Yazan: Turgut Koçak 29 Ağustos 2020
Bir hal oldu ülkeye. Bilgisizliğe neredeyse destan yazılacak. Ne tarih takıyoruz ne tarihi eser umurumuzda. Sanatta neymiş, içine tükür gitsin. Estetik mi dediniz, ecüş bücüşlükten daha estetik ne olabilir ki? Doğanın canına okusak ne olur okumasak ne? Allah bize cennet gibi bir ülke vermiş. Tarım arazileri de, dereler de, ormanlar da bizim için ne ifade ederki? HES yaptırırsın. Olmadı beton binalar diker, maden ocaklarına ruhsat verir yağmaya açtırırsın ancak yine de el aleme rezil olmayalım bizim ülkemiz tam turizmlik. Gelin yabancılar, gelin de görün nasıl tarihi eserleri yok ettiğimizi heykellerin elini ayağını doğradığımızı. Valla biz var ya seversek Allahına kadar severiz. Sevgi uğruna yemediğimiz bok yoktur. Asarız, keseriz kırar geçiririz. Bu yüzden de İstanbul sözleşmesinden bize ne? Bizim sevgimize kim yetişebilir ki kim? Sonra yaman mı yaman kahramanızdır ha, bu konuda kimse bizimle boy ölçüşemez. Boylarının ölçüsünü alır göndeririz öbür tarafa…
Bütün bunları yapanlar biz değiliz elbette. Siz kimi kastettiğimizi anladınız. Onlar ki en kötü giyinir, en pahalı şeylerdedir gözleri, kimsenin gücünün yetmediği şeylere vurgundurlar ki bu şekilde göstermek isterler ne kadar ne sahibi olduklarını. Bunların evine gitseniz bulsanız bulsanız ağlayan çocuk çakmalarından çiziktirilmiş tablolar bulabilirsiniz. Kütüphaneleri vardır fakat ya rafları boştur ya da bazı süs kitapları süslemiştir rafları. Kadını ayrı, erkeği ayrı, evcek hepsinin altında çok çok arabalar vardır fakat göze batmanın ötesinde bir de fiyatları dışında hiçbir özellikleri yoktur. Ahlak onlardan sorulur, din iman sadece ıhtırılan develer gibi onların kapısına ıhtırılmıştır fakat her ikisini de ara ki bulasın bunlarda.
Tarihe merakları kılıcı en keskin olanlara bir de halkına kan kusturanlara meraktır. Hangi durum hangi durumun sonucudur sorsanız tii onlar kim yorum yapmak kim? Herkese diyecek bir şeyleri vardır. En çok da bir şeyler bilenlere takılır akılları. Onlara “entel-dantel” deyip akıllarınca dalga dubara geçerler. Dil bilmezler, diş bilmezler, iki sözü bir araya getirip konuşamazlar da ama iş atıp tutmaya gelince kimse ellerine su dökemez. Dolara kızıp dolar yakmaya kalkarlar. Dolar yükseldi deseniz bana ne ben dolar mı kullanıyorum demek de bunlarda modadır. Magandalıkları yüzünden, yüzlerine baksanız içiniz bulanır.
Koskoca yönetici olmuşlardır fakat bir bankayı sansalar sansalar güreş minderi sanırlar. Ordan burdan üç dört maaş alıp Allah verdikçe veriyor lütfuyla ödüllendirildikçe rütbeleri büyür ama kimlik ve kişilikleri küçülür. Seçim meydanlarına çıkıp siz bu fakire oyunuzu verin görün bakın o zaman dolar nasıl düşürülürmüş diye caka satmakta onlardadır. Yetmez bütün sebebi faize yükleyip işi çözeceklerini sanırlar da ne kadar faizleri düşürürlerse düşürsünler yine de ne doların yükselmesini durdurabilirler ne de dışarıya ödedikleri faizin miktarı azalır. Borcun faizini bile ödeye ödeye bitiremezler.
Halk öldük bittik döviz bu kadar çıkarsa halimiz nice olur dese dilleri açılır. Verip veriştirerek sana ne dövizden sen maaşını dolarla mı alıyorsun diyerek adeta caka satarlar fakat çokbilmişliklerinin altındaki cahil cühelalığı yine de örtemezler.
Bunlar ne hava raporuna inanırlar ne jeoloji bilimine, ne de dağlar taşlar, ırmaklar, denizler ve göller hakkında bilgi sahibidirler. Orman da neymiş onlar için yak, yok et, turizme aç olsun bitsin. O güzelim su alanlarında maden aramak onlar için defile bulmak gibi bir şeydir. Suların bir daha yeryüzüne çıkıp çıkmayacağı, çıksa bile zehirlenmiş olabileceğini bile takmazlar. Önlerine gelen yere kazanç sağlasın da tek; evler, villalar, apartmanlar dikerler. En verimli arazileri beton yığınına çevirirler. Çünkü inanırlar ki para kazanmadan hiçbir şey olmaz. Çünkü inanırlar ki Allah felaket vermese ne felaket olur ne de taş yerinden oynar ne de toprak kayar. Sel sel sele karışıp önüne gelen ne varsa yıkıp yok etmez.
Ha bir de Allah nasip ederse Sayın Cumhurbaşkanı pazartesi günü Giresun’a gidecekmiş. Ne yapacak ki Giresun’da demeyin olur ya bunca felaketi yaşayan halkın önemli bir bölümünün gözleri açılır da bir de olup bitenlerin gerçek nedenini kavrarlarsa neler olmaz ki? Bir kez AKP’ye kimse oy vermez. Vermeyince de iktidar koltuğunda oturulamaz. Oturulamayınca da bunca zenginliğin sahibi olanların işleri bozulmaz mı? Bozulur elbette.
Bu yüzden de üç bakan bir kepçede Giresun’un felaket yaşayan alanlarına gidip de mutluluğun resmini göstermediler mi?
O resmin daha kocamanını halk görse kötü mü olur? Abdülkadir Selvi ve bilumum yandaş sözüm ona gazeteci bozuntuları hazır olsunlar yağcılığa.
Başkanınız Allah izin verirse pazartesi Giresun’da olacak. Sizler de mutluluğun koskoca resmini yazmasanız var ya ipiniz çekilir ipiniz maazallah…