BUNLAR NİYE SAHNE ALDILAR?

Yazan: Turgut Koçak 27 Temmuz 2020

AKP ve saray iktidarı salt iktidarı elde tutmak ve koşullar iktidarını sürdüremeyecekleri konuma geldiğinde demokratik bir şekilde iktidarı başkalarına bırakmak gibi bir anlayışla asla iktidar olmuş değiller.

Onların kafasında dinci, gerici, faşist otoriter bir devlet anlayışı olduğu için politikalarını da bu anlayışa göre şekillendiren bir çizgi izleyerek bugünlere geldiler dayandılar.

Gerçi toplumsal analizler bize ekonomiyi altüst eden, halkın canına okuyan bir anlayışla iktidar sürdürmek isteyenlerin başta kalmalarının olanaksızlığını gösteriyor göstermesine de AKP ve saray iktidarı ve destekleyenleri ise bu gerçek üzerinden değil de nasıl bir yol izlerlerse ayakta kalacaklarının hesabını yaparak bu anlayışa göre bir yol haritası ile yürüyorlar.

Evet, yıllar yılı ülkemizde sağcı partiler ne millidirler, ne içlerinde küçücük ülkeseverlik söz konusudur ama milliyetçiliği kimseye bırakmaksızın milli duyguları okşayarak gerektiğinde de köpürterek halkı yanlarında tutmaya büyük özen gösterirler. Bu anlayışta iyi kötü ülkemizde bunca zamandır kendilerine iktidar olmanın yolunu açmış ve hatta kolaylaştırmıştır. Emperyal güçlerle içli dışlı olan sağ iktidarların gerçek konumları budur fakat onlar bu gerçeğe karşın yine de kimseye milliyetçiliği kaptırmazlar. AKP ve saray iktidarıının milliyetçiliği bugün en üst seviyededir. Bu yüzden de MHP pat diye gelip yanlarında durmakla kalmamış Erdoğan iktidarının Alikıran başkeseni kesilerek sözcülüğüne soyunmuştur. Aynı ayak birkaç küçük sağ partide de etkili olmakta BBP gibi partiler de AKP ve sarayın çevresinde sıralanmaktadırlar. Bu partilerin arasına Doğu Perinçek’in partisi Vatan Partisi’ni de ekleyebiliriz ve hatta diyebiliriz ki Vatan Partisi o küçük sağ partilerin çoğundan da daha şoven politikaların esiri ve yandaşı konumundadır. Bu anlayış sağ ve dinci bir parti olan AKP için elde birdir.

Gelelim dinciliğe; ülkemizde cumhuriyet kurulalı neredeyse yüz yıl olmuştur fakat şerii hükümleri ve hilafeti savunan, emperyalizmin işbirlikçilerinin hiçbir zaman Cumhuriyetle kanları uyuşmamış, fırsat bulduklarında kafalarını kaldırdıkları gibi, kendilerinden olduğuna inandıkları ve sırtlarını svazlayan bir sağ iktidar sözkonusuysa tarikat, cemaat ve dinci vakıf ve örgütler hemen yaygın bir şekilde ortaya çıkıp örgütlenerek ilerici, devrimce ve sosyalistlere karşı amansız bir düşman politikası izlemekten geri durmamışlardır.

İşte bu yüzdendir ki AKP ve saray iktidarı hem milliyetçi hem de kökleri açısından dinci olup kendisi için en etkili silah olarak kullandığı dinciliği kullanacak ve kullanmakla kalmayacak bunun için de Ayasofya vb. başka adımlarda atmak zorunda kalacaktır. Özetle dincilik de AKP ve saray için çok önemli bir silah olarak AKP ve sarayın elde ikisi olacaktır.

Üçüncüsü ise AKP ile birlikte artık Türkiye’nin emperyal olarak adının anılması istenmektedir.

Bunun için attığı adımlar vardır.

Bu adımlardan birisi Suriye’nin yanında Libya’dır. Nasıl Amerika dünyanın her tarafında silahlı olarak politikalar yürütüyor ve hatta işgaller gerçekleştiriyorsa, bunu dünya politikasında oyun kuruculuk olarak değerlendiren AKP ve saray iktidarı; “bakın Türkiye’yi nereden nereye getirdik” demek ve geri kitlelerin ayranın kabartılması için başka bir maceranın içinde kulaç atmaktadır ki bu tehlikeli bir durum olmasına karşın başarılı olacağı savıyla bu yönden de elde üç denilecek girişimler sözkonusudur.

Sonuç olarak Ayasofya ile birlikte dilleri uzayan bazı kimselere mikrofon uzatıldığında ne dediklerini yakından bir izleyin fakat asla bunlar için birkaç delibozuğun ettiği lafları mı önemseyeceğiz diye düşünmeyin. Dün lanet okumaya cesareti olmayanlar bugün bu cesareti kendilerinde buluyorlarsa ki buluyorlar arkasının geleceğini de hiç aklınızdan çıkarmayın.

Bazı kesimler özellikle kendilerine sosyalistim diyenler bize ne Kemalistlerle dinciler varsın birbirlerini yesinler diye düşünebilirler ancak bu politika ile asla aradan sıyrılıp düzlüğe de çıkacaklarını sanmamalıdırlar.

Çünkü sıra susan ve bir köşeye pusmak için sebep üretenlere de kesinlikle gelecektir.

Bu tür olay ve olguların dünya ölçeğinde pek çok örneği vardır, bu gerçeği de sosyalistler kesinlikle iyi bilirler…