Yazan: Turgut Koçak 8 Haziran 2013
Recep Tayyip Erdoğan hep %50’den söz ediyor. Demek istiyor ki, seçime gir, al %50’yi senin gibi düşünmeyenlerin bin tepesine canını çıkart. Adamların demokrasiden anladığı şey bu. Gerçi bundan sonraki seçimlerde değil %50’yi bulmak, %30’u bulurlarsa iyi ama bütün bunlara karşın Erdoğan çıkıyor %50 de, %50 demekten bir türlü vazgeçmiyor. Hani bir söz vardır, görünen köy kılavuz istemez diye, bunlarda görünen köydü aslında ama ortaya bir sürü kılavuz döküldü ve geniş halk yığınlarına kılavuzluk edeceklerini söyleyip kargalık ettiler. Dolayısı ile bırakalım sosyalist demokrasiyi; burjuva demokrasisinin D’sinden bile nasibini almamış olanları ‘ileri demokrasi’ savunucuları olarak gösterdiler. Talandan, vurgundan, ülke varlıklarını yabancılara peşkeş çekmekten yana, işçilerin, emekçilerin düşmanlarını birer kurtuluş odağı olarak sundular. Medyayı ele geçirenler ağız birliği etmişçesine ağız birliği yapıp zulümcüleri savundular. Savunmayanların tepesine binilip bu şavtı kaymış Müslüman takımının deyimi ile birazcık farklı bilgi verenler bile imana getirildi. Sonra bir de baktık ki, ortada birkaç farklı sesin dışında kimse kalmamış. Reyhanlı’da 100’ün üstünde insan bizzat Recep Tayyip Erdoğan’ın koruduğu terör odaklarınca katledildi ama bu imana getirilmiş medyanın tıkı bile çıkmadı. Suriye’deki katliam tersinden okunarak Esad rejimi suçlanıp gerçek katiller gözlerden saklandı.
Doğal olarak bu keyfi yönetimin zulümlerinin ardı arkası kesilmedi. Son Taksim Gezi Parkı eylemleri ile birlikte Türkiye yeni bir döneme girdi. Bu yeni dönemi bir türlü anlamak istemeyen AKP iktidarı asarım, keserim herkesi çizgiye getiririm hevesiyle göstericilerin üzerine güvenlik güçleri salındı. Ortalık gaz, basınçlı su, şiddetle yangın yerine dönüştürülürken yine gördük ki, sözünü ettiğimiz medya grupları yarışmalar yaptılar, her şey güllük gülistanlıkmış gibi bir şaşa bir debdebe programlarına devam ettiler. Geriye kalan zamanlarında da bizim verdiğimiz vergilerle bir medya tekeline dönüşmüş olan TRT de içinde aynı yolu izleyip geniş halk yığınlarını Recep Tayyip Erdoğan ve taifesiyle kaldırıp yatırarak kafa ütüledi. Ak, kara gösterilip gözlere kül üfürüldü. Milli irade adı altında çalınmış oylarla diktatör kesilenler her fırsatta bizlere sandığı hedef gösterdiler. Seçim barajları unutuldu. Hileli sayımlar bir yana konuldu. Bu koşullarda bile seçim sandığını halkın önüne koymanın milli irade olduğu yalanı ile neredeyse beş vakit uyutulmaya çalışıldık. AKP’nin milletvekilleri mecliste kalkmışlar sandıktan söz ediyorlar, demokrasinin bu olduğunu sanacak kadar kafası boş insanların bu ülkeyi yönetmesine tahammülümüz kalmadı. Onlar bizi zor kullanarak hizaya getireceklerini sanıyorlar. Ancak biz onları bilgimiz, becerimiz ve kararlılığımızla hizaya getirecek neymiş demokrasi onlara bastıra bastıra öğreteceğiz.
Daha iktidara geldiği günlerin başında ne diyordu Recep Tayyip Erdoğan; “beyaz gömleğimizi hep yanımızda taşıyoruz.” Bu sözler bile AKP iktidarının nereye doğru evrileceğini göstermesi açısından önemliydi önemli olmasına ya, kimileri bu sözleri sözümona korkusuz ve demokrasi aşıklığı gibi okuyarak halka siyahı ak göstermeye kalkıştı. Ama ne demişler; gerçekler direngendir. Gerçeklerin direngenliği her şeyi apaçık ortaya çıkardı. Bir arkadaşımız bu sözlere karşılık gelsin diye beyaz gömleğin ütülenmesi gerektiğini yazmış. Ne diyebiliriz ki, Recep Tayyip Erdoğan ve taifesi gençlerimizin ve kendisine karşı çıkan yurttaşlarımızın ne mizah yeteneği ile ne de zekâsı ile başa çıkacak bir Tanrı vergisine sahip değil. Yani vermemiş mabut, ninesin Mahmut.
Sonuç olarak Recep Tayyip Erdoğan ülkemiz halkına diklendiği kadar olmasa da sıkıştığı için sözde Amerika’ya ve AB’ye de diklenerek bir kez daha kendisi için “ne yaman Başbakan, kimseden korkusu yok” dedirtmek istiyor ama yalan yanlış bilgilerinin karşılığı anında geri kendisine dönüyor. Durum bize göre anlaşılmıştır. Dostları artık Recep Tayyip Erdoğan’ın daha fazla arkasında durmayacağını gösteriyor. Eğer bu çevreler bugüne kadar hovardaca sıcak para akışı ile ülke yönetmiş olan AKP iktidarına karşı bir de ekonomik manipülasyona girişirlerse bu iktidarın yerinde yeller esecektir. Çünkü Erdoğan ta başından beri el atına binip caka satmaktadır bu yüzden de el atına binen çabuk inermiş. İnmezse indirirlermiş. Şimdi Recep Tayyip Erdoğan yabancılardan umudunu keserse ki öyle görünüyor, bu kez de aklına bugüne kadar görmediği halk gelir ve o çok bildiği mazlumu oynayarak madalyasını parlatmaya kalkabilir. Ancak bu bayat oyunlar artık sökmeyecektir.
Çünkü halkımız Recep Tayyip Erdoğan’ın biletini çoktan kesip önüne koymuştur.
Bakıp göreceğiz, el mi yamanmış, Bey mi? Ya da nasıl söyleyelim, katledilen yurttaşlarımızın kanı kimin eline bulaşmıştır?
Kandan ellerine kına yakanlar açıkça söylüyoruz, sadece ve sadece kendilerini yakacaklardır o kadar…