağdışı yaklaşım zorunlu hale getirildi. Sonra bir de baktık gördük ki 2022 Yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı’nda 5 yaşta okul öncesi eğitimin zorunlu eğitim kapsamına alınacağına bunun için seçenek arandığına dair görüşler yer aldı. Sonra da bu anlayış tavsiye kararlar olarak benimsendi. Sonra da bu karar toplum temelli kurum olarak dile getirildi.
Toplum temelli kurumlar ise Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı 4-6 yaş arası kurslar belediyelerce ve derneklerce açılan kursları kapsadığını anlamış olduk. Dernekler denilince o bizim bildiğimiz demokratik kitle örgütü kapsamına giren dernekler değil elbette. Bunlar daha çok cemaat, tarikat ve dini dernek ve vakıfları kapsıyor. Bu konu iktidarca büyük başarı olarak kamuoyuna sunuldu. Neymiş efendim bu alanda yüzde 153,4 oranında bir artış olmuş. Bu konu ne yazık ki MEB’in istatistiki bilgilerinde yer aldı. Böylece 2021-2022 yılında eğitim gören toplum temelli kurumlarda öğrenci sayısı 127 bin 258’e çıkmış.
2021 yılında yapılan şuranın ikinci maddesi ise mesleki eğitim konusu oldu. Mesleki eğitim konusu organize sanayi yörelerine yakın yerlerde kurulacak, böylece işverenlere ucuz işgücü sağlanarak çocuklarımızın alın teri yok pahasına sömürülecek. Bir önemli nokta da şuydu. Bizlerin bildiği meslek okullarının var olan işlevi sona erecek çocuklarımıza çıraklık eğitiminden ibaret bir eğitim verilmiş olacaktı ki sömürücü sistemin işine ne geliyorsa ayar öyle yapılacaktı. Çocuk işçiliğin kapısı da böylece sonuna kadar açılıp bu konuda eleştiri çeken bu durumun da önü kapatılmış olacaktı. Sorulduğunda ise mesleki eğitim okullarında veriler eğitim gereği denilip bizlere yutturulacaktı olanlar. Bu amaca 1 yıldın kısa bir sürede ulaşıldı ki demek ki bu iktidar zaten böyle bir hazırlığı çoktan yapmıştı.
Özetle. MESEM adı altında ki mesleki eğitim merkezlerinde “çocuk işçi” olarak işe koşulan çocuklarımız yalan istatistiklere dayanılarak burada eğitim gören çocuk sayısının da kısa bir süre içinde 1 milyonu aştığı bilgisi verildi. Şimdi bizim vergilerimizle yine bizim çocuklarımız asgari ücretin yüzde 30’u (12 sınıflarda ise yüzde 50’si) karşılığında sermayeye bedava iş gücü sağlanır hale getirilmiş oldu.
Şura’nın üçündü temel gündemi ise Öğretmenlik Meslek Kanunu olarak karşımıza çıktı. İktidarın amaçları ile uyumlu, öğretmenlikten çok siyasi iktidarın memuru haline getirilen, ücretleri de farklılaştırarak öğretmenler arasında dayanışmayı, birlikte hareket etmeyi engelleyen bir yol seçildi. Örgütlü mücadeleye böylece tırpan vurulacak, esnek, güvencesiz çalışmaya gıkını bile çıkarmayan öğretmen emeğini hiçe sayan ve piyasalaştıran bir anlayış egemen kılınarak öğretmenliğin içi boşaltılmak istendi ve bir ölçüde de başarı sağlandı. Bunun yasası da 3 Şubat 2022 tarihinde yasalaşmış oldu.
Şimdi oturup bu konuyu irdelersek bu iktidarın çıkardığı hiçbir yasa bizim için şaşırtıcı değildir fakat çalışanların ve yurttaşlarımızın da görüldüğü gibi yararına değildir. Çocuklarımızın kamusal ve bilimsel eğitim hakkı, eğitim emekçilerinin hakları için mücadele öyle ki bugün hepimizin gündeminde ilk sıraları almalı ve bu tür hileli girişimlerle iktidarın yapmak istediklerinin önü kesilerek daha fazla yıkımın önüne kesinlikle geçilmelidir.
Şimdi en çok konuşulan konulardan birisi de çocuklarımızın okula aç gidip aç geldiğidir. Anneler ve babalar çocuklarının beslenme çantalarına onların karınlarını doyuracakları yiyecekleri koyamaz hale getirilmişlerdir. Çünkü AKP ve saray iktidarı ile birlikte ülkemizde sömürünün ne denli ağır seyrettiğini yaşayarak görüyoruz.
Bugün okullarda ücretsiz yemek verilmesi tartışılıyor. Ne yazık ki görüyoruz ki AKP ve MHP’nin oylarıyla böylesi istekler reddedildiği gibi kimi belediyelerin bu yönde çabaları ise yasaklar getirilerek engellenmeye çalışılıyor. Biliyoruz çocuklar aç aç da karşımızda da çocuklarımızın bu içler acısı halini görmek istemeyen bir iktidar var.
Bu yüzden de bu iktidarı göndermek hepimizin en önemli görevi olmalıdır ki bizleri bu denli zor koşullara mahkum edenler bu kadar kolay bir davranış içine giremesinler…