BÜYÜĞÜMÜZDÜR DİNLER

Yazan: Turgut Koçak 2 Eylül 2014

ABD, Almanya, İngiltere çeşitli konularla ilgili Türkiye’yi dinlemiş ya AKP iktidarının çıtı çıkmıyor. Sonunda Lefkoşe Havaalanına inen Recep Tayyip Erdoğan’a Cumhurbaşkanı sıfatı ile dinleme konusunda ne düşündüğü soruluyor. Yanıtı kısa ve öz ol. “Büyük devletler dinler” dedi. Siz bunu daha açık hale getirin ve büyüğümüzdür dinler olarak anlayın.

İçerde adeta kasırga gibi esen Recep Tayyip Erdoğan iş ağababalara gelince bıçağın önüne yatırılmış kuzuyu andırıyor ve zülfüyare dokunacak tek söz etmeksizin dinlenilmiş olmanın olağan olduğunu söyleyebiliyor. Bugün en küçük devletler bile böyle bir dinlemeye karşı sert bir üslup takınırlarken acaba ne oluyor da Recep Tayyip Erdoğan ve AKP’nin eniği cücüğü kuzu kesiliyor dersiniz?

İnsan aklı işte, insanın aklına neler gelmiyor neler. Biz aklımıza gelen bazı şeyleri burada yazalım. Bir kez Recep Tayyip Erdoğan da biliyor ki, kendisi ve “eski” partisi AKP ile ilgili ne var ne yok başta ABD ve öteki sözümona müttefik ülkelerin hepsi sözcük sözcüğüne biliyorlar. Çünkü eğer birilerini birileri iktidar koltuğuna taşımışlarsa; o günden bugüne ona her dediklerini yaptırmışlarsa ve de içlerinde yeteri kadar bilgi sızdıran adamlar varsa bunlar dinlenilse de dinlenilmese de zaten o ülkeler ne olup bittiği konusunda her bilgiye sahiptirler. Bu yüzden Recep Tayyip Erdoğan demek istiyor ki, dinleseler ne olur, dinlemeseler ne olur onlardan saklımız, gizilimz mi var ki? Gerçekten de şöyle bir düşünüldüğünde hak vermemek elde değil. Çünkü 12 yıldır AKP iktidarı, dinleyen ülkelerle öyle içli dışlı olmuş ki, ayrıca zahmet edip de dinlemeye bile gerek yok ya Amerika, Almanya, İngiltere bu; onlar yinede kendi hesaplarına temkinli davranıp farklı bir dinleme yapmak gereği duymuşlar.

Bu dinleme olayı kamuoyuna yansıyınca; ister istemez AKP iktidarının da bir şeyler demesi gerekir. Sonuçta bir bakan çıktı ve dinleyebileceklerini, bizim MİT’İn de dinletmemesi gerektiğini söyleyerek sözümona MİT’i eleştirerek zevahiri kurtarmaya çalıştı. Ancak her şeyin kendisinden sorulduğu büyük büyük çok büyük adam Recep Tayyip Erdoğan dünya gezisine çıktı ya ilk iş Kuzey Kıbrıs’a giderek konu ile ilgili daha anlamlı sözler söyleyerek bir anlamda da Türkiye’yi ne hale getirdiklerini açıklamış oldu. Büyük devletler dinlermiş ya, zatı muhteremin ağzından bu sözler o kadar kolay çıkıyor ki, sanırsınız Türkiye’nin Cumhurbaşkanı değil de kendisine bölge valiliği verilmiş biri.

Aslında konuyu çok da önemsemek gerekmiyor. Çünkü Kürecik’e kurulan radarlar, yerleştirilen patriotlar, Amerika ve öteki müttefiklerle girilen ilişkiler perşembenin gelişini çarşambadan belli ediyordu ama insan böyle bir durum ortaya çıktığında yine de bir irkiliyor ve sorumlulardan hesap sormak gereksinimi duyuyor. Oysa işin özeti şu; Türkiye’nin emperyalist güç odakları ile girdiği ilişkinin özüne baktığınızda olup bitenlerin hiç de yadırganacak bir yanı yok. Ülkeyi moloz haline getirmiş olanların politikaları sonucu ortaya çıkan olumsuzlukları tek tek ortadan kaldıracak ve de bir daha böylesine onursuz durumlara düşülmeyecek politikaları ancak ve ancak sosyalistler gerçekleştirebilir, gerisi bilmem neden tayyaredir.

Burası Türkiye her şey olabilir denilir ya gerçekten de bu sözü aşan olayları bile çoktandır yaşıyoruz. 17-25 Aralık operasyonlarında isimleri geçen 96 kuşkulu için takipsizlik kararı verilerek yolsuzluk dosyasının kapatılması için ilk büyük adım atılmış oldu. Onca kanıtlar, Mehmet Cengiz’in yurttaşların anasını bellemesi, sıfırlanan milyonlarca dolar ve sıfırlanamayan 30 milyon Euro, ayakkabı kutularında çıkan paralar, para kasaları, ihale yolsuzlukları, alınan rüşvetler hepsinin hepsinin üstüne AKP iktidarı ve Bay Recep Tayyip Erdoğan sünger çektirtti ve aynı saatlerde de bu operasyonlara imza atmış olan 33 kişi gözaltına alınıp casusluk, iktidara karşı darbe planlamak vb nedenlerle gözaltına alındılar. Yani bu iktidarın elinde yargının ne hale getirildiğini ve de getirilmek istendiğini açıkça seyrediyoruz. HSYK üyeliği için yapılan seçimlerde de iktidar boğazına kadar yargıyı hızaya getirmek gibi bir çabanın çamuruna batmış durumda. Bu yüzden kendi adaylarını kazandırmak için iktidar her yola başvuruyor. İktidarın harekete geçirdiği başsavcılar bu nedenle ortalıkta fink atıyor.

Değerli okurlar, size diyebilirler ki artık böyle bir ülkede yaşıyorsunuz alışın!

Böyle bir ülkede yaşadığınız doğru da alışma eylemine gelince işte orada duralım.

Ne derler alışmış kudurmuştan beterdir.

Eğer bu çağrıya uyar alışırsanız burada saymaya gerek duymadığım her türlü onurlu insan olma halini de üstünüzden çıkarıp atmış olursunuz.

Varsın zarar görelim, varsın hak ettiğimizi düşündüğümüz makamlara çıkamayalım, varsın önemli zorluklar yaşayalım ama asla alışmayalım asla!