Yazan: Turgut Koçak 9 Mayıs 2013
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik İzmir’de mikrofona geçti ve taşeron işçi çalıştırılmasına ve taşeronculuğa karşı mücadele edecek sendikacı aradığını ağzına doldura doldura söyledi. İş burada bitmedi. Bu kez de Hava-İş sendikasının işten atılan arkadaşlarının işe döndürülmemeleri nedeniyle aldıkları grev kararı nedeniyle konuştu. Konuştu demeyelim de; şuna aba altından sopa gösterdi diyelim daha yerinde olacak. Neymiş efendim; Faruk Çelik’e göre yeni 300’ler işinden olabilirmiş. Oysa işçiler niye greve giderler; her türlü ekonomik, demokratik ve sosyal haklarını kullanabilmek için. Peki Faruk Çelik ne diyor: Yeni 300’ler işinden olabilir.
Hani bir söz vardır; “al sana bir kaya nerene dayarsan daya” diye. Faruk Çelik’in sözleri de o hesap. AKP iktidarı işbaşına geldiği günden bu yana çalışma yaşamını beterin de beteri haline getirdi. Taşeron işçiliğini yasalarla sağlama almaya çalıştı, yetmedi daha da bu yönde yeni adımlar attı. Kadrolu çalışmayı neredeyse bütün çalışma yaşamından silmek için sözleşmeli çalışma yöntemini de bir güzel işin içine soktu. Şimdi bu iktidarın Çalışma Bakanı kalkmış, taşeronculuğa karşı mücadele edecek sendikacı arıyor. Dahası sendikalı olmanın işlevsiz hale getirilmesi için yasa üstüne yasa çıkarmak sanki AKP iktidarının marifeti değilmiş gibi bakan, yavuz hırsız rolü oynuyor. Sendikalı olmak isteyen işçilerin kapı önüne nasıl konulduğunu, bu işte iktidarının rolünün ne olduğunu aklına bile getirmeksizin Bay Faruk Çelik atıyor da atıyor. Daha dün Lüleburgaz’da Petrol-İş sendikasına üye oldukları için işverenin kapı önüne koyduğu işçileri anımsarsak, kim ki hakkını arar ve anayasal haklarını kullanmak ister yasa masa hak getire kapının önüne konuyorsa bunun bir nedeni olmalıdır. Vardır, AKP iktidarının patronsever işçi düşmanı oluşundandır. Yoksa işveren yasaları bu denli hiçe sayarak hareket edebilir mi? Gücünü kimden alıyor bütün bunları yapmak için? Tabi ki de öz be öz kendi iktidarı olan Recep Tayyip Erdoğan iktidarından.
Faruk Çelik sendikacı arıyor ya, gerçekten de bu zihniyette olanlara ülkemizde taşeronculuğu yerle bir edecek sendikacı var mıymış yok muymuş göstermeliyiz. Hava-İş’in grevi ile ilgili tehdit etmiş ya, yeni 300’ler işinden olmasın diye. Bakanın bu restini de görmeli ve Hava-İş’in grevinin başarılı olması için Hava-İş sendikası yanında kamuoyu olarak yer almalı ve desteklemeliyiz. Eğer bu grev başarısız olursa bilmeliyiz ki, arkası gelecek, bütün uyuşmazlıklarda işveren kendi isteğini dayatarak işçilerin her türlü haklarını gasp edip ortadan kaldıracaktır. Sendikalar bu konuda uyanık olmalı ve gerektiğinde dayanışma grevine başvurarak geri adım atılmasını engellemelidir.
Bir diğer konu ise BDP milletvekili Altan Tan’ın zırvalarıdır. Altan Tan hızını alamıyor. Anayasa’nın AKP ve BDP ortaklığı ile çıkarılmasını savunuyor ve öteki partilerin (CHP ve MHP’yi kast ediyor) gerekirse bu konuda meclis dışına atılmasını söylüyor. Arkasından da çağdışı önerilerini sıralayarak şeriattı, şuydu buydu geveleyip duruyor. Öyle ya Türkiye geniş emekçi yığınlarının çıkarı Tan’a göre şeriatın ilanından geçiyor. Arkasından da uyanıklık yaparak uluslararası demokratik kurallar diyerek açığını kapatmaya çalışıyor. Şimdi Altan Tan’a soruyoruz; senin istediğin sistem anayasal düzenleme yapılarak gelmez gelmesine ya, diyelim ki geldi, peki ne diye uluslararası demokratik kuralların referans alınmasını istiyorsun? Yoksa uluslararası demokratik kurallar dediğin kuralların içinde şeriat nasıl oluyor da var olabiliyor? Bu konuda bir tek örnek gösterebilir misin? Gösteremezsin doğal olarak. Meclisi doldurmuşsunuz sermaye sistemini savunmak için aba altından sizin gibi düşünmeyenlere sopa gösterip duruyorsunuz. İsterseniz daha fazla ileri gitmeyin Sayın Altan Tan. Çünkü size pahalıya mal olur bunu da böyle bilin.
BDP kendisini toparlamalıdır. Bu parti ve bu partinin milletvekilleri Kürt ve Türk emekçileri için bugüne kadar dişe dokunur tek söz söylemediler ama ulusal mücadele adı altında her yolun geçerli olduğunu savunmaktan çekinmediler. Dahası bu partinin yönetiminden bu tür gelişigüzel konuşmalara en küçük bir uyarı bile gelmiş değil. Sizler sanıyorsunuz ki, her türlü gerici, ve sermaye güçlerinin diliyle konuşulursa Kürt sorunu çözülebilir.
Yanılıyorsunuz, bize göre şu anda bu yönde sürdürülen politikalar yarına çok daha ağır sorunlar devreder o kadar. İşte bu yüzden sosyalistler olarak diyoruz ki, artık sermaye güçleri günümüzde en üst noktada gericileşmiş ve saldırganlaşmıştır. Bu yüzden de hiçbir ilerici çözüm bundan böyle sermaye güçleri tarafından gerçekleştirilemez.
Öteki bütün sorunlar gibi Kürt sorununun çözümü de sosyalizmin çözümleri arasındadır o kadar.