Yazan: Turgut Koçak 6 Eylül 2015
Ülkemizde ve dünyada önemli olaylar yaşanıyor. Hele ülkemiz yangın yerine dönmüş. Gün geçmiyor ki, beş on eve acı çöreklenmemiş olsun. Sistemin politikacılar bu gerçeklerin yakınına bile uğramıyor. Gerçeklerin üstü birkaç hamasi sözle kapatılmaya çalışılıyor. Oysa değişen bir şey yok. İnsanlar işsiz, aç ve yoksullar. Özgürlükleri gasp edilmiş. Ülke bir avuç işbirlikçinin elinde satılıp savulmuş. Eğitimin ocağına incir dikilmiş. Doğru dürüst bilimsel eğitim bile yapılamazken AKP iktidarı okullarda zamanında öğrenimi başlatmaktan bile çok uzağa düşmüş. Her ne kadar turizm mevsimi bahane edilerek okulların açılması 28 Eylül’e ertelenmiş olsa da gerçekler böyle değil.
Çünkü AKP’nin politikaları yüzünden ülkemizde bir savaş hali olduğu için okullar açılamıyor, açılsa bile ne öğretimin sürdürülme olanağı var ne de öğretmenlerin can güvenliğinin sağlanmasının.
Dış politikada yapılan akıl almaz hatalar yüzünden komşularımız kan kusar olmuşlar. Ortadoğu’nun en gelişkin sosyal ülkesi olan Suriye’ye emperyalistlerle birlikte bir operasyon çekilmiş ve Suriye’de yaşam yerle bir edilmiş. Bizzat AKP iktidarı ve Recep Tayyip Erdoğan’ın desteklediği terör grupları Suriye’de yaşamı sürdürülemez hale getirmiş. Kanlı katliamlar, akıl almaz işkence yöntemleriyle çoluk çocuk demeden insanların katledilmesi gözlerimizin önünden film şeridi gibi akıp gitmiş. Yüz binlerce insan katledilirken milyonlarca insan canlarını kurtarmak için yollara düşmüş.
Canlarını kurtarmak için ilk adım Türkiye’ye geçenler, burada kendileri için yaşam olanakları bulamadıkları, insanca yaşayacak bir ortam göremedikleri için her gün sayıları daha da artan bir çoklukta Ege Denizi’nden Yunanistan’a oradan da Almanya başta olmak üzere Avrupa ülkeleri yollarına düşmüşler.
Artık öyledir ki, Ege ve Akdeniz’de yaşamlarını yitirenlerin sayısı günde neredeyse yüzleri, beş yüzleri bulmuş. Bir de ne görelim; mavi Akdeniz ve Ege’nin üstünde vapurlar, gemiler değil cesetler yüzer olmuş. Bu olup bitenleri Avrupa ve Türkiye polisiye tedbirlerle önleyeceğini sansa da değişen bir şey olmamış, mülteciler Viyana kapılarına dayanmış.
Her gün Kuzey Afrika’dan kalkıp Akdeniz’de boğulanlar o kadar çoğalmış ki, haber değeri bile olmaktan çıkmış. Ege’den insanlar Yunanistan’a geçmek için neredeyse kayıksız, motorsuz suya atlayıp geçmek istemişler. Türkiye televizyonlardan günlerce ölüm haberlerini izlemiş ve bu haberler de insanların gerçeğinde olağanlaşıvermişler.
Bir gün yine Yunanistan’a geçmek isteyen bir grubun başına da aynı son gelmiş ve batmışlar. Ege’nin soğuk sularında insanlar can vermiş. Türkiye kıyılarına vuran Aylan bebek bir de görmüşüz ki, kıyıda bütün vicdanlara ağır gelen bir şekilde yatmaktadır. Sulu gözlü burjuva hümanistlerinin yürekleri hoplamış, üstlerine öyle bir acı çökmüş ki, gözlerinden sicim sicim yaşlar gelmeye başlamış. Bu acı ve gözyaşı ki, Avrupa’nın göçmenleri kabulü konusunda yüreğini yumuşatmış, çözüm olmasa da kapılar açılmış.
Evet, bunları bir bir yaşıyoruz. Acaba bu yaşananların altında yatan gerçekler nedir diye sorguluyor muyuz? Bütün bu yaşananlara sebep olan politikaların emperyalist başkentlerde nasıl üretildiğini bilincimize çıkarttık mı?
Emperyalist/kapitalist sisteme seslenen Suriyeli bir çocuk kadar da mı bilincimiz açık değil, niye bu kadar insafsızca davranıp bilincimize gerçekleri kapatmış bulunuyoruz?
Ne diyor Suriyeli çocuk; “sizden hiçbir şey istemiyoruz. Başlattığınız savaşı durdurun! Biz ülkemize dönmek istiyoruz.”
Yazının başlığını ‘BU YAZI BAŞKA YAZI’ koyduysam da, politik olay ve olgulara değinmeden yine de geçemedim. Gerçekler bunlar, bunlar diyerek sizlerin gerçekleri görmenizi istedim. Hayır, bu kadarla da değil, gerçekleri görmek ve gerçekler ışığında davranmak biliyorum ki insanları tüm yönüyle özgürleştirir. Adam gibi düşünme olanağına kavuşturur. Böylece de insanların bir seçimle karşı karşıya gelmelerini sağlar. Öz itibariyle sisteme yönelik köktenci değişikliklerden yana değilseniz, isteseniz de istemeseniz de var olan insanlık dramının sürmesinden yanasınız demektir. Bu da insanlığın önüne kapitalist seçenekten başka bir seçenek koymamakla aynı şeydir. Oysa partimiz Türkiye sosyalist İşçi Partisi sisteme değin kökten değişiklikten yana yani sosyalizmden yana bir partidir. Bu yüzden bütün insanlıktan yana, toplumun kökten değişikliğini isteyen ve sosyal devrimleri savunan herkesi partimize omuz vermeye çağırıyoruz. Yetmez, bulunduğunuz her yerde parti örgütlerimiz varsa parti örgütlerimizle ilişkiye geçmenizi, olmayan yerlerde doğrudan merkezimizle bağlantı kurmanızı öneriyoruz. Ki o zaman bakın görün Recep Tayyip Erdoğan istedi diye savaş kabinesi kurulabiliyor mu? Bakın görün o zaman vurguncuların, talancıları, hırsızların mı çarkı dönüyor yoksa işçilerin, emekçilerin mi?
Yurttaşlar, siz olmasanız, çarklar dönmez, fabrikalar çalışmaz, bir avuç haramzadenin kasalarına milyonlar akmaz.
Bir kez ayağa kalkıp derseniz ki;
“YIKALIM BU KÖHNE DÜZENİ / BİZ BAŞKA DÜNYA İSTERİZ” dünya bir başka dünya olur ve bir avuç haramzadenin cenneti değil tüm insanlığın cenneti olur.
Buyurun TSİP’e omuz vermeye!
Buyurun TSİP’e katılmaya!