BUYURUN SÖZ SİZDE

Yazan: Turgut Koçak 29 Eylül 2013

Bizler uzun zamandır işçilerin, emekçilerin etnik kökenlerine göre bölünmesine bu bölünmeden kimi politik çizgilerin parsa kapmalarına karşı işçi sınıfının yüce öğretmeni Lenin’den de alıntı yaparak karşı çıktık. Dedik ki, konu ile ilgili Lenin, “Kim ki işçileri emekçileri etnik kökenlerine ve inançlarına göre böler parçalar karşıdevrimcidir” diyor. Bizim sözlerimizi birileri bilerek ve isteyerek çarpıttı ve dediler ki, “bizde biliyoruz ama ezilenlere sahip çıkılmayacak mı?” Değişen hiçbir şey olmadan yollarına devam ettiler. Etnik ayrılıklar her şeyin önüne geçti. Artık nerede bir etnik ve inanç farklılığı varsa öne çıkarılıp üzerinden politika yapılırken sınıf mücadelesinin alfabesi olana emek/sermaye çelişkisi üzerinden yürütülen politikalar neredeyse rafa kaldırıldı.

Hani hepimizin peşin peşin kabul ettiği bir şey vardır; “Aleviler devrimci olur” diye ya, bu önkabul yüzündendir ki, Alevilerin çeşitli dernekler adı altında örgütlenmesine hız verildi. Üstelik bu örgütlenmeyi gerçekleştirenler de her nasılsa dünün ve bugünün kendilerine komünist diyenlerince yapılıyor oluşuydu. Bu tür örgütlenmelerde başı çekenler gidip sözü geçen derneklerin tepesine oturmaktan da herhangi bir çekince duymadılar. İşte bu yüzdendir ki, bu tür derneklerin değişik sol siyasetler arasında yönetimde ben olacağım sen olacaksın çekişmesine dönüşmüş olmasını da çoğu zaman gerçekten de ibretle izledik.

Durum etnik bağlamda da farklı değildi. Bütün etnik ayrılıklar öne çıkarıldı. Sanki farklı etnik kökenden ve inançtan gelen emekçilerin bir arada kardeşçe kendilerini ezen uluslar arası sermayenin işbirlikçisi sermaye güçlerine karşı mücadelesi olanaksızmış gibi davranıldı. Doğal olarak bir tür farklılıklardan dolayı yaşanan olumsuz örnekler uluslararası sermayenin de işine geldiği için kapitalist emperyalist sistemin “Yeni Dünya Düzeni” adı altında sömürüsünü daha da güçlendirmesine yönelik çalışmalarını da öne çıkardı. Soros’cu birtakım sivil toplum örgütleri kurulup desteklenerek adına “Turuncu Devrim” denilen az herze yenmedi birçok ülkede. Bu yüzden de etnik ve inanç ayrılıkları yaratılarak emek güçlerinin bölünmesi en çok da kuşkunuz olmasın ki emperyalist kapitalist dünyanın işine yaradı. Bu konuda saymakla bitiremeyeceğimiz örneklerimiz vardır. Ukrayna’sından Gürcistan’ına, hatta Türkiye’ye kadar say say bitmez ülkeler Soros’cu yapılanmalarla yer sarsıntıları yaşadılar yaşıyorlar.

Bugünkü konumu, yukarıda dile getirdiğim konuya ayırmamın nedeni,; Tuncel Kurtiz’in Kaz Dağı’ndaki Tahtakuşlar köyü mezarlığına defnedilmesine Alevi olan bu köyün karar verici yaşlılarının karşı çıkmasıdır. Keşke Tuncel Kurtiz’in aklından bu köyle ilgili hiçbir şey geçmemiş, yakınlarının da bunu bir vasiyetmiş gibi anlamış olmaları hiç yaşanmasaydı. Niye derseniz, durup dururken bizler böyle bir sarsıntıyı yaşamamış, en gerici çevreler karşısında gülünç duruma düşmemiş olacaktık.

Bu olay yaşandı ya bir sürü insan twit atıp bu olaydan duydukları üzüntüyü belirtiyorlar. Altınova’da kurulu Alevi Derneği yola çıkmış bu köyün karar vericilerini ikna edeceklermiş. Birçok Alevi Derneği aynı yönde açıklamalar yaparak utanç duyduklarını dile getiriyorlar. Öyle ya bu olayın yaşanması bugüne kadar devrimci devrimci idare eden çoklarının da dünyasını sarstı. Bundan böyle inanç üzerinden örgütlenme ve politika yapılamayacağını da bu dostlara anlattı mı bilinmez ama bence yine de yararı oldu diyebilirim. Bugün çok aydın, çok devrimci birileri ortaya atılıp Tahtakuşlar Köyü’nün karar verici yaşlılarını bir güzel suçlayarak bunlardan ve kararlarından utanç duyduklarını açıklayarak gerçek Aleviliğin bu olmadığını da söyleyerek kendilerini rahatlatabilirler. Ancak bu düşünce yanlıştır. İnanç böyle bir şeydir. İnsana niye olduğunu tartıştırmaz. Çünkü tartışılırsa inanç olmaz. İnanç olmadığı gibi asla yanılmayan, her şeyi bilen bir gücün varlığının tartışılmasına götürür ki, işte filmde burada kopar. Bu yüzden asla Tahtakuşlar Köyü’nün karar verici ihtiyarları suçlanıp işin içinden çıkılmaya kalkışılmamalıdır. Bu tür girişimlerde bulunanlar eğer kendilerini sorgularlarsa bu olayda paylarının ne kadar olacağını da göreceklerdir.

Üstüne basa basa söylüyoruz. Etnik köken ve inanç üzerinden derinleşmelere gidenler sonuçta sermayenin çukuruna düşmekten kurtulamazlar. Etnik ve inanç farklılığından dolayı ezilenlerin haklarını savunmakla bu konuyu başat hale getirmek arasında farkı görmeliyiz, görmeliyiz ki, ilçelerde, kentlerde, kentlerin mahallelerinde insan örgütleyeceğiz diye dernekler oluşturmaya ve yönetimini kapmaya soyunmamalıyız. Doğru her zaman doğrudur. Eğer işçileri emekçileri örgütlemek istiyorsak işte çalışma yaşamı, işte çalışma yaşamından dolayı emek güçlerinin çektiği eza cefa. Sendikalılaştırma çalışması mı yapacağız; yoksa ileri unsurları politik örgütlenmeye mi çekeceğiz deniz karşımızda.

Buyurun yüzünüzü denize çevirin.

Yoksa Tuncel Kurtiz gibi değerli bir sanatçımızın cenazesine yapılan bu haksızlığın nedenini asla anlamak olası olmayacaktır.

Buyurun söz sizde.

Düşünün düşünün ki, bir sonuç çıkarabilesiniz.