ÇİVİSİ ÇIKTI

Yazan: Turgut Koçak 27 Nisan 2014

AKP zihniyetini yakından izleyin ne kadar saldırgan, ne kadar iftiracı, ne kadar yalan ve dolanla dolu bir dünyaları olduğunu göreceksiniz. Dün ak dedikleri şeye bugün kolaylıkla kara dediklerini, dün eşi menendi yok diye öve öve bitiremedikleri kimseleri bir anda paralel yapı, casus, en akla gelmedik suçlarla suçladıklarını görür ve şaşarsınız. Sizin anlayacağınız bunların ne sağına güvenilir ne de soluna. Zaten bu konuda Recep Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanı seçimi ile ilgili söyledikleri sözlere baktığımız zaman açıkça görürüz. Neymiş efendim; bunların sağı solu belli olmazmış. Yani şaşırtırlarmış.

Gerçekten de AKP’nin tasarımında şu ya da bu şekilde görev almışlara bir bakın, görür görür şaşırırsınız, duyar duyar aklınız tutulur. Hani bizler ülke insanları olarak iyilere hasretiz ya, bizim bu özelliğimizden dolayı sık sık tuzaklara düşürülür, güvendiğimiz dağlara kar yağdığını görürüz. Bir tarafta herkesi tokatlaya tokatlaya sert ve baskıcı zihniyetin temsilcisi Recep Tayyip Erdoğan vardır diğer tarafta ise yumuşak başlılığı ve sözümona demokrat görünüşlü Abdullah Gül söz konusudur. Recep Tayyip Erdoğan’la feleği şaşırtılan yığınlar Abdullah Gül ile yüreklerine su serpmek isterler. Bu yüzden de devletin başı olarak onun doğru yapacağına inanırlar. Sizin anlayacağınız iyi polis kötü polis oyunu hep geçerlidir bizim ülkemizin insanlarının yaşamında. İnternet Yasası’nı Recep Tayyip Erdoğan bağırta bağırta gecirtir, bir sürü insan Abdullah Gül’den döneceğini düşünür ama Gül bir çırpıda imzalayıp Resmi Gazete’de yayınlar ve de bu baskıcı yasa yaşamımızın bir parçası oluverir. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun mevcut işleyişi ve yapısı Beyefendi’nin hoşuna gitmez, hop bir yasa Gül yine basar imzayı. Nihayet gündeme MİT Yasası gelir. Bu yasa ki, keyfiliğin tavan yaptığı bir yasadır, AKP’nin 2 çok çok çalışkan milletvekili tarafından yasa taslağı olarak bile değil, yasa teklifi ile getirilir meclisten geçer. Herkes Abdullah Gül’ün imzalamayacağından emin beklerken vız bu yasa da imzalanmıştır. Anlayacağınız bir kumpas kurulmuştur ki demeyin gitsin.

