BUNLARDAN HER ŞEY BEKLENİR

Yazan: Turgut Koçak 30 Mayıs 2015

El Nusra mı desek, IŞİD mı yoksa El Kaide mi, ya da ne bileyim Recep Tayyip Erdoğan’ın da içinde bulunduğu uluslararası sermaye güçlerinin bir başka terör çetesine mi kısaca söylemek gerekirse koskoca Türkiye Cumhuriyeti bu ipten kazıktan kopma insanlık düşmanı terör örgütlerine bilinen, bilinmeyen sayısız silah sevkiyatı yaptığı kesindir. Hem Dışişlerinde bunlar değil miydi göndeririz öte tarafa birkaç istihbaratçıyı Türkiye’ye 8-10 top mermisi attırırız al sana savaş nedeni diyen. Sonra bunların konuşmaları dinlemelere yakalandı ve deşifre oldu da kalkıp bunlar vatan haini aramaya girişmediler mi?

Oldum olası şu vatan haini sözüne de takmışımdır nedense. Bir zamanlar solcuların Türkiye’yi Moskova’ya satacaklarını söyleyenler solculara yönelik az kampanya yürütmediler. Oysa gerçek tam tersiydi. Ülke satılık yöneticiler tarafından parsel parsel yabancılara satılıyor, ülkenin ekonomik bağımsızlığı ortadan kaldırılarak Türkiye tam anlamıyla bağımlı bir ülke haline getirilmiyor muydu? Şimdi de değişen bir şey yok. Ülkeyi satanlar, insan kanı içip, insan etiyle beslenenler şimdi de aynı şeyleri yapıyorlar ama iş suçlamaya gelince her nasılsa vatan haini yine bu ülkeyi sevenlere söyleniyor.

Bu iftira ve yalanlar bir bir ortaya konulduğunda ise hemen bir yayın yasağı getiriliyor ve herkesin ağzına kilit vurulmak isteniyor. Bir düşünün MİT tırlarında götürülen onca silah ve mühimmat acaba kaç insanın yaşamına mal olmuştur?

Recep Tayyip Erdoğan ve Ahmet Davutoğlu’nun kankaları haline gelmiş olan terör örgütlerinin Suriye’de, Irak’ta sel gibi insan kanı akıtmalarının, insanlara olmadık işkence yapmaları ve kadınlara tecavüz etmelerinin bu durumda gerçek suçluları kimdir acaba?

Yönetim erkinin tepesinde bulunmak demek ben istediğimi yaparım anlamına mı gelir? Yoksa savaş da dahil her ne yapılacaksa bunların bir yasal prosedüre bağlanmışlığı yok mudur? Elbette vardır ama Recep Tayyip Erdoğan ve Ahmet Davutoğlu yasaları kendileri için hep birer engel gördüklerinden yasaları takmaya bile gerek görmemişlerdir.

İşte bu yüzdendir ki, bugün ülkemizde 2 milyonu aşan ve sokaklarda içler acısı bir yaşam süren Suriyeli yaşamaktadır. Suriyelilerin çoğu aç, susuz, barınaksız ve hayatla ölüm arasında gidip gelen bir yaşam sürdürmektedirler. Bütün bu suçların sorumlusu acaba kim ya da kimlerdir? Ülkeyi yönetme konusunda ekonomiden hak ve özgürlüklere, hukuktan eğitime ve sağlığa kadar aklınıza ne geliyorsa AKP iktidarının sayesinde bitirilmiştir.

Bu yüzden de ülke biraz daha böyle sürdürülürse kanlı bir diktatörlüğün içine hızla yuvarlanacaktır. Türkiye halkı bir ölçüde de olsa bu gerçeği gördüğü ve harekete geçtiği için pabucun pahalı olduğunu görmüş olan ve Cumhurbaşkanı koltuğunda oturan kişi kanun ve bugüne kadar uyulan ne varsa bir kenara itmiş ve seçim meydanlarına inerek açıktan açığa AKP’ye oy istemeye başlamıştır. Seçim yasakları herkes için geçerlidir ama iş AKP ve Recep Tayyip Erdoğan’a gelince bu işe bir çekidüzen vermesi gereken YSK’nın bile elleri zincirlenmiştir. İyi öyleyse tarafsız olması gereken Recep Tayyip Erdoğan bu durumda meydanlara iner, Kemal Kılıçdaroğlu’na, Selahattin Demirtaş’a, Devlet Bahçeli’ye ve de gidişe karşı bildiri yayınlayan 200 aydına demediğini bırakmaz.

Yani sizin anlayacağınız bu zatı muhterem istediği gibi istediğini suçlayabilir de hakaret eder de ama bütün bunların hiçbir yaptırımı her nasılsa olamaz. Gerçi kendisi arada sırada “ben diktatör olsaydım” diye tehdit edici sözler söylüyor ama ne olurdu yani diktatör olsaydınız size kim karşı çıkmışsa sorgusuz sualsiz duvarın dinibe çektirip kurşuna mı dizdirirdiniz? Yoksa diz çöktürüp IŞİD’çılar gibi kellelerini mi aldırırdınız?

Yani işin özeti bütün bu yaşadıklarımız ülkenin de bu ülkenin yurttaşlarının da kıyameti olabilir. Eğer 7 Haziran seçimlerinde bunlar durdurulmazlar ise bilinmeli ki olacakların görüntüsünü bile çizmem olanaksızdır. Bu durumda yol yakınken ve seçimlere bir hafta gibi kısa bir süre kalmışken bir değil bin kez düşünelim ve sandığa giderek AKP’yi sandığa kilitleyelim ki, 8 Haziran sabahı aydınlık bir güne uyanmamız mümkün olsun.

Çağrımızı yineliyoruz.

Diyarbakır, Elazığ, Van, Bitlis, Siirt, Muş, Mardin, Malatya, Kars,Ağrı, Bingöl, Muş, Tunceli, Ardahan, Artvin, Rize, Trabzon, Gümüşhane, Bayburt, Erzincan illerimizde bulunan üniversite ve Yüksek okulların öğrencilerine, bu üniversite ve yüksek okulların namuslu akademisyenlerine sesleniyorum!

Bu halk düşmanı ve vurguncu takımı AKP’ye oy vermeyin.

Oy verme eğiliminde olanları ikna edin ve oylarını CHP’ye vermelerini sağlayın ki, faşist ve halk düşmanı AKP iktidardan gitsin.

Oy verin ki Ahmet Davutoğlu’ndan da Recep Tayyip Erdoğan’dan da kurtulalım.

Zaman az düşünme süresi çok. Düşünün ve kararınızı verin ki güneş bir kez daha doğudan doğsun….