BU NASIL BİR KAFA

Yazan: Turgut Koçak 9 Nisan 2020

Bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de şu korona virüs olayı insanların canını yaktı yakmaya devam ediyor.

Virüsün geçip gittiği yerlerde derin acılar bırakması yetmiyormuş gibi bir de yöneticilerin kendilerinin başarısızlıklarını gizlemek için bir yandan yapıp edilenleri abartmaları öte yandan da yapamadıklarını ve yapmadıklarını gizlemeleri yok mu işte bu gerçek bugün değilse bile böyle giderse herkesin tepesini arttıracak gibi görünüyor.

Dünyaya kendisini hayal ülkesi gibi pazarlayan Amerika’da bizler insan canının bir değerinin olmadığını hem biliyor hem de söylüyorduk ama bizi dinleyenler bir kez olsun gerçeğe inanmak yerine her defasında kendilerine jelatinler içine şeker gibi sunulmuş zehirlere kanarak yalan hayallere inanarak bu dünyadan geçip gidiyorlar ve her defasında da Amerika’nın işbirlikçi iktidarlar aracılığı ile kendisi için söylenen aslı astarı olmayan şeylere inanıp bir türlü kendi karanlıklarından kurtulmak için küçücük bir çaba bile içinde olmuyorlardı.

Üstelik bu ülkede her şeyi “babalar gibi” satmaktan söz eden Unakıtan gibi Maliye Bakanı tıpkı Amerika’da olduğu gibi her şeyin özelleştirileceğini gözümüzün içine batıra batıra konuşan Turgut Özal ve benzerlerine her an her yerde tanık oluyorduk. Bizim ülkemizde başlatılan özelleştirme furyasının öyküsü de bana sorarsanız epey eskiye dayanıyor.

Neyse işte bütün bunların ışığında gördük ki Amerika’da yapılan özelleştirme yüzünden ortada meğer sağlık sistemi diye bir şey yokmuş. İşin daha da ilginci, sosyal güvence bile koskoca bir yalandan ibaretmiş. Çünkü bu alanda özelleştirildiği için şu an Amerika insanlar bu kargaşayı da korkunç bir şekilde yaşıyor ve korona virüs olayı nedeniyle de sapır sapır dökülüp ölüp gidiyorlar.

İşte Türkiye’yi de “küçük Amerika’ yapma heveslileri yüzünden öyle çok şey yitirdi ki ülkemiz az kalsın geriye dönüp baktığımızda sağlık sistemimiz bile kalmayacak Amerika’dan da beş beter olacaktık ama AKP ve saray iktidarının virüs olayına kadar sağlık alanını tam anlamıyla ticarileştirilmesi sonuçlandırılamadı ve bugün halkımız bir ölçüde de olsa iyi sonuçlar alıyorsa bunun birinci nedeni ülkemizde çok değerli bir sağlık ordumuzun bulunması diğeri de özelleştirme işinin başarılamamış olmasıdır. Virüs sonrasında da artık dünyada bunca şey yaşanmışken gündeme geleceğini hiç ama hiç sanmıyoruz. Sanmıyoruz dediysem sermayenin iktidarlarının akılları başlarına geldiği için değil toplumsal tepki yüzünden özelleştirmeye kalkabileceklerini pek düşünmüyoruz özetle.

Neyse asıl üzerinde düşünülmesi gereken şey şu andaki iktidarın onca gerçeklere karşın yine de kendi bildiğini okur bir havada ülkeyi yönetmeye devam edişidir. Yararsızlığı ve büyük felaketlere neden olması büyük olasılık olan Kanal İstanbul ihalesinin bile bazı ayaklarının ihalesi yapılabilmiştir. Sonra aynı kafa Recep Tayyip Erdoğan’ın ilçesi olan Güneysu’ya yol yapımı ihalesini de gerçekleştirmiş bulunmaktadır. Virüs için kullanılmak üzere elde para yoktur ama önceden taahhüt edilen köprü, yol, tünel gibi yerlerden geçmeyen araçlara karşın birilerine paralar ödenmeye devam etmektedir. Belli yaş aralığını kapsayan dışarı çıkma yasağı niyeyse ülkenin büyük bir bölümünü dışında tutmakta virüsün asıl yayılma tehlikesi de bu kesimlerden olacağı biline biline herkes işe gitmeye zorlanmaktadır. Öte yandan da pek çok işyeri kapalı durumdadır.

Yani sizin anlayacağınız AKP ve saray iktidarı sonucunda çok büyük kayıpların yaşanacağını bile bile ülke genelinde sokağa çıkmama kararını uygulamamakta bu yüzden de ölen ölür kalan sağlar bizimdir yönünde bir politika izlemektedir. Böyle bir politikayı neden uyguladığı üzerinde çok fazla duracak değilim zaten sizler nedenini bilmiyor değilsiniz. Ama söyleyip geçersek insanlar ne kadar evlerinde kalacaklarsa o süre içinde iktidarın halkın ihtiyaçlarını karşılama zorunluğunda olduğu içindir ki böyle bir politikayı uygulamamak için ayak diremektedir fakat bu ayak diremenin bedelinin ağır olacağı da Sağlık Bakanı’nın bile ıkına sıkına söylediği rakamlardan açıkça belli olmaktadır.

Daha da önemlisi kimse verilen rakamlara da inanmamakta ülkemizin değerli kuruluşları içinde yer alan Türk Tabipler Birliği’nin bile uyarılarına kulak asmamaya devam edilmektedir.

İşte bu yüzden yanlış politikalara ortam hazırlar görüntüsü veren ne söylediğini, söylediklerinin dikkate alınıp alınmadığını bilmediğimiz Bilim Kurulu’nun daha yürekli davranarak gerçekleri halka açıklamasında büyük yararlar olacaktır. Ki bütün bu gerçekler dururken AKP ve saray iktidarı her ne hikmetse ikinci bir kurulu da toplum yaşamına sokmak istemekte, bu kurulun içine de din adamlarını koyarak her şeye maydanoz yapıldığı gibi DİYANET de bir kez daha korona virüs salgını içine de maydanoz yapılmak istenmektedir.

Artık yeter, bu ülke kimsenin babasının çiftliği değildir, kimse de kimsenin ne tebaası ne de kuludur.

Ne diyebiliriz ki bilimden korkanların sonu; ağzı gözü bir tarafa yamulmak olsun.