Bugünkü Sözcü Gazetesi’nde var. AKP’liler dün iyi dediklerine nasıl kötü deyip yollarını ayırmışlar tek tek görüyorsunuz. Bunlar için Erbakan görülmemiş bir liderdi, bir de baktık ki, ondan kötüsü yok. Birlikte parti kurdukları Abdüllatif Şener vardı, şimdi onun için AKP’liler tarihin çöp sepetine atılmıştır diyorlar. Çömez vardı AKP milletvekili. Üstelikte Recep Tayyip Erdoğan’ın doktoruydu. Ne oldu? Çömez Ergenekon davasından dolayı Türkiye’ye bile gelemiyor. Beşar Esad, Recep Tayyip Erdoğan’ın kardeşiydi, birlikte tatil yapıp bakanlar kurulu toplantılarını birlikte yapma kararı almışlardı şimdiyse Recep Tayyip Erdoğan Suriye’nin başına ipten kazıktan kopma yüz bine yakın teröristi sarmış, Suriye’de katliamlar gerçekleştirilmesi için her türlü yardımı yapıyor. Erdoğan’la Fethullah Gülen arasından su sızmazdı. Şimdi hem paralel yapı hem de casus oldu. İdris Naim Şahin İmam Hatip’ten sınıf arkadaşıydı, yolları ayrıldı. Ordu’daki Otobüs terminalinden bile Şahin’in adı sökülüp düşman ilan edildi. Savcı Öz Recep Tayyip Erdoğan’ın en güvendiği kişiydi. Bu nedenle zırhlı aracını bile ona vermişti vermesine ya, arkası kötü geldi. Şimdi bu savcıdan daha kötü biri yok. Hakan Şükür futbol dünyasından getirilmiş milletvekili yapılmıştı. Recep Tayyip Erdoğan, Hakan Şükür’ü reklam figürü olarak görmüş ama şimdi ise onu bir kaşık suda boğacak kadar düşman görüyor. Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, en yüksek mahkemede tam da istedikleri adamdı adam olmasına ya; işin rengi değişti. Anayasa Mahkemesi’nin 52. Kuruluş Yıldönümü dolayısıyla yaptığı konuşmadan sonra artık Haşim Kılıç için neredeyse olumsuz anlamda kullanacak sıfat bulmakta zorlanıyor AKP’liler. Örneklerimizin sayısı o kadar çok ki, say say bitiremeyiz. Bu yüzden de AKP’liler; bugün için Recep Tayyip Erdoğan ve ekibinin gözünde muteber olabilirler ama yarının ne getireceği belli olmaz. Artık en hain mi olurlar, yoksa en münafık mı bilemeyiz. Yani işin özü; bu iktidar salt karşı oldukları kimseler için değil, herkes için sadece ve sadece bir yıkımı ifade etmektedir. Bu yüzden de bu iktidara kim ki dayanaktır, dayanak olmasının karşılığını erinde gecinde kaçınılmaz olarak görecektir. AKP iktidarının da, iktidarın başı Recep Tayyip Erdoğan’ın da çivisi çıktı. Ali kıran baş kesen bir kişinin ne yapacağı belli olmaz demeyeceğim çok bellidir çok. Emir verir gençler öldürülür, emir verir 1 Mayıs yasaklanır, emir verir işçiler grev yapamazlar, emir verir yargı çil yavrusu gibi dağıtılır, emir verir kimsenin çalışma güvencesi söz konusu olamaz. Görevden alınırlar, sürülürler, işlerine son verilir. Emir verir ortada ne suç kalır ne de suçluya yaptırım getiren yargı. Uzatmayalım, gerçekleri görmek isteyenler görür duymak isteyenler ne acayip bir şeyle karşı karşıya kaldığımızı duyar.

Ne söylesek yetersiz ne yazsak eksik. Şu suriye’de çamura saplanan ve on binlerce insanın katlinden sorumlu olan AKP iktidarının ülkemizi ne duruma düşürdüğüne işaret edip yazımı bitirmek istiyorum.

TSK’nın Süleyman Şah Saygı Karakolu’na yaptığı sevkiyatın Irak ve Şam İslam Devleti’nin eskortluğunda yapılması gündemimize önemli bir olayı daha getirmiş oldu. Bu sevkiyatı ise dünyaya IŞİD hesaplarından duyurdu. PKK’nın kontrolünde bulunan Kobena’dan hareket eden TSK konvoyunun IŞİD bayrakları altından silahlı militanların eşliğinde geçmesi TSK ile ve AKP iktidarının ne menem bir bataklıkta kulaç attıklarını göstermesi bakımından çok ama çok önemli. Öyle ya yasalar çıkarılıp yasaklar konulması boşuna değil.

Şu Recep Tayyip Erdoğan iktidarı döneminde daha nelere tanıklık edeceğiz diye soruyorum ama Recep Tayyip Erdoğan’ın da fazla zamanı yok.

Üstelik de dar zamanda dar…