BUNLAR DURDURULMALI

Yazan: Turgut Koçak 8 Ekim 2014

Recep Tayyip Erdoğan ve Ahmet Davutoğlu ile ilgili sayısız eleştiriler yayınladık. Ne yazık ki, bunlar kendilerini dışarıya kapatmışlar, dediğimiz dedik, çaldığımız düdük numarası çekiyorlar herkese.

Önceki gön Amerikalı gazeteciye çeşitli konularda görüşlerini bildiren Ahmet Davutoğlu bir kez daha eski sözlerini yineledi. Bu kez sanki eline bir koz geçirmiş de karşısındakini sıkıştırıyor izlenimi veren bir araba söz söyledi gazeteciye. Bu sözlerin içinde en önemlisi Türkiye’nin kara harekâtına katılması için Beşar Esad’ın devrilmesini şart koşması oldu. Neymiş efendim? Beşar Esat’ı devirmeyi koalisyon ortakları kabul ederlerseymiş, Türk askeri de Suriye’ye girermiş. Anlaşıldı, bunların uslanacağı falan yok. Bir zamanlar Şam’da cuma namazını kılacağız dediler, Beşar Esad’ın ordusu bu sözleri söyleyenlere tükürdüklerini yalattı. Yani Şam’a girmenin öyle kolay bir şey olmadığını burunları sürtülerek de olsa öğrenmiş oldular olmasına ya yine de dediklerinden vazgeçmiş değiller. Adamlar açıktan açığa bir başka ülkede seçilmiş yöneticileri zor kullanarak devirmek istiyorlar.

İkinci en önemli gaf Recep Tayyip Erdoğan’dan geldi. Muhterem çıkmış Suriyeli göçmenlerin karşısına Arapça dua sözleriyle başladığı konuşmasını Beşar Esad’ın devrilmesine getirip diyor ki, “Kobane düştü düşecek.” Üstelik Beşar Esad’ın devrilmesi gerektiği yolunda sözlerini de esirgemiyor. Eğer NATO kara harekâtı yapmazsaymış IŞİD’a da bir şey olmaz, Beşar Esad’da yerinde kalırmış. Sonra bir kağnı milliyetçilerin hoşuna gidecek laf söylüyor.

Doğal olarak ülkenin Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan muhterem bu sözleri söylerse ülkenin her tarafı da yangın yerine dönecektir. AKP iktidarı baktı olayları önleyemiyor, sokağa çıkma yasağı koyarak bunca sorumsuzluktan sonra ortaya çıkan durumu yatıştırmaya çalışıyor. Yani sözün özü bu olayların bir tek sorumlusu vardır o da Recep Tayyip Erdoğan’dır. Çünkü şu anda oturduğu koltuğun hakkını vermiyor olması ayrı bir sorun AKP iktidarının her adımının tezgahçısı da bizzat muhteremin kendisi oluyor. Yoksa samanlıkta toplu iğne arar gibi sorumlu aramanın anlamı yok. Sorumlular koca bir minare gibi ortada üstelik. Bu yüzden önümüzdeki günlerde Türkiye’nin karşılaşacağı belaların sorumlularını biz şimdiden söyleyelim de herkes ona göre ayağını denk alsın.

Konu buraya gelmişken HDP’yi AKP ile girdiği alavereli durum için eleştirdiğimiz için bazıları bize kontrolsüz olarak attılar tuttular. O kadar ileri gittiler ki, içlerinden bazıları bizi Kürt düşmanı bile ilan etti. Oysa biz sosyalist pencereden bakıyor ve işin bu noktalara geleceğine işaret ediyorduk. Zaman Zaman değerli dost ve kardeşim Ömer Gürcan’la yaptığımız durum değerlendirmelerinin bire bir gerçekleşmiş olması bir rastlantı değildir. Çünkü bizler gelişmelere sosyalist gözle bakarken başkaları da ezilen ulus penceresinden baktıkları için gerçekleri göremez duruma gelmişlerdir. Kobane’de olup bitenleri devrim olarak değerlendirenler, kantondan söz edip Kürtleri birleştirme hayalini kuranlar her nedense uluslararası güçlerin bölge için hesaplarına hiç kafa yormadıkları için iş gelip bu noktaya dayandı işte. IŞİD karşısında şaşkına dönenler şunun şurasında çok değil daha dün Diyarbakır’da “Hayırlı Cumalar”, “Kutlu doğum haftası” düzenleyenlerdi. Ulusal kimlik adına molla ve melle toplantısı yapacak kadar işi ileriye götürenler bir gün karşılarına HÜDAPAR’ın çıkacağını da hesap etmeliydiler. Etmediler, sonuç ortada. HÜDAPAR’lılar HDP’lilerin üzerine ateş açmaktan çekinmedi. Daha da önemlisi IŞİD içinde Türk var da kaç Kürt var hiç görmezden geldiler.

Böyle giderse olaylar daha da katlanarak büyüyeceğe benziyor. Bu yüzden HDP’liler bir an önce girdikleri tünelden çıkmalılar ve yüzlerini sosyalistlere dönerek kalıcı ve sağlam bir politika izlemelidirler. Yoksa bugün HDP bileşenlerini oluşturan ve kendilerine sosyalistim diyen yapıların gerçekten sosyalizmle bir yakınlığı söz konusu değildir. Öyle olsa sosyalist olanlar daha geri bir hareketin yani ulusal Kürt harekâtının lokomotifinin arkasına dizilmez, kendileri lokomotif olurlardı. Gerçi bu toz duman arasında bizim söylediklerimizi anlayan pek çıkacağa benzemiyor ama biz yine de doğruları ısrarla yineleyelim de varsın birileri bu doğrulardan teğet geçsin.

Ha bir de İşçi Partisi, MHP ve şimdi de AKP benzer sözler söyleyerek ordunun oraya buraya girmesi için davetiye çıkarıyorlar. Orduyu öyle bir görmeye başladılar ki, bu ordunun ne NATO ile ilgisi var ne de Recep Tayyip Erdoğan’ın tankları dizin demesine karşı çıkıp ne dizmesi demişler gibi okuyorlar onca sakat gelişmeyi. Kobane’ye de gir, Suriye’yi de al, Esad’ı da devir, Musul’u da olmuşken Türkiye topraklarına kat, olmadı başlamışken şu Kürtleri de bir uslandır ki, içimiz yağ bağlasın havasındalar.

Ne diyelim?

Havanızı sevsinler sizin.

Beyler, beyler sizin bu hayalleriniz kimin kanı pahasına olacak söyler misiniz?