Yazan: Turgut Koçak 28 Ocak 2022
Türkiye Cumhuriyet tarihinde bu denli akıl almaz belirsizlikler yaşamadı. Yapılan zamlar, insanların kazancının yaşamını sürdürmesine yetmemesi, bindirilen cezalar, ülkenin neyi var neyi yok yağmalanıp işin sonuna gelinmesi kısaca aklınıza ne geliyorsa hepsi canımıza okudu yaşama sevincimizi bitirdi. Bunca zamandır Cumhuriyet’in kazanımları diyeceğimiz fabrikalar, kurum ve kuruluşlar ne varsa birilerine peşkeş çekildiği için artık dönülmez bir noktaya geldik dayandık.
Dünden bugüne bu iktidar her türlü alışkanlığımızı İslam dünyasının işe yaramaz alışkanlıklarına çevirdi. Gecenin bir yarısında insanlarımız mesaiye, çocuklarımız okula gidiyor. Halkın sistemli bir şekilde yoksullaşması ise hız kesmiyor.
Enflasyon rakamları tutturulamıyor. Merkez Bankası’nı soygun aracına dönüştürdüler. Birileri arka kapıdan ucuza döviz alıp köşe olurken halka bütün bunların ceremesi yükleniyor. Faiz sebep enflasyon sonuç sözleriyle kamburumuz arttırıldıkça arttırıldı. Bu yolla kimlere yeni bir politika uyguluyoruz denilerek vurgun vurmaları sağlandı yakında onları da nasıl olsa öğreneceğiz. 20 Aralık 2021 tarihinde devalüasyon yapılmadı sanıyoruz ya yapıldı ve de birileri vurgunla taçlandırıldı.
Elektriğe, doğalgaza bindirilen zamlar yüzünden artık evlerde elektrikler yanmaz, ısınmak için doğalgazlar açılmaz oldu fakat ne gam fiyatlar yine de akıl alacak gibi değil. Karanlıktayız, üşüyoruz üstüne üstlük bir de açız aç! Kar yağınca suçlu bulundu ama bütün bunları da artık yutacak değiliz. İktidar CHP’nin elinde bulunan belediyeleri cezalandırma yolunu seçince elindeki olanaklar sınırlı olan belediyeler de ister istemez zorlanınca AKP ve trolleri hep bir ağızdan bağrışmaya başladılar. “Bakın görün görevlerini yapamıyorlar” diye. Oysa iktidar kendi sorumluluk alanlarında hiçbir şey yapamadı. Deyim yerindeyse kara teslim oldu fakat suçunu da Büyükşehir Belediyelerine yüklemekten geri durmadı. Yolları açamadı, ulaşımı sağlayamadı. Bu yüzden de halk yeni bir zam furyasına gözlerini açtı. Böylece de ne bir şey alacak hali kaldı ne de umudu…
Halkı düşündükleri yok. Ancak ortada seçim olunca ne yapsınlar binbir yönteme başvurarak ayakta kalmaya çalışıyorlar. Halkın ise dayanma gücü kalmadı. Bu yüzden de iktidar yine bildiğimiz kartları açtı.
Dincilik yeniden gündeme sokuldu. Söze Adem ve Havva’dan başladılar ve halkı çırılçıplaktı teber bıraktıkları yetmiyormuş gibi bu yolla dil koparmaktan söz ettiler. Çoktandır sesini bile duymadığımız geçmişin Ayasofya Başimamı Mehmet Boynukalın bile tartışmalara bir kez daha dahil oldu. Diyanet nal mı toplayacak o da kendince fasıl üstüne fasıl çevirip iktidarın borazanlığı rolünü devam ettirdi. Bazı gruplar sokağa çıkıp suç duyurusunda ulunarak kimin kafasına din adına silah dayayacaklarını açıkladılar.
Irkçı açıklamalar ise PKK kast edilerek İmralı-Edirne sözleri ile ortalığı doldurdu. Seçimlerde kimin PKK’yı desteklediği yolunda tam gaz suçlamalar yapıldı. Bu yöntemle CHP ve HDP’ye yönelik kampanyalar örgütlendi. MHP’nin ırkçı kafatasçı politikasına kapı iyice aralandı. Saadet Partisi’ne atılan çengel ise şimdilik işe yaramadı fakat İyi Parti, Deva, Gelecek partisi gibi partilerde kazan alttan alta kaynatılıp duruyor. Gelecek Parti Genel Başkanı Davutoğlu bir başka ittifaktan söz etmeye başladı bile.
Bu kadar yetmezdi. Ülke duyarlı yanlarından kaşınmalı ve toplum gerildikçe gerilmeliydi. Sezen Aksu’ya yönelik Erdoğan camide dilini koparmaktan söz etti. Sedef Kabaş ise hakaret edildiği gerekçesiyle gece yarısı evinden alınıp içeri gönderildi. TELE! RTÜK’ün olağanüstü toplatışı ile ceza üstüne cezalara çarptırıldı. Sezen Aksu’ya söylenen söz geri alındıysa da söylenen sözün niçin söylendiği çok belli olduğu için kimse kalkıp da Erdoğan’ın açıklamalarına aldanmadı.
Bütün bu olanlara baktığımız zaman iktidarın ipi elden kaçırdığı görüntüsünden çıkmak istediği ve yeniden belirleyici olmak istediği görüldü. Bu yönde AKP önde gelenlerine ve tabanına mesaj bile verildi inisiyatif bizde diye ama görünen köy kılavuz istemezdi böyle bir şey olmadı. Toplum yine iktidardan memnun değil yine iktidarı kendisi için en büyük engel görüyor.
Yaşanılan krizler bitecek gibi değil. Enerji krizi, yönetememe krizi, demokratik hak ve Özgürlükleri hiçe sayma anlayışı, açlık, yoksulluk her türlü sefaleti durduramama hali herkesin fırtınası olmuş durumda.
Bize göre bu fırtına bu iktidarı götürür…