Yazan: Turgut Koçak 13 Haziran 2015
Yaşanan bazı olayları hafife alabilir,“adam canım sende ne olacak” deyip geçebilirsiniz. Geçmişte bu konuda yanılgıya düşenler çok yanıldılar, bundan sonraki adamsendeciler de yanılgının daha büyüğüne düşmüş olacaklar.
12 Eylül 1980 faşist darbesinin arkasından beşibiryerdenin başı Kenan Evren alana inip bol bol dinden imandan söz ettiğinde ne kadar önemseyen vardı bilmiyorum ama TSİP olarak gizli yayınladığımız dergi ve bildirilerde olup bitene değinmiş, bugünün tehlikelerine işaret etmiştik. Kenan Evren’in döneminde dinden imandan söz edilmesi bir yana, yurtdışına gönderilen imamların bile aylıklarını Suudi Krallığı vermeye başlamıştı. 12 Eylülcüler tarafından din her zaman olduğu gibi bir kez daha siyasetin en iyi kullanacağı malzemesi haline geliyor ve sola ve sosyalizme karşı bir silah olarak kullanılacağı düşünüldüğü için dinci çevrelerin sırtları sıvazlanıyordu. Böylece bu dinci ve tarikatçı çevreler serpilip geliştiler. Gün geldi Erbakan’ın partisi büyütüle büyütüle iktidar koltuğuna kadar taşındı. Zamanı mı değildi, yoksa uluslararası güçler Erbakan’a yeteri kadar güvenmiyorlar mıydı her nedense Erbakan’ın iktidar olması çok da istenmedi. Bu yüzden de değişik iktidar formülleri denenerek Erbakan iktidardan gönderildi. Sıra bildiğimiz koalisyon dönemlerine geldi. Ancak Amerika ve uluslararası sermaye güçleri açısından daha güvenilir bir iktidar gerekliydi ve bir operasyonla Erbakan’ın dizi dibinden kaldırılanlarla bir parti kurduruldu ve o parti iktidar koltuğuna ilk seçimde oturuverdi.
AKP iktidarı iktidarının ilk günlerinden başlayarak kendisini iktidara getiren güçlere öylesine büyük hizmetler verdi ki, bütün dünya ve ülkemiz insanları bu olup bitenleri şaşarak izlediler. Bu arada da dinci çevrelere kapılar sonuna kadar açıldı, eğitim sistemi baştanbaşa dini içerikli olarak değiştirilip yer gök İmam Hatip Okulları oldu. Geçmişe dönüp devlet tarafından kurdurulan Hizbullah örgütünü geçiyorum. Ülkemizde Ortadoğu çıkışlı pek çok örgüt cirit atmaya ve örgütlenmeye başladı. Bunların yerli versiyonları sokaklara indiler. Ve nihayet bugünlerde Irak’ta, Suriye’de, Yemen’de ve öteki Arap ülkelerinde ne kadar dinci örgüt varsa 13 yıllık AKP iktidarı döneminde hem onlarla organik bağlar kuruldu, hem de onların Türkiye topraklarında paralellerine izin verildi. Sözüm ona Hizbullah devletin pis işlerini yürütmek üzere kurulmuştu ama sonrasında baktık gördük ki, domuz bağlı infazlar başlamış, hem kendi içinden hem kendi dışından birçok kişi beton mezarlara gömülmüşler. Sonra devlet bu durumdan rahatsız oldu ve en tepedeki kişi ile birlikte birçok taraftarını operasyonlarla ortadan kaldırdı. Bir süre bekleme odasına alınan bu örgüt daha sonra HÜDAPAR olarak karşımıza çıktı ve yan örgütler de kurmaya başladı.
El Kaide, El Nusra, IŞİD, Müslüman Kardeşler sürüsüne bereket saymakla bitmeyecek denli çok örgütle 13 yıldır iktidarda olan AKP sayısız işler gördü. Doğal olarak bunca katliamdan sorumlu eli kanlı bu örgütlerin yaptıklarının AKP’nin ayağına dolaşmaması olası değildi, dolaştı da. MİT tırları ve bazı öldürme olayları, bunun içinde Reyhanlı katliamı da var su yüzüne çıkmış eylemler olarak önümüzde durmaktadır.
Seçimlerden önce Diyarbakır’da HDP mitinginde patlatılan iki bomba 400’e yakın kişinin yaralanmasına, 4 kişinin yaşamını yitirmesine neden oldu. Bu olayın arkasından da dinci örgütler çıktı. Arkasından HÜDAPAR üyesi İHYA-DER Başkanı öldürüldü ve karşılıklı infazlar yaşandı. HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’ın açıklamasına bakılırsa bu örgüt kendilerinden öldürülen her kişinin karşılığında kimleri öldüreceğini de isim isim saptamakla kalmadı, devletin bilgisinde olağanüstü bir şekilde silahlandı da. Bu tehlikeye işaret eden Demirtaş, olabilecek kimi acı olaylara da işaret ederek devletin bu konuyu dikkate almasını istedi.
Bizler AKP’nin marifetleri arasında camide milletvekillerinin propaganda toplantılarına tanık olduk. Kimi il ve ilçe başkanları camilere masa atarak bu tutumlarını sürdürdüler. Öyle ki, bunlar için artık camı minaresi süngü, cemaati de asker olmuş ve ortalıkta fitili ateşlemeye hazır bir bomba gibi varlık göstermeye başlamışlardı.
Önceki gün Urfa’da İHYA-DER’in başkanı için temsili cenaze namazı kılanlar bu sırada camiyi terk eden iki gence saldırıp linç etmek istediler. Bize göre bu olay basit bir olay olarak görülmemeli, bu olayı başka olayların da izleyeceği gözden ırak tutulmamalıdır.
Geldiğimiz noktada çok önemli payı olan AKP iktidarı 7 Haziran seçimlerinde tek başına iktidar olmasının önü kesildiği halde yine de iktidarda kalmak için her yolu denemeye devam etmektedir. Bu bağlamda AKP’nin işlediği suçlar göz önünde bulundurulmalı, iktidarla ilişkisinin kesilmesi için gerekli özveri gösterilerek halkın iradesi doğrultusunda bir tutum sergilemek elden bırakılmamalıdır.
Camileri bile linç yeri haline getirenler unutulmamalı ki, yarının Türkiye’sinde kanlı kalkışmalarda bulunabilir ve ülkeyi kan ve gözyaşına boğabilirler.