Yazan: Turgut Koçak 15 Eylül 2015
Dünkü yazımızda bir insanın felsefesinden ve hangi pencereden baktığına değinmiş, ona göre de davranışlarının olacağını yazmıştık. Türkiye’nin dört bir yanında sağcı partilerin etki alanında olan ve kafalarının içi yanlış bilgilerle doldurulmuş insanlar var. Bu yüzdendir ki, bu insanların çoğunun ne insan haklarından, ne eşitlikten, ne adalet ve kardeşlikten anladıkları var. Başkalarını bölücülükle suçlayanlar inşaat işçiliği yapan Kürt kardeşlerimize saldırıyor.
Gözleri öylesine dönmüş ki, Kürt işçileri linç etmek için duvarlara tırmanıp saldırıya kalkıyorlar. Bir kışkırtıcılar kalkıp, şurada Türk Bayrağı’nı mı yaktılar ya da bayrağa hakaret mi ettiler lafı üzerine , bunlar işin içyüzüne bile bakmadan bir sürü gibi saldırıya kalkışıyorlar. Eleştirdikleri sözüm ona bölücülük ama kendileri bu tür davranışlarla bölücülüğün daniskasını yapmış oluyorlar.
Bu tür kalabalıkları oluşturanların sık sık da tekbir getirip Allahüekber çekmesi de elbette ki bir rastlantı değil. Gericilik her zaman için birilerinin politikalarına alet olmuş ya da kullanılmıştır. Kurtuluş Savaşı sırasında bile Yunanlılar ve İngilizlerle birlikte davranacak kadar ileri gidenlerin bugünkü versiyonlarını gördükçe canımız acıyor. Bu gerçek bizim ülkemizde de dünyanın başka ülkelerinde de değişmiyor. Bir bakın, emperyalist dünyanın uşaklığını yapan bütün dinci terör örgütleri Amerika’nın tezgâhında dövülüp bugünkü hallerine getirilmiştir. Dolayısı ile de Türkiye’deki sağcı ve gerici unsurların da ülke yararına değil, dış güçlerin yararına tutum almalarından doğal ne olabilir ki? Sözüm ona sokağa çıkanlar teröre karşı çıktıklarını söyleyip ortalığa çıkıyorlar, oysa kendilerinin yarattığı da terörden başka bir şey değildir. Şimdi Bolu/Mudurnu İlçesi’nde yaşanan olaya bir göz atalım.
Mudurnu’nun Taşkesti Beldesi Benzinlik Mahallesi’nde bulunan bir okulun inşaatında çalışan işçilerle Türk Bayrağı bulunan araçlarla gezinip slogan atanlar arasında bir tartışma yaşanıyor. Güya araçlarla gezinenler bayrağa saygı duyulmasını belirtmişler de işçilerse onlara ‘Herkes kendi bayrağına saygı duysun’ demişmiş. Bu olay büyümüş, oradaki Kürt kökenli işçiler okula sığınmışlar. Okulun çevresini saran kalabalıksa işçileri linç etmek istemiş, her yönden okula saldırıp ortalığı cehenneme çevirmeye kalkmışlardır. Kalabalığı yatıştırmak için bir şehit babası konuşturulmuş kalabalığın yatışmasına yetmemiş, bunun üzerine bir yüzbaşı da bölücü terör örgütü ile gereken mücadelenin verildiğini belirterek, vatandaşların sakin olmalarını istemiş. Olay yerine gelen Bolu Valisi Aydın Baruş, inşaat iskelesinin üstüne çıkarak kalabalığın dağılması için bir konuşma yapmış, Vali Aydın Baruş, “Biz devlet olarak gerekeni yapacağız ve onların cezalarını vereceğiz. Herkes kendi cezasını kendi vermeye kalkarsa biz nasıl devlet olacağız. Ortada bir oyun oynanıyor ve oyuna gelmeyin” demiştir. Bütün bunlara karşın kalabalık valinin konuşmasına da tepki göstermiş ve işçilerin kendilerine verilmesini istemiştir.
Bolu Valisi Aydın Baruş, şehit babası Ahmet Temel, Taşkesti Belde Belediyesi Başkanı Saim Çevik ve bir jandarma yüzbaşının öfkeli kalabalığı ikna etme çalışmaları sonuç vermemiş. Tüm uyarılara karşın dağılmayan kalabalık okul inşaatını da yakmaya kalkışmıştır. İşçiler saldırganlardan okulun çatısına çıkarak canlarını kurtarmaya çalışmışlar, polis ve jandarma saldırganları ancak biber gazı kullanarak engelleyebilmişlerdir. Kalabalık kaçarken inşaatı da tutuşturup yakmaya kalkışmışlardır. Yangın belediyenin tankerlerinden su dökülerek söndürülmüştür. Olayları yatıştırmak için Bolu ve Sakarya’dan çok sayıda jandarma ve polis gönderilmiş ve gerekli önlem ancak alınabilmiştir. 7,5 saat süren bu ölüm kalım bekleyişi sonrasında işçiler zırhlı araçla alınarak olay yerinden uzaklaştırılmıştır.
Anlattığımız olay ülkemizde son günlerde yaşanan olaylardan sadece birisidir. Olayları korkunç boyutlara taşımak isteyen kışkırtıcılar görev başındadır. Bu kışkırtıcıların içinde en çok da AKP’liler vardır. MHP’li ve diğer sağcı örgütlerin insanlarını da unutmamak gerekiyor. Bu da gösteriyor ki, PKK’yı eleştirenler de en az PKK kadar ülkenin bölünmesinden ve korkunç bir bataklığa yuvarlanmasından yanadır. Ülkeyi bu duruma getiren AKP’nin politikaları ve Recep Tayyip Erdoğan’ın dağıtıcı ve düşmanlaştırıcı tutum ve davranışlarıdır. Bugün kendilerine Sivil Toplum Kuruluşları adı verenler 17 Eylül günü Ankara’da kol kola barış için yürüyeceklermiş. Bu kuruluşların içinde adı geçen kimi örgütlere baktığımız zaman bugün yaşananların büyük ölçüde destekleyicisi ve uygulayıcısıdırlar. İnsanları işlerinden eden, asgari ücretin ev kirasına yetmediği bir ücreti yurttaşlara reva görenler yani barışı ve kardeşliği bozanlar şimdi kol kola verip yürüyeceklermiş.
Bunlar ne yaman çelişki değil mi?
Adam hem hırsız hem de ev sahibini bastırıyor. Kudurmuş bir anlayışla Kürt işçilerin avına çıkanlara zemin hazırlayan iktidardır, iktidarın çevresinde kümelenen çıkar gruplarıdır.
Eğer Türk ve Kürtlerin kardeşçe yaşamasını istiyorsak aklımızı başımıza toplamalı ve bedeli ağır olacak girişimlerde bulunanları mutlaka engellemeli, yetmez bu gibilerin cezalandırılmaları için yargı kurumunun harekete geçmesi için gerekli duyarlılığı göstermeliyiz.