CEZA CEZA NEREYE KADAR?

Yazan: Turgut Koçak 11 Aralık 2015

Cumhuriyet Gazetesi’nden Can Dündar ve Erdem Gül’ün tutuklanıp Silivri’ye gönderilmesinden sonra da gazetecilere yönelik yıldırma ve gözdağı girişimleri hız kesmedi. BİRGün Gazetesi 17 Şubat 2015 günü attığı “Katil ve Hırsız Erdoğan” manşeti nedeniyle yargı önüne çıkarıldı ve Uğur Can, Berkant Gültekin ve Barış İnce’ye Erdoğan’a hakaret nedeniyle 11 ay 20 gün ceza verildi. Mahkeme bu cezanın arkasından temyiz yolu açık olmak kaydıyla cezalar 1 yıl ertelendi.

Gazeteciler yargılanırken çok sayıda yurttaş ve milletvekili de gazetecilere destek verdiler. Duruşma sırasında gazeteciler geri adım atmadılar ve manşetlerinin arkasında durdular. Gazeteciler; atılan manşetin toplum tarafından sokaklarda dile getirildiği ve mahkemenin vereceği kararın bu gerçeği değiştirmeyeceğini vurguladıkları duruşmada sonuç olarak ceza aldılar.

Bilindiği gibi yargıya el atan AKP salt kanunları değiştirmekle kalmadı, aynı zamanda da yargıda görevli savcı ve yargıçların hukuk anlayışlarına da kendine uyduran önemli adımlar attı. Bir yandan polis devleti zihniyeti egemen kılınırken, diğer yandan da bu zihniyeti sözüm ona yasalarla ve yine sözüm ona yargıçlarla güçlendirdi. Bir başka deyişle ortada ne bağımsız yargı kaldı, ne de yurttaşların güvenebileceği bir yargı sistemi.

Kuşku yok ki, hakaret içeriği taşıyan bir anlayışı savunmanın olanağı yoktur. Çünkü kimse kimsenin onurunu rencide edecek tutum ve davranışlarda bulunma haklarına sahip değildir.

Ancak kazın ayağı öyle değildir. AKP iktidarı ve bu iktidarın ortaya çıkardığı kişilikler ki, toplumsal yaşamı neredeyse kul köle yaşamına çevirmiş, hak ve özgürlükleri bir bir ortadan kaldırarak kimsenin düşüncesini açıklamasına fırsat vermediği gibi bu muhteremler istediklerine de en ağır hakaretlerde bulunmaktan çekinmemişlerdir. Gerçek bu iken bağımsız yargı kendiliğinden harekete geçip gerekeni yapması gerekirken yapmamış ancak emir büyük yerden olunca hiç zaman yitirmeksizin ve de suçlu olunup olunmadığına bakılmadan harekete geçilmiş ve insanlar özgürlüklerinden edilmiştir.

AKP iktidarı döneminde bu sözünü ettiğim tutuklama, uzun süre içerde bırakma ve akıl almaz cezalar verilmiş, bir durum değişikliği olunca da pardon bunlar paralel yapının işiymiş denilerek verilen cezalar belki de Türkiye tarihinde ilk kez yeni baştan ele alınarak arka arkaya beraatlar verilmiştir.

Şimdi de durum farklı değildir. Bu kez de yargıda AKP’li dönem başlamış, yine aynı hukuk tanımazlıkla gazeteciler tutuklanıp içeri konulmuştur. Nitekim Can Dündar ve Erdem Gül’ün durumu aynen böyledir. Ne var ki, biz hukuk insanı değiliz ama bizim dışımızda bir hukuk insanı olan İzmir yargıçlarından biri tarafından Can Dündar’a yazılan mektupla gerçekler en güzel şekilde dile getirilmiştir.

Peki, haksız konumlarına karşın, AKP iktidarı ve Recep Tayyip Erdoğan nasıl olmaktadır da bu kadar cüretkâr davranabilmekte ve yargıya istedikleri gibi müdahale edebileceklerini kendilerinde hak olarak görebilmektedirler? Bu sorunun yanıtı AKP iktidarının 13 yıllık dönemini adım adım izlediğimizde kolaylıkla ortaya çıkacaktır. Bir kez AKP iktidarı ülkeyi 13 yıldır çok ama çok kötü yönetmiştir. Kötü yönetmenin karşılığında da halk bir gün gelir oylarıyla AKP’yi iktidardan indiriverir diye düşünebiliriz. Nihayetinde beceriksizliğin hesabını halk oylarıyla sormuş olur. Ancak AKP’nin konumu salt kötü yönetmekten ibaret değildir.

Bu iktidar döneminde her türlü yolsuzluk ayyuka çıkmıştır. Rüşvet, adam kayırma, nüfuz ticareti gırladır. İhale yolsuzluğu, medyanın devlet gücü kullanılarak ele geçirilmesi, bakanlar düzeyinde isimlerin büyük yolsuzluklara karışması, Recep Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’la yaptığı konuşmaların herkesçe öğrenilmesi, onca zorbalık, onca cinayet ve polislere emri ben verdim demekten bile çekinilmemesi bu iktidarın rejim anlamında Türkiye’yi başka bir yere götürdüğünü açıkça göstermektedir.

Özetle bugün yaşadıklarımızın özünü buralarda aramak gerekir. Bugün Can Dündar ve Erdem Gül eğer içerdeyse çok büyük bir suçları ortaya çıkardıkları içindir. Eğer BİRGün Gazetesi Yazı İşleri Müdürü, Sorumlu Müdür ve Yayın Danışmanı’na 11 ay 20 gün ceza verilmişse şaşırılmamalıdır.

Çünkü gerçekler bütün çıplaklığı ile ortadadır ve bu rejimin adı faşizmdir.

Gerçekleri doğru okumak işte budur.