BÜYÜK EKİM DEVRİMİ’NİN 103’NCÜ YILI

Yazan: Turgut Koçak 9 Kasım 2020

Ekim devrimi üzerinden 103 yıl geçti. Geçen onca süre içinde Büyük Ekim Devrim’i öneminden bir şey yitirdi mi diye soruyorsanız; yanıtımız ağız dolusu bir hayırdır!

Hem bizler, bu konuya alışılagelmişin çok ötesinde bakıyoruz.

Çünkü dünden bugüne Büyük Ekim Devrim’i ile ilgili o kadar çok söyler işittik ki hakkında yazılan yazılar, kutlama bildirgeleri vb. ne biliyorsak çoğu içi boş boş sözlerden daha ileri şeyler değildi fakat Ekim Devrimi öyle miydi acaba?

Büyük Ekim devrimi, başta işçi sınıfı olmak üzere, sömürülen, ezilen milyonlarca halkın kurtuluş umudu olarak tarih sahnesine çıktı ve kuruluş dönemiyle birlikte de ne yapılsa unutturulamayacak insanlığın yüreğinde ve beyninde yerini aldı. 1991 yılına kadar kimi gelgitlerle de olsa yeryüzünün bütün halkları katında önemini korudu.

Sosyalist iktidara ulaşılması için konu ülkemizde de pek çok yönüyle tartışıldı. Konu tartışılırken Sosyalist Devrim, Demokratik Halk Devrimi ve Milli Demokratik Devrim tanımlaması üzerinden hâlâ da tartışmaktayız. Konuyu tabi ki de getirip buraya getirip kilitlemeyeceğiz.

Bu konuda işçi sınıfının büyük önderi Lenin’e dönerek irdelemeye çalışacağız.

Her şeyden önce bir ülkede devrimin gerçekleşmesi için nesnel ve öznel koşulların oluşması gerekir. Sorunu ele aldığımızda yönetenlerin yönetemez duruma düşmeleri ve yönetilenlerin de yönetilmek istememeleri gerekir. Bu durumda tüm ülkeyi sarsacak siyasal bir bunalım söz konusu olacaktır. Doğal olarak ekonomik altüstlükler de aynı şekilde ortaya çıkması gerekir.

Ülkemizde uzun zamandan bu yana sözünü ettiğimiz koşullar vardır, devam edeceği de su götürmez bir gerçek olarak önümüzde durmaktadır.

Böyle olunca; işçi sınıfı ve halkın büyük çoğunluğunun yaşanılan olumsuzluklar çerçevesinde durumu anlamaya çalıştığımızda yığınların memnuniyetsizliğini eylemli olarak dışa vurmasını engelleyen pek çok nedenden de söz edebiliriz elbette ama bu durumda ister istemez yığınların eylemli duruma geçmelerine engeldir.

Hemen buradan bu konunun öznel yanı olarak niteleyebileceğimiz parti konusuna geçebiliriz.

Bir kez kendisini tartışmasız bir şekilde kabul ettirmiş olan bir işçi sınıfı partisine olan gereksinimimiz açık bir şekilde ortadadır. Çünkü böyle bir parti aynı zamanda da yığınların eyleme geçmesine artık eskisi gibi yönetilmek istememesine de en büyük etkendir. Ülkemizde bu iddiada pek çok parti vardır ancak bu partilerin varlığı ile olağanüstü bir durum yaşandığında duruma müdahale edip edemeyecekleri de bizleri çok yakından ilgilendirmekte olduğu için daha alt perdeden konuşuyor olabiliriz ama bizim iddiamızın da varlığı bütün gerçekliği ile önümüzdedir.

Sonuç olarak Büyük Ekim Devrimi, kim nasıl değerlendirirse değerlendirsin, dün olduğu gibi bugün de milyonlarca insanın kurtuluş umudu olarak gerçekliğinden bir şey yitirmiş değildir.

Bugün bu konuda daha yürekli konuşamayan ve kendisini olmayacak kadar fazla içinde bulunulan koşullara göre uyarlama eğiliminde olan partiler ortaya çıkmıştır ancak bizler zaten 1917 Büyük Ekim Devrimi’nden söz ederken bu gibi partilerden zaten söz ediyor değiliz.

Bu gerçeğe de işaret etmek isteriz..