Yazan: Turgut Koçak 30 Nisan 2022
Hukuk bir gün gelir kimlere lazım olur bilmem de bu sözlerden bence iyice gına geldi. Biz kendimizi bildik bileli ülkede hukuk sürekli olarak ilericilerin, devrimcilerin, demokratların, demokratların ve sosyalistlerin tepesinde Demokles’in kılıcı gibi sallandırılmıştır. Bugüne kadar verilen cezalara baktığımız zaman hemen hepsi soygun, sömürü ve zulüm düzeni kapitalizmi koruma yönünde atılmış adımlardır. Bugün Canan Kaftancıoğlu’na verilen cezanın ve Kaftancıoğlu’na verilen cezanın da altında bu anlayış yatmaktadır.
Dünyanın her tarafında kapitalizm geniş halk yığınlarını susturmak ve sistemin işleyişini devam ettirmek için bir sürü baskı ve yıldırma yollarına gitmektedir. Bizim gibi burjuva demokrasisini bile içselleştiremeyip hazmedemeyen faşist ve diktatöryal yönetimler içinse bu tür uygulamalar gayet olağan bir şekilde uygulana uygulana bugünlere kadar gelinmiştir.
Hele dünya onca değişirken gözünü bu gelişmelere kapatmış olan İslam devletlerinde bu uygulama dünden bugüne hep devam ettirilmiş uygulamalardır. Türkiye bu tür anlayışın dışında bir yönetim anlayışını egemen kılmak istemiş olsa da kapitalizme yaslanan dinci, gerici ve faşist anlayışı ilke edinmiş yöneticiler tarafından sürekli olarak tehdit edilmiş, böylece geline geline AKP ve saray iktidarı anlayışı ile yönetilir hale getirilmiştir.
Türkiye’de bu denli ağır koşulların dayatılmasının elbette maddi koşulları vardır. Vardır çünkü Türkiye dış tekelci güçlerle işbirlikçilerin her anlamda ablukası altındadır. Sistem siyasetçileri de bu gerçeğin ışığında tabi ki da sahiplerine uygun siyasetçiler olacaklardır. Türkiye’de ne zaman ilerici, devrimci ve sosyalist görüşler güçlenmeye başlasa dış odaklı güçlerle yerli işbirlikçiler ele ele verip fidan doğrar gibi devrimcileri ve sosyalistleri doğramışlar içerlerde çürütmüşlerdir. Bu bağlamda AKP ve saray iktidarının ortaya nasıl çıktığına baktığımız zaman bu gerçeğin daniskasını görürüz. Hep Batı için ılımlı İslam adıyla bir iktidarın Türkiye’de işbaşında olması kadar istenen bir şey de yoktur. Şimdi kim çıkar da AKP iktidar olduğu günden bugüne ABD ve Avrupa’nın elinde oyuncak gibi kullanılıp Afganistan’dan Irak’a, Suriye’den Libya’ya, daha tüm bölge ülkelerine kadar emperyalizmin en iyi kullandığı bir iktidar olmadığını söyleyebilir?
Görüldüğü gibi azgın kapitalizm yüzünden Türkiye halkı neredeyse kuru ekmek bulamaz hale getirilmiştir. Bugün kamuya ait ne kadar kurum ve kuruluş varsa hepsi birer ikişer satılmış ve yabancıların eline geçmiştir. Bu yüzden kim ne söylerse söylesin Türkiye kadar ağır sömürü yükü altında olan saymaya başlasak kaç devlet sayabiliriz? Yine Türkiye’deki kadar hak ve özgürlüklerin çiğnendiği, hukukun tamamıyla askıya alındığı, kimsenin can güvenliğinin bile olmadığı kaç ülkeden söz edebiliriz.
Evet, Türkiye ağır bir sömürü ve baskı altındadır. Sistemin güvenliği için gerekli olan ne varsa hepsi misliyle uygulanmaktadır. Bu uygulamaları daha etkili olarak gerçekleştirmek içinse egemenler iki şeyi her fırsatta dibine kadar kullanırlar. Bunlardan birisi dindir, bir diğeri de etnik köken ayrılıklarıdır. Bugün AKP ve saray iktidarını ayakta tutan politik kimlikte her ikisi de maşallah dibine kadar vardır. Din gerektiğinde de etnik farklılıklar hem AKP hem de MHP tarafından öyle bir kullanılmaktadır ki insanlar sal bu yüzden gerçeklere kör bakar hale getirilmişlerdir. Zaten faşizmde böyle ayakta kalabilir. Türk İslam sentezi olayını açın bir bakın gördükleriniz gerçekten de en azından büyük çoğunluğunuzu şaşırtacaktır. Sonra dincilik, AKP ve saray iktidarının tam anlamıyla hamurudur. Dolayısıyla bu iki düşünceyi temel olarak devlet gerçeğinde esas olarak görenler asla hukuku, asla eşitliği, asla hak ve özgürlükleri savunamazlar. Savunamazlar çünkü gericiliğin hamuru bu saydığım özelliklerden yoğurulmuştur.
Şimdi Türkiye’de azgın bir iktidar zorbalığı vardır. Hukuk hiçe sayılarak maddi kanıtlardan yoksun yargı istenildiği gibi kararlar vermekte kafasına kim takılırsa susturmak için bir yolunu bulup içeri attırmaktadır. Son CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nun da durumu budur. İktidar hem Canan Kaftancıoğlu’nu susturarak kendine alan açmak istemekte, hem de Canan Kaftancıoğlu’nun kim şahsında geniş halk yığınları korkutulmak istenmektedir. Bu yüzden Canan Kaftancıoğlu’na ceza verilmiş siyaset dışına düşürülmek istenmiştir.
Sonuçta kimileri gibi CHP’li deyip olup bitenleri görmemezlikten gelmeye kalkma işi ne devrimciliktir ne de sosyalistliktir.
İşte bu yüzden pek çok benzeri davalarda dahil yüksek bir dayanışma ruhu örgütlenmeli ve bu iktidara gerçekleştirmek istediği alan kesinlikle kapatılmalıdır.